Header Reklam
Header Reklam

Yüksek Verimli Güneş Enerjili Pompa Sistemleri

17 Kasım 2017 Dergi: Kasım-2017
Yüksek Verimli Güneş Enerjili Pompa Sistemleri

Yazan: Fatih Kavak, Elektronik Tasarım Mühendisi, İMPO Motor Pompa A.Ş., fkavak@impoas.com

Özet

Günümüzde gelişen teknoloji sayesinde hem motorlarda hem de solar sürücülerde verim iyileştirmeleri mümkün hale gelmiştir. Sürücülerde daha yüksek verim, özellikle yazılım algoritmalarıyla sağlanırken motorlarda PM (Permanent Magnet – Kalıcı Mıknatıs) teknolojisi kullanılarak sağlanabilmektedir. Sistem veriminin artması sayesinde solar sistem kurulumunun ana maliyet unsurlarından biri olan güneş paneli adedi azaltılabilmekte, motor verimi daha yüksek olduğundan aynı güç için daha az akım gerekmekte dolayısıyla elde edilecek suyun derinliği göz önünde bulundurulursa kullanılacak kablo kesitinden tasarruf etmek mümkün olmaktadır. Ayrıca motor akımının düşmesi motorun daha az ısınmasını sağlamakta, bu da sargı ömrünü ve dolayısıyla motor ömrünü uzatmaktadır. Bunların yanında motora soft start yöntemiyle yol verildiği de düşünülürse motorun ömrü oldukça uzamaktadır.

Kullanılan sürücüler doğru akımı alternatif akıma çevirdikleri için bu dönüşüm esnasında yüksek frekanslı harmonikler oluşmaktadır. Bu yüksek frekanslı harmoniklerin motora ulaşmasının engellenmediği durumda motorda istenmeyen titreşimler ve ısınmalar oluşacaktır. Bu da motor ömrünü önemli oranda kısaltabilmektedir. Bu nedenle sürücünün IEC 61000-3-12 ve IEC 61800-3 standartlarına uyması önem kazanmaktadır.

Bu sistemlerin bir avantajı da, kurulumların ulaşımı zor olan bölgelerde gerçekleşmesinden dolayı bazı ilaveler ile internet ve mobil uygulamalar üzerinden motor ve pompa parametrelerinin izlenmesine olanak sağlayabilmesidir.

Kurulumların genellikle çöl veya ulaşımın zor olduğu dağlık bölgelerde gerçekleştirildiği düşünüldüğünde solar sürücünün maruz kalacağı olumsuzlukların ne kadar çok olacağını tahmin edebilirsiniz. Sürücü veriminin sıcaklığa bağımlılığı düşünüldüğünde, sürücünün soğutma sisteminin güçlü olmasının önemi, yine çöl şartlarında gece ve gündüz arasındaki sıcaklık farklarının yol açtığı yoğuşma olayının elektriksel komponentlerin üzerinde oluşmasının yaratacağı risk düşünüldüğünde de yoğuşma önleyici tedbirlerin önemi net şekilde anlaşılmaktadır. Diğer yandan çölün tozlu ortamına ve diğer bölgelerde oluşabilecek yağmur olayına karşı sistemin sızdırmazlığı da büyük önem taşımaktadır. Böyle ortamlar için ise IP66 sızdırmazlık sınıfında bir ürün kullanmak çok yerinde bir seçim olacaktır. Yine sistemin doğada yalnız başına kalacağı düşünüldüğünde özellikle çöllerde gerçekleşen kum aşındırmalarına, diğer bölgelerde ise hayvan, böcek, sinek vb. tarafından yaşanılabilecek olumsuzluklara karşı mekanik olarak dayanım da çok önemli olmaktadır.

Son olarak müşteri ve kurulum tarafı da düşünüldüğünde, kurulumun basit ve hızlı olması, mümkün olduğunca az parametre ayarı gerektirmesi ve ekran üzerinden müşteriyi yeterince bilgilendirebilmesi de bazı durumlarda önem arz etmektedir.

Giriş

Bu yazıda güneş ışınlarının yeryüzüne ulaşma oranından ve bu orana etki eden faktörlerden kısaca bahsedilmiştir. Güneş panellerinin ana malzemesi olan silisyum (silicon) atomunun neden tercih edildiğinden, yapısından, elektriksel özelliklerinden bahsedilip panellerde kullanılabilmesi için hangi işlemlere tabi tutulması gerektiği anlatılmıştır. Saf silikonun aslen kötü bir iletken olduğuna değinilmiş, iletkenlik özelliği kazandırabilmek için uygulanan doping işlemi anlatılmıştır. Daha sonra doping işlemine tabi tutulmuş silikon tabakaların bir araya getirilmesi anlatılmış, farklı yüklere sahip iki tabaka birleştirildiğinde kısa devre benzeri bir olayın neden meydana gelmediği açıklanmaya çalışılmıştır. Solar panel dizisinden bahsedilmiş, bir panel dizisi için panellerin ne şekilde bağlanabileceği belirtilmiştir. Panellerden elde edilen gerilimin DC olduğuna, dolayısıyla AC’ye dönüştürülmesi gerektiğine değinilmiştir. Bu işlem için kullanılan invertörlerden, çeşitlerinden ve aralarındaki ayrımlardan bahsedilmiştir. Daha sonra solar panellerin verimlerinden ve etki eden faktörlerden bahsedilip, solar panel sisteminin müşteriler açısından sahip olması gereken özelliklerinden bahsedilmiştir. Son olarak da arazi sulaması için aküsüz sistemle yapılabilecek kurulum için örnek bir hesaplamaya yer verilmiştir.

Semboller

PV               : Photo Voltaic

W/m2           : Güneşten 1 m2 yüzeye düşen güç

W/m2/gün     : Güneşten 1 günde 1 m2 yüzeye düşen güç

MPPT           : Maks. Güç Noktası Takibi

MPP             : Maks. Güç Noktası

Voc              : Güneş paneli uçlarında yüksüzken elde edilen gerilim.

Vmpp           : Güneş panelinden maks. güç elde edildiğinde panel uçlarından elde edilen gerilim.

Güneşlenme (Insolation)

Insolation (güneşlenme) terimi İngilizce “INcident SOLar radiATION” (güneşten gelen anlık radyasyon) cümlesinden kısaltma olarak türetilmiştir (1). Belirli bir yüzeyde (genellikle 1 m2), güneşe dik bir düzlemde, belirli bir sürede (genellikle 1 günde) güneşten alınan radyasyon (ışınım) miktarını ifade eder. Dünyanın yerine güneşe dik şekilde ve yüzey alanı 1 m2 olan %100 verimli bir panel yerleştirilse güneşten 1 günde elde edilebilecek azami güç 1367 W’tır (1). Diğer bir deyişle uzayda dünya yörüngesinde elde edilebilecek maksimum güç 1367 W/m2/gün’dür. Fakat araya dünya atmosferi girdiğinde dünyamıza ulaşan güneş ışınlarının bir kısmı havadaki moleküller ve bulutlar tarafından geri yansıtılacak, bir kısmı yine bulutlar, gazlar ve su buharı tarafından emilecek, diğer bir kısmı da güneşin gün içerisindeki açısal konumundan ve dünyanın şeklinden dolayı yeryüzünden yansıyacak veya yeryüzüne ulaşamayacaktır. Ortalama değer olarak atmosferdeki kayıplar %50, yerkürenin şekli dolayısıyla güneş ışınlarının açısal farklarından kaynaklı kayıplar %50 ve geceleri güneş olmamasından kaynaklı kayıp %50 olduğu kabul edildiğinde (%50 x %50 x %50 = %12,5) atmosfer dışından yeryüzüne ulaşan insolation (güneşlenme) miktarı 1367 x %12,5 = 170 W/m2/gün olarak hesaplanır (1).

Fotovoltaik Etki

Fransız fizikçi Edmond 1839’da bir çözelti içerisine yerleştirdiği platin anot ve katot arasındaki elektron akımının aydınlıkta, karanlıktakine oranla biraz arttığını gözlemlemesi ve üzerine ışık düştüğünde metallerin elektron saldığını keşfetmesiyle başlayan fotovoltaik etki yolculuğu günümüzde silikon (silisyum) atomuyla devam etmektedir (1).

“Neden silisyum atomu?” sorusunun cevabı ise gayet basittir. Silisyum dünya yüzeyinin yaklaşık %26’sını oluşturan ve dünyada oksijenden sonra en çok bulunan ikinci element olan metalik olmayan bir elementtir. Ayrıca evrende bulunabilirliği fazla olan 7. elementtir. Ayrıca yarı iletken olduğu için ışık veya ısı etkisiyle iletken duruma geçerken düşük sıcaklıklarda yalıtkan olarak kalmaktadır. Silisyum atomunun 14 elektronu, en dış yörüngesinde “valans elektronu” adı verilen 4 elektronu bulunur ve bu 4 elektronu diğer 4 silisyum atomuyla bağ yapmakta kullanır. Böylece en dış katmanında 8 elektrona sahip olur. Silisyum atomunun bu hali, onu elektriksel iletim yönünden çok kötü bir iletken haline getirir. Fakat “doping” adı verilen yöntemle 5 adet valans elektronu bulunan atomlar enjekte edildiğinde bu atomlar elektronlarının 4’er adedini diğer silisyum atomlarıyla bağ yapmakta kullanacak, geriye boşta birer elektronları kalacaktır. Böylece güneş ışınları kullanılarak fazlalık olan bu elektron kolaylıkla kopartılabilecektir. Bu gibi elektron fazlalığı olacak şekilde üretilen katmanlara n-tipi katman adı verilir. Buna karşılık kopartılan elektronların akım oluşturacak şekilde sürekli akışının olabilmesi için üretilen katmanlara da p-tipi katman adı verilir. P-tipi katmanlarda 3 adet valans elektronu olan atomlar kullanılır. Böylece n-tipi katmandan kopan elektronların dolduracağı “hole”ler (boşluklar) oluşturulur. Genellikle n-tipi katman oluşturmak için 5 adet valans elektronuna sahip fosfor atomları, p-tipi katman oluşturmak içinse 3 adet valans elektronuna sahip bor atomları kullanılır.

Fakat solar panellerde kullanılacak silisyum katmanlarının saflık derecesinin %99,9999 seviyelerinde olması gerekir. Silisyum atomlarının bulunduğu karışım bir dizi kimyasal reaksiyona ve damıtma işlemlerine tabi tutulduktan sonra yaklaşık 1000 – 1500 ˚C’de hidrojenle tepkimeye sokularak istenen saflığa ulaşılır. Sonraki aşamada istenen katman tipine göre (p-tipi veya n-tipi) “doping” işlemi gerçekleştirilir. Daha sonraki aşamada erimiş silisyum karışımına ucunda “seed” (çekirdek kristal) bulunan dönmekte olan bir mil daldırılır ve yavaş yavaş yukarıya çekilerek bir silikon kütüğü elde edilir. Bu yöntem Polonyalı fizikçi Czochralski (Kokravlski) adıyla anılır (1). Daha sonra bu kütük kalınlığı yaklaşık 160 ~ 200 mikron olan levhalar halinde dilimlenir.

Tüm bu işlemlerden sonra üretilen p-tipi ve n-tipi tabakalar n-tipi tabaka üstte olacak şekilde bir araya getirilerek “p-n junction” adı verilen birleşim noktaları meydana getirilir. Bu birleşim noktası fotovoltaik etkide büyük öneme sahiptir. İki katman bir araya geldiğinde katmanlar arası elektron alışverişi gerçekleşir ve böylece nötr (yüksüz) bir katman daha oluşur. Bu elektron alışverişinden dolayı iki katman arasında bir elektriksel alan meydana gelir. Bu elektriksel alan etkisiyle elektron fazlalığı n-tipi tabakanın yüzeyine doğru itilirken boşluklar da p-tipi tabakanın yüzeyine doğru itilir. Güneş ışınlarından elde edilen enerjiyle n-tipi katmanın yüzeyindeki serbest kalan elektronlar özel olarak yerleştirilen metal yollar üzerinden yük üzerine, oradan da p-tipi katmana doğru akar. Bu şekilde oluşturulan katmanlara fotovoltaik hücre adı verilir. Genellikle boyutları 12 ~ 15 cm civarındadır. Her bir hücrenin çıkış gerilimi yaklaşık 0,5 ~ 0,6 V civarındadır. Bu nedenle birden fazla hücre birbirine seri bağlanarak solar paneller oluşturulur. Örneğin 72 adet hücrenin seri bağlanmasıyla 72 x 0,5 (veya 0,6) = 36 ~ 43,2 Voc’lik paneller elde edilir. Tipik bir solar panel p-tipi ve n-tipi katmanlardan, n-tipi katmanın üzerine yerleştirilmiş akım yollarından, akım yollarının üzerine yerleştirilmiş anti reflekte camdan ve en dışta da hem taşıma / kurulum için hem de zorlu doğa şartlarına karşı yeterli dayanımı sağlayabilecek bir çerçeveden oluşur. Birçok solar hücrenin birbiriyle genellikle seri bağlanmasıyla oluşturulan solar paneller de kendi aralarında seri ve/veya paralel bağlanarak istenen farklı gerilim ve akımlar elde edilebilir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır. Bunların başında solar panellerin gölgelenmemesi gelir. Çünkü gölgelenen kısım elektrik üretemeyeceği için seri bağlantı durumunda birbirine seri bağlı tüm panel ve/veya hücreler bloke olacaktır. Paralel bağlantı durumunda da diğer paneller ve/veya hücreler tarafından üretilen akım yük yerine gölgelenen hücre üzerinden akacaktır. Bu gibi durumları önlemek için seri bağlantıda panellerin her birine bypass ekipmanları, paralel bağlantıda ise her bir panelin pozitif kutbuna ters akım bloke ekipmanları bağlanmalıdır. Panellerin birbirleriyle bağlantılarında dikkat edilmesi gereken diğer önemli husus ise tüm panellerin özellik olarak mümkün olduğunca birbirine yakın olmalarıdır.

İnvertörler

Paneller birbirleriyle ne şekilde bağlı olurlarsa olsunlar, elde edilen akım DC’dir. Fakat çevremizde gördüğümüz birçok cihaz AC akımla çalışacak şekilde tasarlanmıştır. Bu durumda elde edilen DC akımın AC’ye dönüştürülmesi gerekmektedir. Bu iş için kullanılan ekipmanlara invertör adı verilir. İnvertörler genel olarak 3 tiptir. Birincisi ve en basit versiyonu kare dalga çıkışlı tiptir. Bu tip basit olduğu kadar da kullanışsızdır. İkincisi doğrultulmuş sinüs çıkışlı tiptir. Resistif yüklerde kullanılabilmesine rağmen kare dalgaya benzer yapıda bir çıkışı olduğu için ciddi oranlarda harmonikler içerir. Bu nedenle motor uygulamalarında ciddi problemler yaratır ve dolayısıyla tercih edilmez. Üçüncü versiyon tam sinüs dalga çıkışlı olup mevcut sistemimize en uygun çıkış veren tiptir. İçerisinde MPPT (Max. Power Point Tracking – Maks. Güç Noktası Takibi) adı verilen özel algoritmalara sahiptir. Dönüşümü 3 aşamada gerçekleştirir. İlk aşamada DC – DC çevrimi yapılır. MPPT algoritmaları genellikle bu fazda uygulanır. Sonraki aşamada DC – AC dönüşümü yapılır. En son aşama olarak dönüşümde oluşan harmonikler en az 1 filtre uygulanarak ortadan kaldırılır. MPPT algoritmaları sayesinde her zaman azami çıkış gücü elde edilmesi mümkündür. Buna karşılık yüksek ısı oluştururlar ve sıcaklık arttıkça verimleri düştüğü için oluşan ısının olabildiğince dağıtılması gerekir.

MPPT Algoritmaları

Bilindiği üzere tüm elektronik komponentlerde sıcaklık arttıkça verimde düşüşler meydana gelir. Güneş panellerinin gün boyunca güneş altında kaldıkları ve invertörlerde de dönüşümler esnasında ısı oluştuğu düşünülürse, aynı problemlerin güneş paneli sistemlerinde de geçerli olduğu görülmektedir. Bu sistemlerin bir diğer handikabı da hem güneşin gün içerisindeki konumunun hem de hava durumunun (rüzgâr, bulut) sürekli değişmesidir. Tüm bu faktörler göz önünde bulundurulduğunda panellerden elde edilen gücün sürekli bir değişkenlik içerisinde olduğu gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Bu değişkenliği en aza indirgemek için bazı algoritmalar geliştirilmiştir. Bu algoritmalarda her zaman maksimum güç elde edilmesi amaçlandığı için Maksimum Güç Noktası Takip (MPPT) algoritmaları olarak adlandırılırlar.

En çok kullanılan başlıca 3 algoritma mantığı mevcuttur:

Penturb and Observe (2): “Hill Climbing” adı verilen bir teknik kullanır. Ana mantığı güç noktasını güç eğrisi üzerinde artışın olduğu yönde kademeli olarak hareket ettirip, maksimum gücün elde edildiği noktaya (MPP – Maximum Power Point – Maksimum Güç Noktası) ulaşmaktır.

Incremental Conductance (2): Bu algoritma da Hill Climbing yöntemini kullanır. Voltaj – güç eğrisindeki noktaların eğimi takip edilir. Eğim MPP noktasında sıfır, solunda pozitif ve sağında negatif olduğu için kademeli artışlarla MPP noktasına ulaşılmaya çalışılır.

Fuzzy Logic Control (2): Bu algoritma güç eğrisi üzerindeki iki noktadaki değişimin genellikle karşılık gelen gerilim değişimlerine oranı üzerinden hareket eder.

Hill Climbing metodu uygulayan algoritmalar en çok kullanılan türlerdir. Bunun sebebi uygulama basitliğidir. Buna karşın ışınımda anlık değişiklikler meydana geldiğinde MPP noktasını kolaylıkla kaybederler. Diğer dezavantajları da MPP noktasına hızlı ulaşabilmek için artış kademelerini büyük tuttuklarında hiçbir zaman MPP noktasını yakalayamayıp etrafında salınmaları, buna karşılık artış kademelerini küçük tuttuklarında ise MPP’ye ulaşma sürelerinin uzamasıdır. Dolayısıyla verimleri düşüktür. Fuzzy Logic Control metodu ise lineer olmayan değişimlerle ve ışınımdaki anlık değişikliklerle kolaylıkla baş edebilmesi, detaylı bir matematiksel modele ihtiyaç duymaması, MPP’ye hızla ulaşması ve MPP etrafında asgari seviyede salınımlar yapması nedeniyle birçok yönden avantajlı bir metottur. Fakat tasarımcının yeteneklerine dayalı bir metot olduğu için her zaman aynı verimlilikte algoritmalar üretilememektedir.

Verim

Verim konusunu ele alırken güneş paneli sistemlerinin 2 ana unsuru olan paneller ve invertörler yönünden yaklaşılmalıdır. Her ikisinin de verimlerinin sıcaklık arttıkça azaldığını belirtmiştik. İnvertörleri güneşten korumak çoğunlukla mümkün olabilmesine rağmen paneller için güneş ve dolayısıyla yüksek sıcaklık kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle panel kurulumunda yüksek ve rüzgâr alan bölgelerin seçilmesi verim açısından yerinde bir tercih olacaktır. Bunun yanında panellerin üzerine gün içerisinde ve kullanılması amaçlanan mevsimlerde (sadece yaz mevsiminde veya tüm yıl) gölge düşmemesine de dikkat edilmelidir. Eğer bazı durumlarda gölge kaçınılmaz oluyorsa, daha önce bahsettiğimiz baypas ekipmanları benzeri ekipmanlar kullanarak etkiyi en aza indirmeye çalışılmalıdır. Panel veriminde diğer bir etken de panellerin doğru konumlandırılmasıdır. Örneğin sadece kış mevsiminde kullanılacak bir panel, güneş ışınlarının eğikliği göz önüne alınarak, daha dik olarak konumlandırılmalıdır. Tüm bunların yanında tozlu vb. ortamlarda kurulum yapılıyorsa belirli periyotlarda panellerinin yüzeylerinin temizlenmesi de verimi artıracaktır.

İnvertör verimini artırmak için yine serin, kuru ve tozsuz ortamlar tercih edilmeli, panel kurulumunda invertörün tavsiye edilen gereksinimlerini sağlamaya ve invertörün mümkün olduğunca yüke yakın konumlandırılmasına dikkat edilmelidir. Ayrıca özellikle motor uygulamalarında tam sinüs dalga çıkışlı invertörler tercih edilmelidir. Paneller ile invertör arasında özel solar kablolar kullanmaya ve tüm kablo kesitlerinin üzerlerinden geçecek akımlara uygun şekilde seçilmesine dikkat edilmelidir.

Bir sistemin verimli olması demek, aynı iş için daha az kaynak kullanmak demektir. Örneğin panel sayısının az olması hem maliyeti düşürecek hem de altlarında kalan bölge kullanılamaz hale geleceği için kullanım alanından tasarruf edilmesini sağlayacaktır. Diğer bir örnek olarak invertör seçimini yaparken çıkış filtrelemesi düzgün bir invertör seçilmesinin motorun ömrünü uzatacağını sayabiliriz.

Örnek Hesaplama

Örnek olarak sadece haziran, temmuz ve ağustos aylarında 80 metre derinlikten günlük 100 m3 su ihtiyacını karşılayacak bir sistem için hesaplama yapalım. Bunun için öncelikle kurulumun yapılacağı bölgede belirtilen aylarda günlük ortalama efektif güneşlenme sürelerini tespit etmek gerekir. Bunun için internette belirli siteler ve programlar mevcuttur. İzmir için örnek tablo aşağıdaki gibidir:

 

Efektif Güneşlenme Süresi (saat)

Haziran

6,54

Temmuz

6,70

Ağustos

6,57

Ortalama

6,60

Bu tablodaki ortalama süreyi kullanarak günlük su ihtiyacını saatlik ihtiyaca dönüştüreceğiz. Bunun için günlük su ihtiyacını (100 m3) ortalama güneşlenme süresine (6,60 saat) böleceğiz:

teknik formul 1

Sonraki adım olarak pompa kataloğundan 80 metre derinlikten 15 m3/h debiyle su verecek bir pompa seçelim. Örnek olarak paslanmaz serisi bir pompa olan SS615/10 seçildiğinde gerekli olan motor gücünün 5,5 kW olduğu görülecektir. Motor kataloğundan 5,5 kW’lık motorun verimine bakıldığında 380 V gerilim için %72,8 olduğu görülür. Motor verimi çıkış gücünün giriş gücüne oranı olduğu için çıkış gücünü verim değerine böldüğümüzde motor besleme uçlarına uygulanması gereken güç bulunmuş olur:

teknik formul 2

Bu güç aynı zamanda invertör çıkışından elde edilmesi gereken güce eşittir. Kablolamadan kaynaklı kayıplar, sıcaklığa bağlı kayıplar ve invertör kayıpları toplamı ortalama %15 civarındadır. Bu nedenle panel kurulumunda gerekli gücü bulmak için bir bölme işlemi daha yapılır;

teknik formul 3

Bu kurulum için 250 W’lık paneller seçelim. Bu durumda ihtiyacımız olan panel sayısını şu şekilde hesaplayabiliriz:

teknik formul 4

Panellerle ilgili bizim için önemli olan 2 parametre daha mevcuttur. Bunlardan biri panellerin yüksüz durumdayken çıkışlarından elde edilecek gerilim (Voc), diğeri de paneller yüke bağlandıktan sonra çıkışlarında ölçülebilecek gerilim (Vmpp)’dir. Örnek bir panel kataloğundan Voc = 44,3 V, Vmpp=35 V olarak alalım. Bu iki gerilimi ve invertör girişlerinde istenen nominal ve maksimum gerilim değerlerini kullanarak panelleri ne şekilde bağlamamız gerektiğine karar vereceğiz. Nominal gerilim olarak 560 V, maksimum gerilim olarak da 850 V gerilim değerlerine sahip bir invertör seçtiğimizi varsayarsak, yüklü durumda nominal olarak 560 V elde edebilmek için birbirine seri bağlı olması gereken en az panel sayısını şu şekilde hesaplarız:

teknik formul 5

Bu durumda toplamda 36 panele ihtiyacımız olduğu için 18 + 18 şeklinde birbirine seri bağlı 18’er adet panelden oluşan iki dizi oluşturup, bu iki diziyi de birbirine paralel olarak bağlamak doğru bir seçim olacaktır. Son bir kontrol olarakyüksüz durumda invertör girişlerine gelecek maksimum gerilim de hesaplanır:

teknik formul 6

Bu şekilde örnek kurulum görsel olarak aşağıdakine benzer olacaktır:

teknik sekil

Sonuç

Güneş panellerinin kullanımıyla günümüzün vazgeçilmez ihtiyaçlarından biri olan elektriğin şebekenin ulaşamadığı bölgelerde de kullanılabilmesi mümkün hale gelmiştir. Böylece sulamalı tarım imkânları artmış, teknoloji en ücra köşelere ulaşma imkânı bulmuştur. Güneş paneli teknolojisi şu anda çok yeni olduğu için belirli güçlerin üzerindeki ihtiyaçlarda devasa panellere gereksinim duyulmakta. Bu nedenle verimlerinin artırılması için yeni teknoloji araştırmaları tüm hızıyla devam etmektedir. Çevre dostu bir teknoloji olduğu için gelecek nesillere daha yaşanır bir dünya bırakırken teknolojik ilerlemelerin de sürdürülebilirliğini garanti altına alan bir gelişmedir. Teknolojiye bir nevi fotosentez özelliği getirilmiştir.

Kaynaklar

1 - http://solarcellcentral.com

2 - http://lib.tkk.fi/Dipl/2010/urn100399.pdf

Bu makale, 5-7 Kasım 2015, İstanbul’da düzenlenen 9. Pompa Vana Kompresör Kongresi’nde sunulmuştur.