Erdemler Elektromekanik Taahhüt ve Ticaret Ltd. Şti. Teknik Koordinatörü Hüseyin Erdem: “Sektörün sorunlarına en büyük çare; proje bazlı ortaklıklar kurmak olacaktır”
Türkiye’nin ekonomik çalkantıları, sektörün gelişimi, değişimi ve bunlara doğrudan tanıklık edilerek geçirilmiş, dile kolay, tam 38 yıl… Termodinamik dergimizin bu sayısında sektörümüzün duayen isimlerinden Erdemler Elektromekanik Taahhüt ve Ticaret Ltd. Şti. Teknik Koordinatörü Hüseyin Erdem’i ağırlıyoruz. Erdem, sektörün STK’larının faaliyetlerini de yakından takip eden bir isim olarak, Türkiye inşaat ve mekanik tesisat sektörünün sorunlarını dile getirdi ve çözüm önerilerini paylaştı…
“En ucuz” arayışı, binanın yapım aşamasında tüm paydaşları zora sokuyor
İnşaat sektörü, Türkiye’nin lokomotif sektörlerinden biri. Bu sektörde ciddi seviyelerde istihdam var. Emek yoğun bir sektör olan Türkiye inşaat sektöründe rekabet koşulları bu derece çetin olmasa, çok daha iyi işler başarılabileceği kanaatindeyim. Oturduğunuz her binada sizi en çok cebinizden çıkan para doğrudan ilgilendirir. Bunu, konfor koşulları takip eder. Mekanik tesisat konuları, özellikle ısıtma-soğutma-havalandırma, bir binanın en ciddi gider kalemlerini oluşturur. Bu nedenle seçilen sistemler ve yapılan uygulamalar binayı -elbette ki o binayı kullanan/işletenleri de- doğrudan ilgilendirir. İnşaat sektörü içinde en fazla işlevi olan sektör; mekanik tesisattır. Ne yazık ki ehil olan olmayan herkes bu işi yapar oldu. Şirketimizde 1-2 sene çalışan ve gerekli deneyime sahip olmayan kişiler bile daha sonra piyasada bize rakip olabiliyor. “Peki, kim ehil, kim değil, nasıl ayrışacak” derseniz, samimiyetle söyleyeyim ki benim ömrüm bu sorunun net cevabını duymaya yetmeyecek diye düşünüyorum… Dünyada bu konu, daha çok sivil toplum örgütleri tarafından takip ediliyor. Yeterlik kriterleri oluşturuluyor. Türkiye’de de TTMD, İSKİD, ISKAV, İZODER, MTMD gibi sivil toplum örgütleri bu konuda faal olarak çalışmalar yaptı; yapıyor. Ama net sonuçlar elde edilebilmesi için sadece bizlerin çabası yetmiyor ne yazık ki… Elbette tesisat sektörü belli bir çıtanın üstüne çıktı ama hâlâ çözüm bekleyen çok büyük sorunlarımız var. Öncelikle iyi bir işverenimiz, yatırımcımız yok. Çok işte proje yönetimi yok ve herkes ucuzun peşine düşmüş durumda. Bu sebeple çok uzun yıllar bu sektöre hizmet etmiş, çok güzide önemli birkaç firmamız ne yazık ki yok oldu zora girdi ve bunun sebebi tek başına firmanın yönetiminin kusurlu olması değil. “En ucuz”un peşinden koşanların da bu sonuçlarda ciddi payı var. Bu “en ucuz” arayışı, binanın yapım aşamasında tüm paydaşları zora sokuyor; mesela işçiler paralarını alamıyor, iş aksaklığa uğruyor, paydaş üretici/satıcı parasını alamıyor... Özetle süreç zincirleme kaza gibi işliyor. Bir başka sorun, döviz kurundaki dengesizliktir. Mekanik tesisat işinin % 70’i malzemedir. Bu % 70’in % 50’si de ithal malzeme ne yazık ki… Kurdaki en ufak oynama, tüm süreci olumsuz yönde etkiliyor. Ürünü satan firma, ürettiğini satar ve onun açısından iş biter ancak asıl zor olan uygulamadır. Çünkü mekanik tesisat işlerinin uygulanması en az 1-2 yıl sürüyor ve bu süre zarfında döviz kurundaki dalgalanmaları öngörmenin imkânı yok. Bu süreçten en az zararla çıkmak için dövizle almak zorunda olduklarımızı dövizle alıp geri kalan işlerimizde TL olarak yapılması sözleşmelerde olmazsa olmaz olmalıdır. Yine altını çizmekte fayda gördüğüm konu, projelerde fizibilite eksikliği ve finansman sorunu. Bir proje, “teslim süresi 20 ay” olarak başlıyor ama 28 ayda bitiyor. Hal böyle olunca, tüm yapılan hesaplar bir anda değişiyor. Kıyasıya bir rekabet olduğu için herkes ince hesaplar peşinde koşmaya başlıyor ve bu zaman uyuşmazlığı sürecinde şantiye endirekt kadro giderleri zarar ediyor, işveren bu bedeli ödemiyor, bu şekilde firmalar zora giriyor.
Ayrıca eleman problemi de sektörümüzde var olmaya devam eden problemlerden biri. Üniversite mezunu çok sayıda genç iş arıyor, sektör de eleman arıyor. Ama talepler ve beklentiler birbirine uymuyor. Mesela şantiyede çalışmak zordur; insanlar bıkabiliyor. Departman değişiklikleri, işten ayrılmalar da işin seyrini zora sokuyor. Bu konuda kendimizde de hata aramamız gerek. Ben her zaman bölünmek yerine birleşip daha güçlü olmamız gerektiğini savunurum. İyi olanın hakkını vermeniz, hak etmişse şirkete ortak dahi etmeniz gerek. Emeğini ve bilgisini bu işe veren, kendisini bu işe adamış insanların kaybedilmesi yerine kazanılması, daha aktif halde sektörde yer almasının sağlanması gerek. Ayrıca gençlere tavsiyem, işlerini severek yapmaları ve kendilerini çalıştıkları alanda uzmanlaştırmaları, geliştirmeleridir.
Kurduğunuz hayal bile doğru olmalı
Türkiye’nin en büyük ihtiyaçlarından biri kentsel dönüşüm. Fakat kentsel dönüşüm doğru şekilde yapılmaz, planlı hareket edilmezse ortaya çok daha büyük sorunlar çıkacaktır. Sıklıkla yaşanıyor; bir şirket, binayı residence olarak tasarlıyor, yapıyor. Satılamayınca bazı bölümleri ofise, bazı bölümlerini ise aparta çevirmeye çalışıyor. Doğal olarak da bina, tasarımının dışında bambaşka bir amaca hizmet için kullanılmaya başlanıyor. Tam da bu noktada sorunlar baş gösteriyor. Çünkü o bina, tasarım kriterleri doğrultusunda işletilmiyor. Bu durumda; bir odasında dört beş kişinin neredeyse yarım gün çalışması için tasarlanmamış, dolayısıyla sistemleri de bu doğrultuda kurulmamış oluyor… Söylemek istediğim, işin hayal edilmesi aşamasında bile kurduğunuz hayal doğru olmalı, hayal edilenle yapılan iş birbirini tutmalı; aksi halde hayal kırıklığı kaçınılmazdır…
Son zamanlarda “işveren ana ekipmanı alır” diye bir anlayış gelişti. Hiçbir mantığa sığmayan bu anlayışa derhal son verilmesi gerek. İşveren, hangi cihazın hangi kapasitelerinin, hangi özelliklerinin projeye uygun olduğunu bilmez ki… İşverenin fiyat kriteri ile karar verip cihazı alması durumunda sonradan çok ciddi sorunlar ortaya çıkıyor. Üstelik işverenin karar verip aldığı ürünle yapılan proje için; seçilen cihazların maksimum verimliliği sağlamasının garantisi ve sistemin istenen sonuçları vereceğinin garantisi uygulamacıdan isteniyor…
İyi sonuç için beş önemli adım
İşin doğru ve sağlıklı yapılabilmesi için 5 önemli husus var. Birincisi, işveren bilincidir. İkincisi, tasarım-proje; yani seçilen sistemin binanın konumu yeni uygulaması fizibilitesi ona göre tasarım kriterleri projeye uygunluğudur. Üçüncüsü, işin ehil kişilerce yapılmasıdır. “İşinde uzman” diyebilmemiz için ilgili şahıs ya da firmaların, hem uygulama bilmesi hem de projeyi ve zamanı iyi yönetebilmesi gerekir. Aldığı işten para kazanmak için maliyetleri belli seviyelerde tutması, elbette bunu yaparken projenin kriterlerini ve enerji verimliliğini gözetmesi, işletme aşamasında bir sorun çıkmaması için projenin kalitesini düşürmemesi gerekir.
Bunların dışında tabii ki mühendisliğin yanında hukuk, iş yönetimi, kontrat yönetimi gibi kavramlara da hâkim olması lazımdır. Dördüncüsü, her zaman yanımızda olan paydaşlarımız; yani üretici ve satıcı firmaların desteğidir. Beşincisi ise; Test-Ayar-Dengeleme (TAD) ve devreye alma konularıdır. Her şey mükemmel şekilde yapılsa bile bu konuda eksik kalınırsa, sağlıklı bir iş ortaya çıkmaz. Çünkü kurulan sistemin doğru çalışmasını garantiye almadan bırakıp gitmiş olursunuz. Mekanik tesisat sistemlerinde sulu sistem, havalı sistem, merkezi sistem, bireysel sistem, gazlı sistem gibi farklı uygulamalarda çözüm sunabilecek çok sayıda çözüm var. Ama bu sistemlerin iyi sonuç verebilmesi için projeye uygun olması ve fizibilite çalışması çok önemlidir. Sektörümüzün en büyük sorunlarından biri, fizibilite çalışmasının yapılmamasıdır. Fizibilite yapılırsa hem enerji ekonomisi hem maliyet ekonomisi iyileşir. Doğru sistem seçilerek hem hasta bina sendromu önemli ölçüde engellenir hem de tüketici korunmuş olur. Mühendislik etiği de bunu gerektirir zaten… İnşaat sektörüne paralel mekanik tesisat sektörü de çıtayı ciddi anlamda yükseltti. Uluslararası arenada büyük isim yaptık. Dünyanın her ülkesinde iş yapabiliyoruz. Üretim olarak da, uygulama olarak da, tasarım olarak da böyle bir gücümüz var. Çözüm ortaklarımız ar-ge çalışmalarıyla daha verimli ve son teknoloji ile donatılmış cihazlar üretiyorlar. Yani birbirini destekleyen, kardeş sektörlerin birlikteliği gibi düşünülebilir aslında.
Proje bazlı ortaklıkların sektörümüzü rahatlatacağına inanıyorum
Türkiye’de çok büyük projeler yapılıyor. Bu projelerin mekanik tesisatını tek başına yapacak büyüklükte firma yok. Ben diyorum ki birleşmeye çalışalım. İş çok büyükse debelenmeyelim, proje bazlı ortaklıklar geliştirelim. Birkaç firma bir araya gelerek işi bitirelim; güç birliği yapalım, iş bazında ortaklıklar yapalım. İşler çok büyük, artık verdiğimiz teklifler 10-15 milyon dolarlardan başlıyor, 100 milyon dolarlara kadar çıkıyor. Böyle büyük rakamlarla tek başına bir firmanın uğraşmasının anlamı yok. Paylaşımcı olup birkaç firma ile el ele projeyi yürütmemiz gerekiyor.
Yeni pazarlar yaratmalıyız
Son yıllarda, Türkiye’nin komşu ülkelerinde yaşanan ekonomik krizler, sektörümüzü de etkiliyor, çünkü pazar daralıyor. Komşu ülkelerde iş yapan firmaların çoğu şantiyelerini kapatıp geri döndüler. Ekonomik ve siyasi dalgalanmalar olduğu sürece pazar daralacak ve rekabet daha da kötüye gidecektir. Bu sorunun tek çözümü ise yeni pazarlar yaratmaktır. Bu konuda İSKİD, ISKAV çok iyi çalışıyor; son dönemde MTMD de konuyu gündeminde tutuyor. Devlet desteğine bu noktada da ihtiyaç duyuyoruz, çünkü pazar araştırması çok kolay yapılmıyor. Ayrıca, Irak, Suriye, Libya, Suudi Arabistan, Rusya ve Türki Cumhuriyetlerde var olan pazarımızı canlandırmanın yollarını aramamız gerek. Afrika pazarında da ciddi potansiyel olduğunu düşünüyoruz, bu pazarın iyi araştırılması lazım.
Taslak TAD şartnamesi hazır, inceleniyor
Ülkemizde iki önemli unsurun geliştirilmesi gerekiyor. Birincisi sanayileşme ve yan sanayi, ikincisi ise uzmanlaşma. Sanayileşirsek mühendislik ön plana çıkar. Mühendislik ön plana çıkarsa, herkes her işi yapamaz, sadece ehil olanlar pazarda yer alır. Böylece kalite yükselir. Katma değer yaratacak, kârlılık getirecek işler yapmamız lazım. Sadece ihracat yaptık demekle olmaz. Maliyetine ihracat yapmak çözüm değil. Bu nedenle ar-ge ve mühendisliğe önem vermeliyiz. Öncelikle iş yapış sürecinin belli kanunlar çerçevesinde adil koşullarla yapılmasının sağlanması ve yapılan işin ehil kişilerce denetlenmesini sağlamak şart. Eskiden yeterlilik diye bir kavram vardı; şimdi bu kavramdan eser yok… Biz mühendisliğe inanan, etik kurallara uyan, firmasının ismini lekelemekten kaçınan insanlarız. Çoğumuz cebimizden para verip işi bitiriyoruz. Ama “ucuzu olsun” mantığı popülaritesini artırdıkça kalite düşüyor. Kalite için tarafsız, bağımsız, sertifikalı kurumlarca TAD’ın yapılması şart. Bu konu hakkında MTMD İzmir’de bir çalıştay yaptı. Benim de bizzat katıldığım bu çalıştayda bize ciddi bir TAD şartnamesi hazırlamamız için görev verildi. Hazırladığımız taslak şartnameyi ISKAV’a verdik, şu anda inceleniyor. Neticeyi önümüzdeki süreçte hep birlikte göreceğiz…
STK’larımız çok iyi çalışıyor
Sektörümüzün STK’ları çok iyi çalışıyor. Bu sektörün iyi bir fuar organizasyonu var. Yurtdışı imkânlarımız çok fazla, sektör firmaları da sağ olsun üretim yerlerine teknik geziler düzenliyorlar, dökümanlar üretiyorlar. İSKİD, TTMD, ISKAV gibi kuruluşlar yurtdışından birçok önemli kaynağı Türkçeleştirip sektörümüze kazandırdılar. Yine STK’lar tarafından çok güzel eğitim programları oluşturuluyor, yurtdışı STK’lar ile çok iyi iletişim kuruluyor, ortak etkinlikler düzenleniyor. Eksik olan sadece iyi bir yol haritası ve adil rekabet koşulları. Anlattığım sorunların genç arkadaşlarımızı, meslektaşlarımızı üzmesini de istemem. Enerji verimliği maksimize edilmiş, hijyen, akustik ve titreşim konforu sağlanmış, tüketiciyi düşünen, işverenin haklarını yerine getiren, alt yüklenicisi mutlu halde bitirilmiş bir bina, meslek etiğine uygunluğu ile tüm paydaşlarını mutlu kılacaktır. Sektörde 38 yıldır var olan bir insan olarak şunu söylemeliyim ki; yaşanan tüm zorluklara rağmen, bin bir uğraşı ile bitirdiğiniz binanın önünden geçerken duyduğunuz “bu binayı ben yaptım” hissi gerçekten paha biçilemez…