Clicky

Header Reklam
Header Reklam

Mustafa BAYGAN : '1994 yılı için taşıdığımız riskler ; dünya ekonomisindeki ressession, enflasyon ve ÖTV'

05 Ocak 1994 Dergi: Ocak-1994
Mustafa BAYGAN :  '1994 yılı için taşıdığımız riskler ; dünya  ekonomisindeki  ressession,  enflasyon ve  ÖTV'

TEBA Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı  ve ISKİD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Baygan'la TEBA ve ISKİD'in 1993 yılı çalışmaları üzerine söyleştik.

TERMODİNAMİK : Sn. Mustafa Baygan, gerek Teba, gerek dernek olarak 1993'ün değerlendirmesi ve '94 yılı için beklentileriniz nelerdir?

BAYGAN : 1993'ten Teba olarak oldukça önemli bir satış hacmimiz oldu. 150 milyar civarında. Parasal değer pek önemli değil. Esas önemli olan Türkiye'deki iş hacminin bir ön ceki yıllarla mukayesesi idi. 92-91'de daha durgun bir klima sektörü yaşamamıza rağmen, 93'te daha hareketli bir yıl yaşadık. Bariz bir fark vardı. Turistik yatırımlarda tahmin ettiği miz kadar bir hareket olmamasına rağmen. Bu da önemli bir gösterge.Klima sektöründe Türkiye'nin ihtiyaçlarının biraz daha ortaya çıktığını da farkettik. Yani bizim tüketicileri miz gerek tesisler, gerek vatandaşlar, gerek kurumlar -özel veya resmi- konusunu  biraz  daha  artık standart işler yapan bir ihtiyaç noktası halinde görmeye başladılar. Lüks malzemedir imajı giderek kaybolmaya başladı. Türkiye'de bazı iklim kuşaklarında klimanın lüks olduğunu söylemek mümkün değildir. Belki Karadeniz'de çok gerekli olmayabilir ama Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerimize gerek turistik tesis gerek iş merkezleri açısından klimanın had safhada ihtiyaç gösterdiği bir ortam olmuştur. Dünya ikliminde de lehimize gelişmeler vardır. Genel iklim ısınmaya doğru gidiyor. Kirlenme ile ozon tabakası ile ilgili sebeplerden, ısınma oluyor. Isınma klima ihtiyacını giderek arttırıyor. Bir de tabii şu var; 10-20 yıl önceki Türkiye ile bugünkü Türkiye arasında gelir açısından da fark var. Gelir seviyeleri biraz daha arttığından , tel dolaptan buz dolaba, çamaşır ve bulaşık makinesine geçiyorlarsa, konut ve işyerlerinde de serinletme gibi ihtiyaçlar ortaya çıkıyor. Hal böyle olunca, biz klima üreticisi olarak daha geniş bir hacme hitap etme olanağına sahip oluyoruz. Biz Teba olarak, 93'ü iyi geçirdik. Hatta açıkçası, cevap vermediğimiz, mal vermekte zorluk çektiğimiz zamanlar oldu. Tabii klimada. Biliyorsunuz komponentlerin önemli bir kısmı ithaldir. Fabrikanın üretimde sıkıntı çektiği zamanlar oldu. Buradan yola çıkarak, 1994'e baktığımızda, 1994 yılının da Türkiye'nin ekonomik imkanlarının daha kötüye gitmesinin yanında enflasyonun artma ihtimalinin yüksek olduğu bir dönemde dünya ekonomisindeki durgunluk (ressession) bütün dünya devlerinin her sektörde Türkiye'yi hedef almaları -mal satmak için-Türkiye'deki sanayinin ve üreticinin tabii ki aleyhine gelişiyor. Çünkü dünyadaki otomobilci dünyadaki beyaz eşyacı, dünyadaki klimacı Türkiye'yi bir pazar olarak görüyor ve Avrupa Topluluğu'nun entegrasyon kavgaları paralelinde Türkiye'ye mal satmak için bir hedef pazar olarak görüyor. Tabii burada bu konuda çalışan sanayici ve küçük sanayici sıkışıyor. Her sektörde bunu böyle olduğu görülüyor.

Bizim 94'de de Teba olarak, 93'de artma gösteren tempomuzun devam edeceğini tahmin ediyoruz. Ancak firmaların yapmaması gereken bir hata var. Bütün dünyadaki firmaların içinde bulundukları sıkıntıyı ele alarak, dereyi görmeden paçayı sıvamak metoduyla gereksiz büyüklüklere ulaşmamak, hacimlerini büyüklüklerini rantable noktalarda tutmak, masrafları çok iyi kontrol altında tutabilmek, gelebilecek ani darbelerden, ani ekonomik durgunluklardan etkilenmemek için bu tip tedbirlere baştan kendilerini hazırlamak durumunda olmaları, 94'te bizi şöyle birazcık mütereddüt baktırıyor ufuklara doğru. Çünkü, biz firma bazında ne kadar iyi olursak olalım, Türkiye ekonomisi bir gemi. Türkiye'nin ekonomik çıkarları veya konjonktörü kötüye doğru giderse enflasyon çok artarsa insanların alım gücü mecburen gerilerse biz de bundan etkileniriz. Çünkü klima sistemleri pahalı si-semler. Onun için 94'e biraz fazla akıllı bakmak lazım. Yine de mütereddüt olmak lazım. Genel bazlarda umudumuzu koruyoruz. Gerek sistem klimalarında, gerekse split klimalarda 93'te önemli bir başarı gösterdik. 94'te de bunun devam edeceğine inanıyoruz. Şimdi olayı sektör bazına taşıdığımızda 94'de bekleyen bir takım tehlikeler var. Bu Avrupa entegrasyonu , hükümetin almaya çalıştığı vergi paketi kararları içerisinde ÖTV diye adlandırılan özel tüketim vergisi gibi. Bizim sektörümüzün parasal hacmi diğer sektörlerle karşılaştırıldığında gözardı edilecek kadar küçük olduğu için (çünkü 500-600 milyar civarında bir klima sektöründen bahsedilebilir Türkiye'de) 40-50 trilyonluk bir beyaz eşya sektörünün veya otomotiv sektörünü düşünürsek bizim rakamlarımız çok düşük. ÖTV taslaklarında birinci yıl için; % 25, ikinci yıl için ; % 75 gibi oranlarına komik diyebileceğimiz yorum dahi yapmakta insanı zorlayan oranlar görülüyor. Taslak halinde tabii. Ankara ile görüştük. Bürokratlar, " onlar taslak rakamlar " dediler. Ama % 75, % 25 demek, şu demek ; Türkiye'de biz bu işin üretimini yapmayalım. Böyle bir sektör olmasın. Bunu gözardı edelim. Dışardan parası olan malı getirsin. Dövizi varsa, parası varsa dışardan getirsin. Nasıl olsa gümrükler açılacak. 600 milyarlık sektörün ciddi ciddi durulması demektir bu durum. Çünkü fiyat değişmez. Diyeceksiniz bir yerde insan ister yerli üretim, ister ithal alsın % 75-25 ona da uygulanacak deseniz dahi ithal malzemede fonlar kalktığı için orada bir mükerrerlik yok. İthal mal ne pahalılaşıyor, ne ucuzluyor. Çünkü ithal malda % 25 fon kalkıyor, % 25 ÖTV geliyor. İthal mal aynı kalıyor. Halbuki yerli mala artı bir % 25 geliyor. İçerden mal alacak kişi % 25 pahalı alacak. Dışardan alacaksanız fiyatı aynı kalmış olacak. Tüketicinin ithal mala karşı bir cazibesi var. İthal mal daima sempatiktir. Otomatikman oraya doğru gidecek tüketici. Bunun da ötesinde kazara ikinci yıl % 75'den bahsediliyor. Tabii çok saçma değerler. Bunun olma ihtimali hiç yok. Böyle bir şey olsa dahi bu tüketimi korkunç kısar. Çünkü büyük bir finansman sıkışıklığı ortaya çıkar. ÖTV, KDV gibi birinci ayda ödenen bir vergi. 1 milyarlık mal satacaksınız, bunun 750 milyonunu 1 ay sonra devlete vergi olarak vereceksiniz. Nereden bakarsanız, saçmalıklarla  bezenmiş.   Dolayısıyla müşterilerden peşin almak lazım. Peşin alınırsa üretici için sorun değil. Ama vade isteyen müşteri için vadeyi ortadan kaldırıyor. Burada bir takım çelişkiler var. Ama herhalde bunlar ortadan kaldırılacak. Öyle tahmin ediyoruz. Ancak daha yeni yeni gelişmeye başlayan klima sektöründe -daha 20-25 yıllık geçmişi vardır- buna rağmen batıdaki efsaflarına çok yakın olmaya başladı. Buradan biraz firma bazına dönelim. Teba olarak bizden bahsedersek, fan-coil üretiminde dünyanın başta gelen i ülkelerinden biri olan İtalya'ya fan-coil ihraç etmeye başladık. Resmi bir bayimiz var. Bugün Türkiye'deki birçok tesis İtalya'dan fan-coil ithal eder. Biz İtalya'ya fan-coil ihraç etmeye başladık. Soğutma grubu ihraç ediyoruz. Santral parçaları ihraç ediyoruz. Teba olarak biz, son birkaç yıldır klima ihraç etmeye başladık. İhracat konusunda ya tekiz, yada en büyüğüz. Bizden başka, bizim boyutumuzda ihracat yapan firma yok sanırım. Bazı rakamlarda ihracat yapan var. Rusya'ya çok önemli sayıda mal ihraç ediyoruz. Kullanılan klima cihazlarının tamamım yakını Türkiye'den gidiyor. Bu iç sektörde ihracatın karmasından meydana gelen bir gücü ve Teba için 25 yıllık bir bilgi birikiminin sonucunda oluştu. Bu bir günde oluşacak birşey değil. Yanlış bir takım ÖTV kararları getirilir de yerli sanayiye bir takım kısıtlamalar olursa, tabii Teba'nın birçok gücü var, Teba yaşamaya devam eder ama belki klimayla bu kadar uğraşmaz. Ama bizim sektörde bu bahsettiğim 500-600 milyarlık sektörde irili ufaklı çok firma var. Birçok firma dayanamayabilir. Dolayısıyla bu küçücük sektör, daha yeni gelişmeye başlamışken sanayiciliği bırakır. Ne yapar? İthalatçılığa başlar. Bunda sayın büyüklerimizin kara vermesi lazım. Tabii ki ÖTV getirilir ama biraz mantıklı rakamlarla getirilmesi lazım. % 25 olmaz da, % 10 olur. Veya birinci yıl % 0 olur. ikinci yıl % 10 olur. Biz de ISKİD olarak öneriler sunduk Maliye Bakanlığı'na. Komponentlerde bir takım gümrük rakamlarının indirilmesini teklif ettik. Devletin gelir ihtiyacı içinde olduğunu da biliyoruz. Özellikle Avrupa Topluluğu ile entegrasyonda fonlar kalkacak, oradaki gelir kaybının yerine deliği kapatacak tıkaç aranıyor. Haklı da fakat bunun insaflı ve kademeli olması lazım. 10 milyonluk bir ek gelirim kaybolduysa, 10 milyonluk bir ek gelir aramam lazım. 100 milyonluk bir ek gelir peşinde koşarsam, hayal olur. Veya 100 milyonluk ek gelir beni yanlış yollara iter. Devlet babanın da kağıt üzerinde alamayacağı rakkamı almak için kitleyi, vatandaşı, tüketiciyi, sanayiciyi yanlış yollara itmesi muhtemeldir. Yanlış yollar nedir? Bu kadar yüksek ÖTV'ler, bu kadar yüksek vergi dilimleri. İnsanları zaten bir vergi cenneti olan, bir faturasızlık cenneti olan Türkiye'yi faturasızlığa iter. Bunlar aşikar şeyler. Türkiye'de 100 fatura kesilmesi gerekirken, herhalde 10-15 kesiliyor. Öyle sektörler var ki, faturayı tanımıyor dahi. Dev sektörler, firmalar. Birisi bunu okusa, duysa ne demek istiyorsun dese, senin bildiğini ben söylüyorum derim. Bunlar yanlış şeyler, ayıp şeyler değil. Otomobil alırken belki fatura kesiyorsunuz, hadi mecburen otomobil firması faturasız mal çıkartamıyor, fatura kesiyor mecburen. Ama öyle yerler, öyle sektörler var ki, hiçbir şekilde bir gelir kaynağı değil. Sokaktaki meyve sebze satan insandan, doktorların avukatların muayenehane ve bürolarına kadar. Bunların hiçbirine bir vergi fatura beyan usulü olmadığı için hükümet ne yapıyor, bu sefer beyaz eşya, otomobil, bizim gibi tesislerde "siz zaten vergi veriyorsunuz, o zaman biraz daha alayım" diyor. Nasrettin Hoca'nın eşşeği prensibi; "ya, tam açlığa alışmıştı, bu hayvan tam ot yemiyordu ama öldü". Bir takım sektörlerde ölür, sonra hiç vergi gelmez, hiç fatura gelmez. Aynı kavga beyaz eşyada da var- beyaz eşyaya da % 10 ÖTV koymak çamaşır makinası, buzdolabı alacak bir tüketicinin bir daha cezalandırılması demek. Bu vergili mal olduğu için. Bunu da kaçağa yönlendiriyorsunuz. Bunun gibi bir sürü yanlışlıklar var. Tabii, klima sektörünün hacmi çok küçük olduğu için bizim sesimiz çıkamıyor. Yani şimdi, bir otomotiv, bir beyaz eşya, bir tekstil dediğimiz zaman Türkiye'de ses getiriyor. Büyük trilyonların içinde biz 600 milyarlık bir sektör olarak sesimizi fazla duyuramıyorduk. Dernek olmamızın bir avantajı ortaya çıktı. İlk defa firma bazında değil, sektör bazında geçen hafta Ankara'ya Maliye Bakanlığı'na gittik. Birtakım görüşmeler yapmaya başladık. Derdimizi bu ÖTV konusunda anlatmaya çalıştık. Oraya buraya dilekçe yazıyoruz. Derdimizi anlatmaya çalışıyoruz, inşallah anlatacağız.

Bayındıklık birim fiyatlarında da bizim yine 30-35 yıllık bir kavgamız var. Bizim hukuktaki eskimiş kanunlar gibi orada da bizim inşaat tarif kitabımız vardır. İçinde binanın sıvasından, elektriğinden tutun, asansör tesisatına kadar herşeyi tarif eden, oldukça eski, çağdışı kalmış bir kitap. Tarifiyle ve fiyatıyla bunun günün koşullarına göre yenilenmesi lazım. Fakat bugüne kadar firma bazında Bayındırlık Bakanlığı ile ilişkiler kurmaya çalıştık. Bayındırlık Bakanlığı da firma olunca çekimser davranıyor. Haklılar. Çünkü birşey talep ettiğinde bunu kitaba bastığında acabalar çıkıyor ortaya. Bu firmanın dediğini yaptılar, öbür firmanın dediğini yapmadılar gibi şeyler çıkıyor. Oradaki mühendisler grubu oldukça tedirgin. Bu sefer dernek olarak Yüksek Fen Kurulu'ndakilere gidip, sorunlarımızı aktardık, onlar da bu talepten çok mutlu oldular. Derneğin talebi, sektörün talebidir. Birim fiyatlar için de teklifler verdik. Bir çalışma takvimi yaptık. Bu, 94 fiyatlarına az da olsa, 95 birim fiyatlarına önemli desteğimiz olacak. Bu konuda mutabık kaldık.

Türkiye'yi bir gelişmişliğin içine iteceğiz. Çünkü, biz üreticiler olarak, dünya sanayini çok yakından takip ediyoruz. Mecburuz. Mal ihraç ediyoruz, mal ithal ediyoruz. Devlet mekanizmamız Bayındırlık Bakanlığı doğaldır, bürokrasi içersinde bu gelişmeyi takip edemiyor. Onların imkanları kısıtlı. Biz dışarlara gidiyoruz, fuarları takip ediyoruz. Devlet kendi adamını bu rahatlıkla gez-diremiyor. Gerek mali imkanlar, gerek bürokrasi sebebiyle bizim getirmemiz lazım.

Güzel bir imkana kavuştuk. Derneğin faydalarını çok hızlı bir şekilde | görmeye başladık. Her konu etrafında çok güzel kitleniyoruz. Daha bu senenin ilk 6 ayında, ilk genel kurulumuzu yaptık. Daha bir 1 yılımızı doldurmadık. İlk seçilmiş heyet olarak önemli faydalar getirmeye başladık. Üyelerimiz de bu konuda duyarlı. Tahmin ediyorum, iş takvimimizde Ocak ayındaki yönetim kurulu toplantımızda 94'le ilgili gündem maddeleri oldukça ağır. Epeydir yapılması gereken sektör açısından bu birim fiyat çalışmaları gibi, ÖTV kanunu gibi standarlar endüstrisi ile TSE kanunu ile ilgili çalışmalar gibi, fuar çalışmaları gibi ; önemli kavgalar var. Bütün bunlar i derneğin gündeminde önemli yer teşkil ediyor.

Biz Teba olarak, bu sene önemli sayıda ihraç yaptık. Klima için ağırlık olarak Rusya idi. Önümüzdeki yılda ise Rusya'daki ağırlığı Avrupa da paylaşacak gibi görünüyor. İtalya'ya I fan-coil ihraç ediyoruz. Soğutma grubu var. Teba'nın bir prensibi vardır; önce dünyaya mal satmak ister. Dünyaya satıyorsa, Türkiye'de satmak ister. Bu uluslararası bir firma olmanın kafa yapısından ileri geliyor. Sırf Türkiye için kurulmuş, sanayisini Türkiye için geliştiren bir firma değiliz. Gerek beyaz eşyada gerek klimada, yani sanayi tarafımızda mutlaka ihracatı ön plana almaya çalışıyoruz.

İhracat bir firmada kuvvetli olursa, ülke bazında da aynı şey geçerli. Seviyeyi yükseltmenin, büyümenin dünyaya mal satmaktan geçtiğini biliyoruz. İki açıdan; birincisi para kazanma açısından, ikincisi firma görüşlerinin gelişmesi açısından. Yani "çok dolaşan mı, çok yaşayan mı" örneğindeki gibi. Biz Teba olarak her yere gitmeye çalışıyoruz. Avusturalya'ya, Amerika'ya, Güney Afrika'ya, Rusya'ya, Balkan ülkeleri. Avrupa'da pek satmadığımız yer kalmadı. Afrika'da birçok yere mal verdik. Arap ülkelerini hiç saymıyorum zaten. İlk başlangıcımız onlardı. Bu söylediğim repertuar beyaz eşyada çok genişledi. Klimada biraz daha arkadan geliyor. Ama klimada da çok önemli ataklarımız başladı. En önemlilerinden biri de, İtalya'ya fan-coil satmak bence, Almanya'ya otomobil satmak kadar önemli bir şeydir. Bunlar bizim için Teba gelişmişliğinin kanıtları.

Sektörümüze genel baktığımızda, parasal hacim olarak en küçük boyuttaki firmalarımız dahi uluslararası boyutta çarpışıyorlar ve fuarlarda yer alıyorlar. Bu sevindirici birşey. Bizim sektörde bilinen büyük isimlerin yanında yeni kurulmuş veya eski ama küçük parasal hacimli firmaların uluslarası klima fuarlarına mutlaka katıldıklarını en azından stand açma-salar bile gezdiklerini görüyorum. Tüm bunlar gerek Teba açısından, gerekse sektör açısından 1994 için umut verici.

TERMODlNAMİK : Sn. Baygan, verdiğiniz bilgiler için teşekkür eder, Teba ve ISKİD için 1994 yılının başarılı geçmesini dileriz.