Kazan Sektörünün İIk Girişimcilerinden Erensan Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Eren : " 30 yıldır üretimimle memlekete faydalı olduğuma inanıyor ve bundan mutlu oluyorum."
Ülkemizde doğalgaza geçiş sürecinde kazan sektörü giderek önem kazanıyor. Biz de bu çerçevede kazan sanayimizin dünü ve bugününe ışık tutabilmesi açısından ERENSAN Kazan Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Mesut Eren'le görüştük.
TERMODİNAMİK : Sn. Eren, söyleşimize izin verirseniz, öncelikle sizi tanıyarak başlayalım.
EREN : 1926 doğumluyum. Manisa'nın Germencik kazasında doğdum. Memlekette ortaokul olmadığı için orta ve lise tahsilimi Ankara ve İzmir'de devam ettirdim. İzmir Lisesi'ni bitirdim. 45 yılında İTÜ Makina Fakültesi'ne girdim. 1951'de de mezun oldum. Akabinde bir yıl kadar devlet sektöründe vazifem oldu. Ondan sonra askere gittim. Konya'da yedek subaylığımı yaptım. Dönünce bilahare özel sektöre atıldım. Ailede ticaret ve sanayi ile uğraşan yok idi. Babamız memur olmasına rağmen, bendeki bu serbest çalışma heyeeanı birden depreşti. Ve hiçbir maddi imkânım olmadığı halde, iş hayatına atılmış oldum. İstanbul'da Necatibey caddesinde Kaimiye Han'da mütevazi bir oda kiralayarak tesisat projeciliği ile kalorifer tesisat projeciliği ile işe başladım. Bilahare taahhüt işleri aldım ve yürüttüm. Yıllar geçtikçe taahhüt işlerimizi ayağımızı yorganımıza göre uzatarak devam ettirdik. 1966 yılında tesisat ile ilgili ihtiyaç duyulan cihazlardan, kalorifer ve buhar kazanları bunlardan birisi olduğu için ben de kazan imalatına girişmeye ve arayışlara tevessül ettim. İsviçre'de YGNIS firmasının lisansını alarak imalâta başladım.
TERMODİNAMİK : İlk imalatınızı yaptığınız yer neresiydi?
EREN : Fabrikamızı ilk defa Şişli Çağlayan'da 300 m2 kapalı sahası olan bir atölye şeklinde başladık. 1970 yılında baktım ki bu işin gelişimi itibarı ile hacimsel olarak orası bize dar geliyor. Böylelikle bugünkü arsayı satın aldım. Ve fabrikamızı inşa etmeye başladık. Nihayet 1970 Nisan ayında üretimimizi şimdiki yerimize taşıdık.
TERMODİNAMİK : Bu sürede lisans anlaşmanız devanı ediyordu değil mi?
EREN : Tabii ki. YGNIS ile lisans anlaşmasını memlekete büyük yarar temin ederim inancıyla yapmıştım. Çünkü bir patent hakkı ödüyorduk. Lisans anlaşması ile memlekete ve tüketiciye fayda sağlayacağıma inanmıştım. İsabet ettiğimi şimdi daha iyi anlıyorum. Çünkü kazan sanayinde bugün Avrupa ve Amerika'da bu düzeydeki firmaların yaptıkları, gerek sıvı gerek gaz yakıtlı kazanlarda halen en ileri teknolojiyi bu lisansla uyguluyoruz. Efendim, bu imalatı yapabilmek tabii ki çok zordu. Kendi şahsi gayret ve imkânlarımla devam ediyordum, kredi alamıyorduk. Çünkü bu gibi şeyler de çalışmamı maddi imkânsızlıklarımızı zorluyordu. Biz imkânlarımız ve kazançlarımız nispetinde tasarruf etmiş olduğum meblağlar ile bu işi yürüttük. Tabiatıyla çok zaman kaybettik.
TERMODİNAMİK : Şöyle de denebilir mi? Türkiye'deki sanayi olumlu bir içeriğe sahip olsaydı siz de bu zamanı kaybetmeyecektiniz.
EREN : Tabii ki. Daha fazla ve süratle bu işi yapabilecektik. Memlekete hizmet şansımız o nispette fazla olacaktı. Çünkü benim o gün için memlekette yapılan kazanlar, 1920 yılının Dansstoker tabir edilen lisansın getirdiği kazanlardı. Yarım silindirik kazanlar ki bunlara bayındırlık Şartnamelerinde sonradan klasik kazan ismi verildi. Teknikte hiç yeri olmayan klasiklik bizim memleketimizde bir değer olarak maalesef şartnamelerde hep yer almıştır. Sene 1993; bugüne gelirken KBSB'yi kurduk. Bütün üretici kazancıları biraraya topladık ve bu kazanların yapılmasının memlekete yarar getirmesi için bütün hususları 25-30 yıllık bu üretim dönemimde haykırmama rağmen arpa boyu yol gittik. Devlete 8 yıldır KBSB'den kazan tarifi yapılmasın, bu kazanların standardı vardır dememize rağmen ilk defa 1992 yılının Haziran ayından itibaren mecburi standart olarak TS 497'nin Resmi Gazetede ilanına muvaffak olduk. Bundan daha evvel ve çok tehlikeli imalat Kazan TS 377 buhar kazanları mevzuu vardı. Bu ondan daha evvel, standart haline gelmesi iktiza ederken 497 önce şimdi de KBSB'nin gayretleri ile bu 377 şu günlerde Resmi Gazetede ilan edilme aşamasına gelmiştir. Ve mecburi standart olarak çıkacaktır. Bu suretle memleketime katkıda bulunabildimse, ne mutlu bana. Şimdi efendim, benim bu kazan üretimi babında ileri teknoloji ürünü YGNIS patentine devam etmemin en büyük sebebi şudur ; kazanın termik randımanı % 90 ve üzerindedir. Ve diğer demode kazanlara göre çelik kullanımı daha azdır. Bu suretle 3 mühim mesele halledilmektedir. Birincisi dışa bağımlı olduğumuz petrolü % 15-20 randıman farkı ile yakarak ve döviz tasarrufu elde etmek. İkincisi birim kapasite için diğer kazanlara göre kullanılan çelik sarfiyatının % 50 az olması. Öyle ki bu tasarruf 15-20 yılda bir çelik kompleksi hediye ediyor memlekete. Üçüncü olay da, bugünlerin hatta son yılların mühim konusudur. Çevreci görüşler eskiden bilinmiyordu. Son 10 yılda yaşadıkça işte randımanlı yanmanın çevreyi az kirletmesini ve bacalardan çıkan yan ve kirli ürünlerin % 10 gibi az limitte olmasının faydasını da değerlendiriyoruz. Ben şahsen sınai ömrümün 30 yılını verdiğim bu uğraşım neticesinde hala gerek resmi gerek özel sektöre sesimin duyurulamadığı kanısındayım. Fakat memlekete şu son 2 yılda gelen doğalgaz rüzgarı ile benim bu çalışmalarımın tartışılmaz ve herkesçe kabul edilen bir olay olduğu da gerçektir. Bunu görerek gurur duyuyorum.
TERMODİNAMİK : Mesut Bey, resmi kuruluşlarla ilişkinizden bahsetmiştiniz. Biraz açar mısınız?
EREN : Tabii. Demin de söylediğim gibi bu klasik kazan meselesi ile beraber bir m2 mevzuu var. Bayındırlık şartnamelerinde hep bu m2 geçer. Birim fiyatları açısından. Ben bu YGNIS ile işe başladığımda Ankara'ya gittim. Bayındırlıktaki arkadaşlara bir molla Kasım geldi. Bana şu m2 izah edin dedim. Dünyanın her yerinde bu kg/cal ile ölçülür, m2 boya, badana veya yol yapımında geçerlidir. Bunu nasıl ölçü alırsınız dedim. Beni dinleyenler, evet Mesul Bey haklısınız ama eski köye yeni adet getiremeyiz, ancak sizin dediğinizi de dikate alacağız dediler. Ve hakikaten ilk defa 66 senesinde bu kg/cal şartnamelerde klasik kazanla beraber ileri teknoloji YGNIS kazan birim fiyatları olarak yeraldı. Ancak daha sonra bu mücadelemin sonucunu, maalesef yeterince alamadık. Biz KBSB olarak her sene müracaatlarımızı yapmamıza rağmen şartnamelerdeki düzeltme hep bir başka bahara kaldı, inşallah 94 yılında bunu başaracağız. Halbuki bu benim söylediğimi Sanayi Bakanlığı. TSE kabul ediyor. Buna rağmen maalesef Bayındırlık şartnamelerini bir türlü değiştiremedik. Yine bizin firmamıza dönersek, ben yüksek mühendis Mesut Eren firması olarak çalışmaya başladığımda demin de söylediğim gibi İsviçre'nin YGNIS firmasının lisansını almıştım. Bu firmayı gidip yerinde gördüm. Ve hakikaten Avrupa'nın bütün gelişmiş ülkeleri bu lisansı kullanıyordu. Hatta en son İsrail'deki bir firma bu lisansı alınca kalemimi vurdum. Tamam dedim. Benim yaptığım doğru. Çünkü biz bunu yaparken zaman zaman çok zorlandık. Düşünüyordum acaba yanlış mı yapıyorum diye. Aslında memleket için faydalı bir iş yaptığımı, ileri teknoloji kullandığıma hep inandım, yılmadım ve yarım silindirik demode kazanlardan talep gelmesine rağmen, modern kazanları satamama rağmen hayır dedim siparişlere. Ve yapıp satmadım. Nihayet haklılığımın görüldüğü günlere geldik. 1970'lerden itibaren firmamız giderek gelişti. O günlerde yılda 100 kazan benim için büyük bir rakkam idi. Şimdi 2000-3000 kazan yapabilme kapasitesine ulaştık. Doğalgaz ile beraber üretim daha da gelişti. Eskiden fueloil'in litresi 18 kuruş idi. % 20 tasarruf sağlıyor dediğimizde müşteri anlamsızca suratımıza bakıyordu. 3 kuruş tasarruf için. Ancak bugün yakıtların pahalı oluşu yüzünden % 15-20 tasarruf önemli sonuçlar vermektedir. Artık verimlilik ve randımanın ne olduğu müşteri tarafından kabul edilmektedir. Ranseymanlarınıız artmıştır. Bana eskiden yap-satçı müteahhitler "Bu kazan mı bu binayı ısıtacak" diye sorar, bizim ileri teknoloji kazanlarımıza hayretle bakarlardı. Fakat
sonunda bana teşekkür etmişlerdir. Her işe koşardım. Tabii ki bu mücadelede çok takdir aldım. Hala bunları alırız ve bu tip dokümanlarımızı saklarız. Hatta geçenlerde bir müteahhit, 1970'de bir kazan satmışım. İşte ben şuyum dedi. Sizden 20 sene önce bir kazan aldım. Hala yanıyor, ve hiçbirşey yakmıyor, adeta kokluyor fuel-oili dedi. Evet öyledir dedim telefonda ve çok mütehassis oldum. 'Yalnız bundan sonra böyle sağlam kazan yapmayacağım. Çünkü para kazanamıyorum. Bana sık gelmeniz için 3 senede çürüyen kazan yapmam lazım diyerek' espri ile cevap verdim. Durum tamamen budur. Tabii ki müşterilerden bu kabil şeyler görmek beni duygulandırıyor. Gurur duyuyorum ve mutlu oluyorum. Ben bu sanayide 10 yıllık bir fizibilite yapmıştım. İşle 10 yılda hesap ettiğimizde en az % 15 tasarruf elde etmişsek memlekete bir demir çelik işletmesi kazandırmışım demektir. Tabii bir de memleketin petrol faturası bugün 4 milyar dolardır. Bunda da sanıyorum yine % 60'ı ısınmada kullanılıyor. 2 milyar 400 milyon doları ısınma gideri için kullanılıyorsa buradaki tasarrufu gözönüne alırsak ne kadar fayda sağlandığını görebiliriz. Tabii ki, uğraşlarımın memlekete getirdiği faydayı gördükçe mütehassis oluyorum. Benim bu mücadelemi bugün oğularım yetişti ve onlar üstlendi. Katiyen bu mücadeleye yalnız cesaret edemezdim. 1982 yılına kadar çocuklarım ABD'de tahsil yaparken tek başıma devam ettim. 1984 yılında döndüler. Ve biz bu işe girmek istiyoruz, senin çalışmalarını devam ettireceğiz dediler. Ben yine işime aşık olarak işimin başındayım. Her gün buraya geliyorum. Saat 8.00'de herkesden önce hurdayım ve en geç ben çıkıyorum. Allah sağlık verirse tekahit olmak yok. Çalışmaya devam edeceğim.
TERMODİNAMİK : Mesut bey, KBSB'nin kamuoyuna açıklamaları var. Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen bir panelde Sn. Ali Eren konuştu. Sizden KBSB'nin etkinliği ile ilgili başka açılımları öğrenebilir miyiz?
EREN : Tabii ki. Ben o sempozyumun açılış konuşmasını yaptım. Ali bey de panelde konuştu. Tabii ki şimdi bir doğalgaz dönüşümü hadisesi var. 2 sene önce Ankara'da başladı ve bugün İstanbul'da şiddetle devam ediyor. Bu konuda Dünya gazetesinin eki için de bir yazı yazdık. Memlekete gelen yanlış tatbikatlarla de bunu ilgili sürdürülen bu operasyonla memleketteki kazan sanayimizi değerlendirmek istiyoruz. Küçük çaplı üretim dışında bugün memlekette 30 yıllık geçmişi olan bir kazan sanayimiz mevcuttur. Bizler ileri teknolojiyi takip ediyoruz. Buna mecburuz. Aksi halde bu liberal sistemde yaşama imkânı yoktur. Bugün hakikaten doğalgaz mevzuunda memleket ihtiyacını, İstanbul'daki büyük potansiyeli karşılayabilecek kapasite vardır. Fakat çok yanlış yönlendirmeler oluyor. Bazı firmalar Avrupa'dan dökme dilimli kazanlar ithal ederek, bunların yegane doğalgaz kazanı bulunduğu hususunda yazılar ve reklâmlar yapıyor. Bir hakikat var, biz hiçbir surette çelik kazan üreticisi olarak, dökme dilimli kazan kötüdür, şeklinde bir görüntü vermek istemiyoruz. Sureti katiyede böyle bir beyanat vermeyiz. Ancak kazan dökme dilimli de olsa kazandır, çelik gövdeli kazan da aynı kazandır. İkisi de aynı vazifeyi görmektedir. Termik verimlilikleri modern kazanlarda aynıdır. % 90 ve üzerindedir. Bunları test ediyoruz. Zaten mecburi standart yeni de olsa vardır. Çoğu çelik kazan üreticisi bu standart testlerini yapmak zorundadır. TSE'nin istediği belge sahipleri yapmak mecburiyetindedirler. Biz KBSB ile TSE'nin yaptığı protokolü uygulayacağız. Sulandırmadan, kişisel etkilerle bozmadan uygulamak zorundayız. Bunu sağlayacağız. Mesela, TSE'nin tebliği vardır. Belediyeler, TSE kalite belgesine sahip kazan kullanmayan binalara ruhsat veremez. Ancak bugüne kadar mahalli idarelerimiz bunu tatbik edemedi. Dernek olarak bu gibi konuların üzerinde ciddiyetle duruyoruz. Mühim bir mesele. Tekrar dönmek istiyorum. Bu çelik kazan dökme kazan meselesi. Avrupa'da bu vardır. Ve çelik kazan orada daha fazla üretilmektedir. Bir Alman firması biliyoruz, senede 300 bin adet çelik kazan üretmektedir. Fakat, Avrupa'da dökme dilimli kazanlar da üretilmektedir. Ve bunlar küçük villalarda tercih edilmektedir. Aynı şey, memleketimiz için de geçerlidir. Şunu ifade etmek istiyorum. Biz KBSB olarak Sanayi Bakanlığına, Çevre Bakanlığına ve Başkanlığa yazılı müracaatlarda bulunduk. Dökme dilimli ithal kazanların, burada istihdam yaratan çelik kazan üreticilerine darbe vuracağını belirttik. Bu müracaatlarımıza Başbakanlıktan devlet bakanlığına havale edildiği cevabını aldık. Çevre Bakanlığı en somut cevabı verdi ve dökme dilimli kazan ile çelik gödeli kazan arasında tercih yapılamayacağını bildirdi. Biz de dernek olarak bu cevabı üyelerimize gönderdik. İthal dökme dilimli kazan satıcılarının yol açtığı bazı yanlış değerlendirmelerin düzeltilmesi lazım. Örneğin, çelik kazanın eridiği, paslandığı, kısa ömürlü olduğu, patladığı vs. söyleniyor. Bunlar kaliteli çelik kazanlar için sureti katiyede doğru değildir. Çelik kazanın erimesini bir yana bırakın, tam tersi döküm böyle doğalgaz yakıtında yüksek ısı gereken durumda ve dur kalklı otomatik yanmalarda kolaylıkla çatlayabilir. Döküm olmanın özelliği olarak. İkincisi Avrupalı üreticinin bu döküm kazanı, bundan 3-5 sene sonra üretmemesi sözkonusu olursa tüketici memlekette hangi bayiyi arayıp da bulabilecektir, bilemiyorum. Bu konuda büyük sorunlar çıkacaktır. Bizim 30 senelik tecrübemiz de bunu kaydediyor. Ben şuna karşıyım. Liberal ekonomide tabii ki ithalat da olacaktır. Buna evet, ancak tüketiciyi yanıltmamak lazım. Dökme dilimli kazan yegane doğalgaz kazanıdır demek doğru değildir. Biz tüketiciyi yanıltmaya, haksız rekabete yol açılmasına karşıyız. Tabii herkes malını methedecektir. Bazı ilanlarda % 40 tasarruf lafı geçiyor. Bu tamamen haksızdır. Kazan kazandır. Kaliteli döküm de çelik gövdeli kazan da aynı % 90 verime sahiptir. Bu % 40 nereden geliyor? Bunu sormamız lazım. Devletin de bunu sorması lazım. Yanıltıcı dediğimiz olay tamamen budur. Bu hususların KBSB çalışmaları ile açıklığa kavuşması için uğraşıyoruz. Konuşmamı bağlarken şunları söyleyeyim. Benim bu mevzuda 30 yıllık emeğim mevcuttur. Ve dolayısıyla çok doluyum. Bunları saatlerce anlatabilirim. Ancak zannediyorum bu kadarı şimdilik yeterlidir.
TERMODİNAMİK : Siz sektörün en eskilerindensiniz. İsterseniz dönem arkadaşlarınızla bu güzel sohbeti noktalayalım.
EREN : Efendim, Üzeyir Garih benim sınıf arkadaşımdır. Sanayi eski bakanlarından Mehmet Turgut da sınıf arkadaşımdır. Sayın Turgut Özal rahmetli ile 4 yıl aynı çatı altındaydık. Sayın Dcınirel ile aynı çatı altında kaldım. Cahit Aral yine Sanayi Bakanlığı yaptı. Aynı dönemde mezun oldu. Abdülkerim Doğru yine bizim dönemde mezun olan arkadaşımızdır.
TERMODİNAMİK : Mesut bey, bu güzel sohbet için, değerli açıklamalarınız ve bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.
EREN : Ben de derginize teşekkür ediyor ve çalışmalarınızda başarılar diliyorum.