Header Reklam
Header Reklam

Başarının Sırrı, Kadınların ve Erkeklerin Birbirini Tamamlayan Farklılıklarını Bir Araya Getirmekte

20 Mart 2024
Başarının Sırrı, Kadınların ve Erkeklerin Birbirini Tamamlayan Farklılıklarını Bir Araya Getirmekte

Dünyamızda 7.7 milyar insan yaşıyor. Bu nüfus içinde her 100 kadına karşı 102 erkek yer alıyor. Toplam işgücü içinde 61 erkeğe karşılık 39 kadın bulunuyor. Kariyer piramidinde yükselen her basamakta kadın sayısı azalıyor. Dünyanın en büyük 200 şirketinin Yönetim Kurullarında 85 erkeğe karşı sadece 15 kadın var. Ülkemizde halka açık şirketlerde toplam 2734 Yönetim Kurulu üyesinin sadece %15.9'u, yani 435'i kadın. Üstelik kadınların büyük bölümü, şirketin ait olduğu ailenin bir ferdi olduğu için bulunduğu pozisyona sahip. Bazı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi her ne kadar bizde Yönetim Kurullarında kadın sayısı için bir kota mevcut değilse de SPK, Yönetim Kurullarında %25 oranında kadın üye olmasını öneriyor. Buna rağmen 8 yıllık bir süreçte bu oran %11.5'ten sadece %15.9'a yükselebildi.*

Aironn Havalandırma A.Ş. kurum kültürüne yön veren en önemli prensipler arasında Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları yer alıyor. 17 SKA arasında 5.Amaç olan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ile 10.Amaç; Eşitsizliklerin Azaltılması, Aironn A.Ş.'nin vizyonunun önemli yapı taşlarını oluşturuyor.

Üç bölümden oluşan "İklimlendirme Sektöründe Kadın Emeğinin Gücü: Aironn Kadınları" röportaj dizisi ile sektör kuruluşlarının kadın istihdamını teşviki ve bu sayede daha fazla güçlenecek bir iklimlendirme sektörümüzün olması hedeflenmiştir.

* Kaynak: Yönetim Kurulunda Kadın Derneği

Yasemin Akgül
Aironn Havalandırma A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı

Başarının sırrı, kadınların ve erkeklerin birbirini tamamlayan farklılıklarını bir araya getirmekte...

Hayalim, insanlara en çok fayda üretebileceğim iş olarak gördüğüm doktorluktu. Yani önceleri makine mühendisliği; düşündüğüm bir meslek değildi, tıp okumak istiyordum.

Tek çocuktum ve ailem ise üniversiteye gitmem konusunda pek gönüllü değildi. Ama kafama koymuştum ve kararlı mücadelemin ardından “İstanbul”da olmak koşulu ile üniversite onayını almıştım. “Ya İstanbul'da bir üniversite kazanırsın, ya da bu konuyu kapatırsın. Seni tek başına bırakamayız, senin peşinden başka bir şehre yerleşemeyiz” dediler.

Üniversite tercih sıralamasını müdür yardımcımız da olan resim öğretmenimiz ile birlikte yaptım. Onun gönlünde mühendislik, mimarlık gibi meslekler vardı. Türkiye’nin İstanbul dışındaki illerindeki Tıp Fakültelerini yazamayacağım için öğretmenim farklı ve kıymetli başka disiplinleri de düşünmemi söyledi. Puanları göz önüne alarak bir sıralama yaptı, baktım dördüncü tercihimde “Makine Mühendisliği” vardı. Okulda bazı dersleri yeterince görememiştik, kredili sistemdi, bazı konular eksik kalmıştı. “Zaten dördüncü tercihime giremem” diye düşündüm, “İyi, böyle kalsın” dedim. Sınav sonuçları açıklandı; Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi’ni kazanmıştım ve makine mühendisinin ne iş yaptığını bilmiyordum. Bana “Klozetleri takar, muslukları değiştirirsin” dediler. Ne yapacağımı bilemeden okula başladım. Sınıfımızda yetmiş beş erkek, birisi ben olmak üzere dört kız öğrenci vardı. İlk iki senenin ardından iki kız öğrenci idik. Erkek öğrenciler çok büyük çoğunluğu oluşturduğu için gündelik konuşmalara, sohbetlere hep bir erkek jargonu egemendi. Erkek öğrenciler, aralarında kız öğrencilerin de olduğunu kısa sürede fark etmez olmuşlardı. Bir süre sonra biz kız öğrenciler de buna alıştık, onlar çoğunluktu, biz onlara uyum sağlayacaktık. Çok güzel bir yüksek öğretim hayatım oldu. Gönülsüz başladığım mühendislik eğitimim boyunca, mühendislik ideallerim bile oluştu. Mezun olduğumda bir şantiyede veya fabrikada işe girmek istedim, oradan başlamalıydım. 

“...kendi kızımı şantiyeye göndermezdim”

90’lı yılların sonlarına doğru, okul biter bitmez Koç Grup şirketlerinden birine iş başvurusunda bulundum. Görüşmeye gittim. Doğuda bir şantiyeleri vardı, şantiye mühendisi arıyorlardı. Çok kibar bir beyefendi ile görüştüm. “Bizim şantiyelerimizde şartlarımız çok iyidir, konaklamalar çok düzgün otellerdedir. Ama yine de kendi kızımı göndermezdim. Ama İstanbul’da ofiste bir pozisyon açılırsa seni arayacağım” dedi. Beni başından savdığını düşündüm. Ardından birkaç fabrikaya da başvurdum. Ama o dönem, fabrika, şantiye gibi ortamlar için erkek mühendisler daha çok tercih ediliyordu, kadın mühendisler daha çok ofis içi, proje grupları için istihdam ediliyordu. Bugün, şantiyelerde de fabrikalarda da kadın mühendisleri daha çok görebiliyoruz. Proje, bana çok cazip gelmedi. İklimlendirme sektöründe bir şirketin Teklif Hazırlama Grubunda işe başladım. Sonrasında on yıl boyunca Satış Grubunda görev aldım. Çalışmaya başladıktan 6 ay sonra ilk iş görüşmesi yaptığım, ofis içi pozisyon açıldığında beni arayacağını söyleyen beyefendi gerçekten de aradı. Ancak bir işe başlamıştım ve 6 aydır bana işi öğretmek için emek verilmişti, kimseyi yarı yolda bırakamazdım.

Şimdiki aklım olsaydı kesinlikle ilk önce projede, sonra şantiyede çalışırdım, satış; son noktam olurdu. Ama satışta çalıştığım sürece hem mühendisliği hem teknik satışı çok sevdim, çalıştığım her yerde işimi hep severek yaptım. Bir yandan yeni insanlar tanıyor, öte yandan her gün yeni şeyler öğreniyordum.

Müşteri gözünde kadın olmanın değil çözüm üretebilme kabiliyetinin önemi var

Satış mühendisi olarak çalışmaya başladığım dönemde satış, çok daha rahat ve keyifliydi. Çok fazla sayıda firma yoktu, ekmek aslanın midesinde değildi. İklimlendirme sektöründe çalıştığım firmalar, alanında bilinen, sayılan firmalardı. Satış sürecinde tüm muhataplarımız, saygılı, seviyeli diyalog kuruyordu. Hatta zaman içinde pek çok kişi ile “Abi-kardeş” ilişkisi kurabildik. Zaten satışta temelinde şu var: Eğer sen karşındakinin sorununa çözüm üretebiliyorsan, fayda üretebiliyorsan müşteri, kesinlikle seninle muhatap olmak istiyor. Yani müşteri -en azından bizim sektörümüzde, benim bizzat yaşadığım örneklerde- çözüm üretebilme kabiliyetine göre notunu veriyor ve güvendiği satış temsilcisinin değişmesini istemiyor. 

Bunun bir örneğini vereyim; ben izindeyken bir iş sonuçlanmaya doğru yaklaşmış. Başka bir arkadaşımız işi bir an önce sonuçlandırmak için devreye girmiş. Müşterimiz “İşe Yasemin Hanım'la başladık, bu noktaya kadar getirdik. Yine onunla tamamlayacağız” demiş. Yani çalıştığınız kuruluştan hariç sizin çözüm odaklı, müşteri memnuniyetine saygı gösteren, işini severek yapan ve bunu karşısındakine hissettiren bir kişi olmanız halinde müşterinizle “dostça, kardeşçe” bir bağ kurabiliyorsunuz.

Güven, yalanla kazanılmıyor

Ben yapı itibariyle bir sorun veya aksaklık karşısında lafı çok evirip çevirebilen, cebinde hazır “makul, inandırıcı” bahaneleri bulunan bir kişi değilim. Bu nedenle bir gecikme, bir aksaklık olursa, bunun nedeni neyse müşterimize açıkça izah etmek ve nasıl, ne kadar zamanda çözebileceğimizi belirtmek isterim. En inandırıcı olan şey, gerçeğin ta kendisidir. Güven, yalanla kazanılmıyor. Şu an Aironn’da da bu yaklaşımı benimsedik, bu doğrultuda iş ilişkileri kuruyor ve yönetiyoruz.
 
Şirket sahibi olunca, daha önce çalıştığım şirket sahiplerini, yöneticilerini çok iyi anladım

Aironn, hayatımın dönüm noktalarından biri oldu. Meslek hayatının birinci döneminde, profesyonel olarak satış mühendisi olarak çalışmamın ardından, ikinci döneminde; aynı sektörde olmasına rağmen tamamen farklı bir format olarak üretici kimliğiyle, kurucusu olduğum firmanın yöneticisi olarak yoluma devam ediyorum. 

Önceleri çalıştığım yerdeki patronlarımı, yöneticilerimi bazen anlamadığım zamanlar oluyordu. “Buna neden bu denli sinirleniyor, niye böyle bir karar aldı” diyebiliyordum. Ama masanın diğer tarafına geçtiğim zaman, bütün bu gibi sorularımın yanıtlarını buldum. Neye, niçin tepki gösterildiğini çok daha iyi anlayabildim. Aldığınız sorumluluk; bakış açınızı ve kararlarınızı tamamen etkiliyor.

Annelik ile iş hayatı; bir koltuğa iki karpuz sığdırmak...

İş hayatında kadın olmak, iş sahibi olmak; iş sahibi ve aynı zamanda anne olmaktan daha kolay. Çünkü kurduğun işin sürekliliğini sağlamak için her noktasını takip etmek, kontrol altında tutabilmek gerekiyor. Ama aynı zamanda çocuklarınızla da, onların her şeyiyle ilgilenmeniz de gerekiyor. “Günde iki saat işle ilgileneyim, işe iki günde bir geleyim” deme lüksünüz yok. Her an bir toplantıya katılmanız gerekebiliyor veya bir toplantıyı istediğiniz an terk edemiyorsunuz. Bir sorun olduğunda en kısa sürede çözüme kavuşturmanız gerekiyor. Bunun için bizim bulduğumuz çözüm; çocuklarımızı her zaman yanlarında olacağımız yerde büyütmek oldu. Şirkette onlara ait özel olarak döşenmiş bir odaları oldu. Birlikte evden çıktık, birlikte eve döndük. Bütün çalışma arkadaşlarımız da onların abileri, ablaları oldu. Çocuklar için bunun zor olduğu düşünülebilir ama gerçekte faydasını gördüğümü bile söyleyebilirim. Akranlarına baktığımda yedi buçuk yaşındaki kızım Emine Su ve on bir yaşına giren oğlum Uğur Efe’nin de çok daha sosyal, çok daha anlayışlı olduklarını, kendilerini çok iyi ifade edebildiklerini görüyorum. Çünkü kendilerini seven çok kişinin olduğu büyük bir ailenin içinde büyüdüler diyebilirim. Şimdi okuldan döndüklerinde şirkette kendilerine ayrılmış çalışma odasında ödevlerini yaparken, biz de yan odada toplantımızı yapabiliyoruz. 
 
Kadın girişimciler, yöneticiler artıyor, önyargılar zayıflıyor

Aironn’da daha çok üretim planlama ve tedarikçilerimiz tarafında görev alıyorum. Ama çok sık olmasa da müşteri görüşmelerine katılıyorum. Aironn’un sahibi olarak takdim edildiğimde gözlerden küçük de olma bir şaşkınlık bulutunun gelip geçtiğini görüyorum. Aironn’un sahibi olarak kerli ferli bir beyefendi beklentisinde olabiliyorlar. Ama kadın girişimciler ve yöneticiler artıyor ve bu önyargı da giderek zayıflıyor.

Bu ülke için fayda sağlıyor olduğumuzu bilmek güç veriyor

Ülke genelindeki problemler, özellikle nitelikli işgücü sıkıntısına paralel kadromuzun ve iş ölçeğimizin düzenli büyümesi, yönetim güçlüğünü artırıyor. Bu noktada işin güzel tarafına odaklanıyorum: Bu ülke için katma değer yaratabilmek, istihdam olanağı sağlamak, üstelik kadınların neleri başarabildiğini, hangi güçlükleri aşabileceğini kanıtlamış olmak, yorgunluğumu unutturuyor. Bu şirketin, çocuklarımın çocukları zamanında varlığını ve başarısını sürdürmesi, en büyük arzum. Çocuklarımın da bu ülkeye hizmet etmeleri, emeklerin karşılığının bu ülkede kalması gerektiğini düşünüyorum.

Kadın, kadının yurdu olmalı

Kadın girişimcilerin, iş hayatında kadın istihdamı mücadelesine destek olmaları gerektiğine inanıyorum. Zira çalışma hayatındaki bir kadının hangi güçlüklerle karşı karşıya kalabileceğini en iyi anlayabilecek kişi de bir kadındır. Aironn’da kadınlar lehinde pozitif ayrımcılık yapıldığını söyleyebilirim. Kadın çalışma arkadaşımız saat dörtte çocuğunu okuldan alması gerekiyorsa veya bırakabileceği kimse olmadığında şirkete getirdiğinde burada hoşgörüyle karşılanır. “Kadın ya çocuk sahibi olmayacak ya da çalışmayacak” düşüncesine sahip olmadığımızın en iyi kanıtı benim.

Mesele farklı artılara sahip olan kadınlar ve erkeklerin emek birlikteliğinin gücünü görebilmekte…

Bence şirket yönetimlerinde sadece erkeklerin olmaması gerekiyor. Erkeklerin çoğu pratik düşüncede iyi olabilir, ama kadınların sezgiselliğinin daha güçlü olduğu da bir gerçek. Kadınların detaylarda boğulduğunu düşünenler var, ancak o detaycılık çoğu kez birçok sorunu da engelleyebiliyor, malum “Şeytan ayrıntıda gizli”... Kağıt üzerindeki matematikte bir sorun yoksa, erkekler çoğu kez “tamam” diyor, kadınlar ise “bir daha üzerinden geçelim, bir tuhaflık var” diyebiliyor, ciddiye alınmadıklarında maalesef çoğu kez haklı oldukları ortaya çıkıyor. Söylemek istediğim şey özetle şu; farklı artıları ile erkekler ve kadınların emek birlikteliği yapmaları şirketlerin başarı grafiğini artırır, yaşama daha büyük değer kazandırır.