Header Reklam
Header Reklam

Abdurrahman KILIÇ ; 'Yangın itfaiye ile söndürülmez. Alınan yangın güvenlik önlemleriyle söndürülür.'

05 Temmuz 1994 Dergi: Temmuz-1994
Abdurrahman KILIÇ ; 'Yangın itfaiye ile söndürülmez. Alınan yangın güvenlik önlemleriyle söndürülür.'

İstanbul Anakent Belediyesi İtfaiye Müdürü olarak başarılı çalışmalarını yakından izlediğimiz Doç.Dr.Abdurrahman Kılıç'ın geçtiğimiz günlerdeki istifası ulusal basın organlarında ayrıntıları ile yer aldı.

İTÜ'de uzun yıllardır öğretim üyeliği görevini de sürdüren Hocamız ile bu sayımızda İstanbul İtfaiyesi yangın güvenliği ve bu alandaki eğitim-bi-lim olanaklarımızı görüştük. Bilimsel bir perspektifle ülke gerçeklerimizi ve mevcut olanakları uzlaştırabilme çabaları ile koşulların iyileştirilmesi yolunda önemli aşamalar gerçekleştiren Kılıç, bu söyleşisinde bize; yaptığı işe gönül verenlere ülkemizin duyduğu ihtiyacı bir kez daha hissettirdi.

Aynı zamanda Dergimizin Yayın Kurulu üyesi olan Sayın Kılıç'a bu güzel söyleşi için teşekkür ediyoruz.

TERMODİNAMİK : Bilimin Türkiye'de yangın güvenliği ve müdahale yöntemleri alanındaki yeri nedir? İtfaiye teşkilatını öncelikle bu açıdan değerlendirir misiniz?

KILIÇ : Önceleri yangın söndürme ve yangın güvenlik önlemleri konusunun üniversitede başlı başına bir konu, bölüm olabileceğini düşünmüştük. Ama neredeyse bilinen tüm fen bilimleri ve mühendislik dallarının önemli ölçüde rol oynadığını gördük.

Yabancı ülkelerde 1800'lü yıllardan beri araştırma üniteleri, laboratuarların var olduğunu görüyoruz. İtafiye açısından bakıldığında da- yurt ışında bir çok yangın akademilerinin bulunduğunu biliyoruz. Yurt dışında herhangi bir binanın mühendislerce kontrolü yapılıp, onayı alınmadan in-şaası mümkün değil. Berlin'in nüfusu İstanbul'un 1/3'ü kadardır. Ama Berlin itfaiyesinde 85 yüksek mühendis çalışmaktadır. Tokyo itfaiyesinde de 500-600 civarında mühendis var. Bu tarzdaki gelişmelere bakarsanız gerçekten itfaiyenin ve yangın güvenlik önlemlerinin çağımızda bilimsel olarak ele alınması hem mühendislik açısından hem araştırma bakımından ele alınması, o ülkenin alt yapısına, o ülkenin üretim ve teknolojisine uygun sistemlerin geliştirilmesi ve uygulanması gerekir. Yangın güvenlik önlemleri ve itfaiye, yangın ve arkasından söndürme şeklinde ele alınırsa asıl hata burada oluyor. Benim hep söylediğim şudur; Yangın itfaiyeyle söndürülmez. Daha önceden alınan önlemlerle söndürülür. İş başa geldikten sonra, itfaiyenin tek yapacağı; yangının yan taraflara geçişinin azaltılması olacaktır ki, o da iyi bir teşkilat olduğu zaman mümkündür. Ayrıca, Avrupa ülkelerinin kullandığı metodlara entegrasyon da çok önemli. Biz eğer teknolojiyi oradan alıyorsak, Avrupa Topluluğu'na girmeye hazırlanıyorsak, standartlar alıyorsak bu konudaki sistemin de onlara benzer olması lazım. O sistemi alıp aynısını uygulamak değil, buraya adapte ederek uygulamamız lazım. Bunun için de araştırma kurumlarına büyük görev düşüyor. Üniversitede bu yönde bazı çalışmalar yaptık. Şimdi bazı dersler de veriliyor. Bana göre, Türkiye'deki yangın güvenlik önlemlerinin ve itfaiyenin Avrupa düzeyine gelmesi için, çok iyi bir çalışmayla 70-80 yıl gerekiyor. Ama onlara yetişmek için onların bu seviyede kalması lazım. Aksi takdirde mümkün değil.

Ülkemizde itfaiyeler belediyelere bağlıdır. Belediyeler ise siyasi ortamlardır. Belediyelere gelen kişiler -ki bunlar bütün ülkelerde böyledir- daha ziyade halkın görebildiği yatı lara yönelirler. Park ve bahçeler, yatırımlara, kaldırımların yenilenmesi gibi yatırımlara yönelirler. İtfaiye teşkilatı ise, görünen bir yatırım değildir. Sanki ölü bir yatırımmış gibi hemen karşılığını alamadığınız bir yatırımdır. Belediyeler politik olduğu için de itafaiyeler gelişmemiştir. Cumhuriyet döneminin başlarına bakarsanız, o zamanki itfaiye teşkilatları sistem olarak, disiplin olarak maalesef şimdikinden daha iyi idi. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra, bütün ülkelerde hemen hemen itfaiye teşkilatları belediyelere bağlanmış. Ancak sakıncaları görülmüş ki, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra doğrudan belediyeye bağlı hiçbir ithaiye teşkilatı kalmamış. Kısmen bağlı olan yerler var. Sadece sarf malzemeleri ve gerekli malzemeler belediyeden karşılanır. Avrupa ülkelerine baktığınız zaman hemen hemen hepsinde itfaiyeler, bağımsız bir genef müdürlük şeklindedir. Eski doğu bloku ülkelerinde itfaiye teşkilatı askeriyenin içindeydi, bazı Uzak Doğu ülkelerinde polis teşkilatı içersinde. Ama %80'in üzerinde bağımsız kuruluştur. Bağımsız olması da politikadan tamamıyla soyutlanması ve kendi kendine bir plan program çizerek uygulaması demektir. Bizde bir itfaiyeye gelen kişi, belediyenin bir müdürlükten tanıdığı kişidir. Yararlı olup olamayacağı tartışılır. Oysa Avrupa ülkelerinin hangisine bakarsanız bakın, iki yıllık eğitimden geçmeden itfaiyeci olunmaz, ayrıca beş yıl daha ğitim görmeden amir olunmaz. Tür-ıviye'de itfaiye belli bir seviyeye gelir. Ama hep Türkiye'de yanılgı şu; itfaiye yangın söndüren, hortum tutan yer olarak ele alınırsa bu yanlıştır. İtfaiyenin birinci görevi; yangın çıkmadan önce yangının çıkmaması için alınacak önlemler, projelerin kontrolü, halkın eğitimi, öğrencilerin eğitilmesi ve en önemlisi kurtarma olaylarına katılmasıdır. Bizim ülkemiz gibi depremin, heyelanın, su baskınının çok olduğu yerlerde ayrı ekiplerin oluşması, bu konuda itfaiyenin gelişmesi lazım. Baktığınız zaman yine dünya ülkeleri üzerinde, % 85-90'ında, ambulans servisi doğrudan itfaiyeye bağlıdır, kurtarma servisi doğrudan itfaiyeye bağlıdır. Sivil savunma genel müdürlüğü de itfaiye bünyesindedir. Bizde sivil savunma genel müdürlüğü vardır; belli kadroları yerleştirmek içindir ve savaşı bekler, nükleer savaşta nasıl kurtarılacağını anlatır ancak elinde ne bir cihazı vardır ne bir elemanı vardır. Olsa bile yapacağı bir şey yoktur.

TERMODİNAMİK: itfaiyenin eğitim programları konusunda bilgi verir misiniz?

KILIÇ : İtfaiyede 1987 yılında, -o zaman eğitim programlarını üniversitede hazırlamıştık- ben bu göreve başladıktan sonra 7-8 ayrı eğitime başladık. Bir tanesi ilk alınan personelin temel eğitimine yönelik 6 aylık kurslardı, onun yanında yine ilk defa 6500 civarında sanayi kuruluşunun personeline kısa süreli 1 haftalık, 15 günlük gibi kurslar düzenledik. Arkasından doğalgaz yangınlarına karşı, otel yangınlarına karşı gibi özel kurslar tertipledik. Onun arkasından daha ileri seviyede olan amir kurslarına başladık. Sonra Birleşmiş Milletler destek verdi, İstanbul Teknik Üniversitesi Denizcilik Fakültesi ile itfaiye arasında protokol yaptık. Deniz adamı yetiştirme eğitiminin yangın güvenlik kısmına başladık ama kaldı. Çünkü şu anda kapattılar okulu. Bu arada kurtarma kurslarını Japonya'dan gelen bir ekiple yaptık. Zaten okuldaki ilk eğitimleri Almanya'dan getirttiğimiz uzman ekip yaptırttı. O konuda da belli seviyeye gelindi ama eğitim olayında tam istenilen noktaya gelindiğini söylemek mümkün değil. Asıl bir kaç sene içersinde gelinebilirdi. Ancak şu andaki durumla yürütmek mümkün değil. Çünkü ben ayrıldıktan hemen sonra okul belki geçici bir süreyle kapatılmış. Birçok kuruluş arıyor, elemanlarını eğitim yaptıracak yer yok. Benim sloganım; önce eğitimdi. Buna ağırlık verilmeli.

TERMODİNAMİK: Sizin uluslararası itfaiye teşkilatlarıyla olan ilişkilerinizi de biliyoruz. O da Türkiye için büyük bir şanstı.

KILIÇ : Gerçekten de beni üzen en büyük olaylardan biri de o. Şimdiye kadar uluslararası ilişkileri hiç yoktu. Japonya ile kardeş itfaiye olduk, Macarlar ile ikili anlaşmalar imzaladık, Almanya ile sürekli irtibata geçtik, yardımlaşmaya başladık. Bunun yanında Romanya, Arnavutluk ve Kırgızistan ile anlaşmalar yaptık. En son istek Ukrayna'dan geldi. Ukrayna itfaiyesi bu yaz 1 aylık eğitim için okula kişi gönderecekti. Bu bizim için prestij bakımından önemliydi. Kurtarma eğitimi yapılacaktı. Çünkü Japonların yaptırdığı eğitimi görmüşler, bu eğitimi yaptırmamızı istediler. Daha önceden hiç uluslararası ilişkiler yoktu. Arnavutluk ile, Türkiye, Gönüllü İtfaiyeciler Birliği'ne en son üye olan ülke oldu. Romanyayla Karadeniz işbirliğinden dolayı uluslararası yardımlaşma nasıl sağlanır, nasıl müşterek müdahale edebiliriz konusuna girmiştik. Bize Almanların, Japonların yaptığı yardım çok fazla. Birleşmiş Milletler sırf bu eğitimi başlatıyoruz diye 48 bin dolarlık eğitim malzemesi göndermişti. Ama bunların hepsi tabi şu anda kaldı. Bunları geliştirecek seviyede de maalesef kişi yok. Daha doğrusu Türkiye'de yok.

TERMODİNAMİK : Türkiye'de itfaiye teşkilatlarının bir kongresini topladınız. Bu gibi olayların devamı gelecek mi?

KILIÇ : Gerçekten Türkiye'deki itfaiye teşkilatı yetim, sahipsiz bir kuruluş. Bunun nedeni de, her şehirde birbirinden bağımsız olması. İzmir'le, İstanbul farklı. Personeli farklı, yardımlaşması farklı. Bu bizim şehirlerarasında kopukluk var. Avrupa ülkelerine baktığınızda, ülkeler arasında böyle çarpıklık göremiyorsunuz. İlk Türk İtfaiye Müdürleri Toplantısını yaptık. Bütün itfaiye müdürlerini 3 günlük seminer için buraya çağırdık. İlk defa vali, belediye başkanının katıldığı bir toplantı oldu. Orada itfaiye müdürlerinin, diğer arkadaşların söyledikleri içler açışıydı. Bunları gidermek, itfaiyelerin hem sesini duyurmak, hem ihtiyaçlarını belirlemek için Türk İtfaiyeler Birliği'ni kuralım diye çok yoğun bir talep geldi. Vali özellikle her türlü yardımı sağlayacağını söyledi ve gerçekten de destek oldu. Bunun için hemen bir tüzük hazırladık. Üyeleri gruplara, bölgelere bölerek her bölgeden sorumlular seçtik. Türk İtfaiyeler Birliği Tüzüğü diye birbirine bağlı olan bir konfederasyon şeklinde bir şema çıkardık. Bunu seçimlere çok yakın bir zamanda bitirdik. İstedim ki, seçimlerden sonra değişiklik olursa bu organizasyonu tekrar ele alıp, hemen gündeme getirelim. Ancak seçimden sonra gördüm ki, o daha önce çalışan itfaiye müdürlerinin %80'i değişmiş. Arkasından zaten ben de değiştiğim için, böyle bir şeyin bundan sonra da yakın gelecekte organize edilebileceğini, kurulacağını sanmıyorum. Bana göre Türkiye'de büyük eksikliklerden biri de odur.

Türkiye'de, genelde itfaiyeler arasında yangınla ilgili bir standart yok. Mesela denize bakarsanız, denizdeki bütün standartlar İngiliz standartlarıdır, askeriyeye bakarsanız Amerikan standartlarıdır, itfaiyelere bakarsanız büyük çoğunluğu Alman, bir kısmı da İtalyan standartlarıdır. Yanyana geldiği zaman yardımlaşma imkanları bile yoktur. Artık şehirler içice girmiş metropol olmuş durumda. İstanbul çevresinde çok büyük olaylar yaşanabilir. Ama biz biraz kaderci bir milletiz. Önce bunların hepsini düşünmek, organize etmek yerine Alla-ha havale ediyoruz. En önemli konulardan bir tanesi, deprem .Günümüzdeki depremlerde yıkıntıdan çok yangınlar büyük zararlar veriyor. Çünkü sanayileşmede, kullanılan enerji türünden dolayı do-ğalgaz yangınları, kimyasal madde yangınları büyük oranda zarar veriyor. Türkiye'deki depremlerde yangın fazla çıkmıyor. Çünkü bina çöküyor. Bina çöktüğü zaman oradaki oksijeni uzaklaştırıyor ve yangını söndürüyor. Binaların sağlam olduğu, çökmediği, can kaybının az olduğu yerlerde yangın oldukça önemli oluyor. İstanbul'da bir deprem olsa gecekondularda yangın çıkmaz. Çünkü gecekondularda birşey kalmaz. Ama diğer kesimler için güçlü bir itfaiye teşkilatı gerekiyor ki, maalesef yok.

TERMODİNAMİK : Güçlü bir itfaiye teşkilatı için olması gereken en önemli faktörler nelerdir?

KILIÇ : İtfaiyenin güçlü olması için cihazdan önce personel kalitesi önemlidir. İkincisi sistemdir, üçüncüsü ise ekipmandır. Eğer siz şu anda bazı ileri seviyedeki aracı gereci alsanız bile, o seviyede eğitilmiş personeliniz yoksa hiçbir işe yaramıyor. İkincisi , organizasyonun sürekliliğini sağlayacak sisteminiz yoksa.şu andaki gibi belediye başkanına bağlıysa, sürekli değiştiriliyorsa güçlü bir yapı oluşturamazsınız..Araç gereçlere bakıldığı zaman ,İstanbul'daki araç sayısı azdır. Ama Dalan zamanında alınan araçların sayıları az olmasına rağmen özellikleri Avrupa'dakilerden aşağı değildi. Baha göre bu araçların kullanma yüzdesi sadece %40-50 civarında. Önce bunun çok iyi kullanılması, o konuda eğitimin yapılması, uygun personelin kaliteli personelin seçilmesi gerekir. Daha su tankının ne olduğu yeni öğreniyor itfaiyeler. Ama ben yine de ümitliyim. 5-10 sene evvelsine bakarsanız hiç birşey yoktu.

Genelde ben Türkiye'nin geri kalmışlığının nedenlerinden biri olarak hizmetlerin kesilmesini, yarım bırakılmasını görüyorum. Belediyeleri düşünürseniz, yeni bir belediye başkanı geldiğinde eskisinin yaptığı herşeyi kötüler, yeniden başlar. Yeni başladığı zaman en azından 2 yıl tamamen kaybeder. Yeni başladığı için daha öncekilerin hepsi boşa gitmiştir. Bu eskiden beri her devirde yapılmıştır. Bundan sonrakiler de aynısını yapacaktır. Bu da o sürekliliği önlüyor. Ülke genelinde olan konular bana göre yerel yönetimlere bırakılmaması lazım. Yerel yönetimlere bırakılsa bile, kontrol mekanizmasının olması, denetlenmesi lazım. Bizde eksiklikleri söylediğiniz zaman suçtur. Benim hakkımda birçok defa soruşturma açıldı. Sebep, devlet memuru olarak konuşmuş olmam. Eğer bir kişi biliyorsa, konuşmuyorsa o zaman gerçeğin öğrenilmesi mümkün değil ki.

Ben itfaiye müdürlüğünden ayrıldım ama benim yangın konusundan kopmam mümkün değil. Nedeni de; birincisi Yangından Korunma Vakfı diye bir vakıf kurduk. Orada çalışmalara devam edeceğiz. Halkın eğitimi gibi çalışmalarımız olacak. Ancak itfaiyeyle olan ilişkilerin ne şekil alacağı şu anda belli değil. Sivil Savunma Genel Müdürlüğüyle müşterek çalışmalar yapacağız. Bu konuda teklifleri var. Türkiye'deki itfaiye araç gereçlerin standartlaşması konusunda TSE ile çalışmalar yapacağız. Bunun yanında bazı fakültelerde ders var, ben de bir ders açtım. Yönetmelikler konusunda İstanbul'daki yapılan çalışmalar örnek oldu. Şu anda benzer çalışmayı Bursa Büyükşehir Belediyesi ile Uludağ Üniversitesi yapıyor. Orada da yardımcı olacağım. Ancak itfaiyelerle benim ilişkim nasıl olacak şu anda bilemiyorum. Bunu gelecek gösterecek. Ama benim itfaiyeden kopmam mümkün değil. Her zaman için ben elimden geleni vermek istiyorum. Çünkü itfaiyecilik bir nül işidir, sevgi işidir. Bütün ülke de gönüllü itfaiyeciler vardır. Amaç, daha başlangıçta yangının söndürülmesi, daha az zarar vermesi. İtfaiye aslında bana çok şey kazandırdı. İtfaiyeye gelmeden önceki düşüncem aslında farklıydı. Biz tutup üniversitede çeşitli formüllerle uğraşırken, aslında çok basit ve ülke için binlerce kere daha yararlı olan konuları gözardı ettiğimizi, bunları basit gördüğümüzü gördüm. Bunun yanında sanayiye baktığınız zaman, bu tarzda ileri düzeyde araştırmaları uygulayacak seviyede değil. Bir araştırma konusu elbette büyük kuruluşlar için önemli ama o seviyeye gelmesi için üniversitede teoriyle pratiğin birleştirilmesi, sanayiye

yönelik olan Termodinamik gibi bilgilerin artması lazım. Üretime yönelik, pratiğe yönelik dergiler hem haber niteliği bakımından, hem bir konunun çözülmesi bakımından çok daha yararlı dergiler. Termodinamik Dergisi, bu seviyede çıkan bilimsellik açısından diğer dergiler arasında gördüğüm en iyi dergilerden bir tanesi. Bunu her yerde söylüyorum. Gerek dizayn olarak, gerek içerik olarak, her ay bu tarzda bir derginin çıkarılması bana göre büyük bir başarı. Bu konuyla ilgilenen herkesin bu konuya destek vermesi gerektiğine inanıyorum.

TERMODİNAMİK : Sayın Hocam, verdiğiniz bilgiler ve bu güzel sohbetiniz için çok teşekkür ediyoruz.


Etiketler