İklimlendirme Sektörünü Seviyorum, Türkiye Ekonomisine Katma Değer Sunan Çabasını Çok Önemsiyorum
Üntes Grup firmalarının Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Hakkı Şanal, 1969 yılında, Ankara’nın -sonraları adının başına “Kahraman” sözcüğü eklenen- Kazan ilçesinde doğdu. Yöneticisi olduğu 55 yıllık geçmişe sahip Üntes’ten bir yaş küçük… Ankara Etlik İlkokulu, 19 Mayıs Ortaokulu ve Atatürk Lisesi’ndeki ilk ve orta öğretiminin ardından, üniversite öğrenciliği döneminde başladığı iş hayatında tanıştığı ilk ürün grubu elektrik motorları olmuş. Babası ve amcalarının başlattığı Üntes yolculuğunda, 1995 yılında bayrağı devralan Mehmet Şanal, Termodinamik okurları için anlattıklarıyla sadece şirketinin değil, sektörün geçmişine de ışık tutuyor.
“Hep kendi çabamla geliştireceğim, büyüteceğim, kendi işimi kurmak istedim”
Lise yıllarımda, iş yapmak isteyeceğim alan konusunda keskinleşen bir tercihim yoktu ama kendi çabamla geliştireceğim, büyüteceğim, kendi işimi kurmak istiyordum. Ailemde hayvancılık ile uğraşanlar vardı, bu işi geliştirebileceğimi düşündüm önceleri ve bu alanda ihtisas yapmak üzere başladığım Atatürk Üniversitesi Zootekni Mühendisliği bölümünde sadece bir yıl okudum. Ancak Erzurum’a alışamadım, doğduğum topraklara, Ankara’ya geri dönmek istedim. Yeniden üniversite sınavlarına girip Ankara Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nü kazandım, 1991’de de mezun oldum. Ama ailemin faaliyet gösterdiği iş kollarının da etkisiyle sanayiye hep daha yakındım, hatta bilfiil içindeydim. Küçük yaşlarımda bile yazları sanayi sitesine gider şirkette elimden geldiğince çalışırdım. Yolumu biraz da bu belirledi diyebilirim.
Şanal aile büyüklerinin attığı adımlardan Üntes’e uzanan yolculuk
Babam Cahit Şanal, 1942 yılında Ankara Kazan Yıldızbeyli köyünde doğmuş. Babam da amcam İbrahim Şanal da dönem dönem Ankara’ya gidip metal işleme alanında çırak olarak çalışmışlar. O zaman Ankara’da çok küçük çaplı, 50-100 metrekare alanlarda yapılan imalatlar söz konusuymuş. Çıraklık dönemlerinden sonra, yani usta olduklarında, Ankara Selnikel firmasında işe başlamışlar ve birkaç yıl çalışmışlar. Zaten o dönemde Ankara’da sektörün en köklü firması Selnikel’di. Selnikel’den ayrıldıktan sonra babam, amcam ve kayınbiraderleri toplam beş ortak, 1967 yılında Teknik Sarmak diye bir firma kurmuşlar. Daha sonra da 1968 yılında o dönemin çok iyi mühendislerinden Kazım Ünlü beyefendinin de ortaklığıyla Üntes’i kurmuşlar. Firmanın ismindeki “Ün” Kazım Bey’in soyadından, “tes” ise tesisat kelimesinden alınmıştır. Kazım bey bir yıl kadar sonra ortaklıktan ayrılmış fakat firmamızda ismi yadigâr kalmıştır.
ÜNTES Fabrika Tesisi - 1978
Üntes’in varlık mücadelesinde iniş ve çıkışlar
Üntes, Kazım Bey’in ortaklıktan ayrılmasından sonra beş ortak olarak yoluna devam etti ve planlı olarak büyümesini sürdürdü. Fakat 1980’li yıllara gelindiğinde yönetimsel birtakım sorunlarla karşılaşıldı. Çünkü hem üretim hem mekanik taahhüt söz konusuydu. Ayrıca profesyonelleri işinize dahil edemediğinizde aile şirketlerinin tipik sorunlarıyla yüz yüze kalıyorsunuz. İşler iyi giderken genellikle sorun çıkmaz, ama işler kötü gitmeye başladığında aile içinde de sorunlar baş gösterir. Üntes’te birinci jenerasyon yönetimdeyken ülke kapalı ekonomideydi. Özal dönemiyle birlikte dışa açılım başladı. Üntes o dönemde yönetimsel bazı sorunlar sebebi ile bu sürece uyumlanmada bazı problemler yaşadı. Bu sıkıntılı dönem, benim lise çağlarıma denk gelmişti. 1980’li yılların sonlarına doğru problemler aşılamayınca babam ve amcam, 1990’lı yıllarda Üntes’ten tamamen koptu.
Üretimdeki orta basınçlı Endüstriyel tip fanlar - 1971
“OSTİM’de master yaptım”
Babam, Üntes bünyesinde elektrik motoru imal eden firmayı ederi mukabili satın aldı. 1990’da kurulan Şanal Elektrik Motorları şirketine dahil olarak çalışmaya başladım. Böylece henüz mezun olmadan aktif olarak sanayinin içinde görev aldım. Elektrik motor üretimi Ankara OSTİM’deydi. Açıkçası orada çok büyük deneyimler kazandım. “OSTİM’de master yaptım” desem, yanlış olmaz sanırım. Orada çalışırken bazı sorumluluklar da alıyordum böylece ticari hayatım, aktif olarak başlamıştı. Amcam ise tesisat malzemeleri satışı konusunda Rüzgârlı’da faaliyetini sürdürdü.
Üntes yönetimini Şanal ailesinin ikinci kuşağı devralıyor
Amcam ve babamın, yıllarını verdikleri ve tabiri caizse “ceketlerini alıp” ayrıldıkları Üntes zamanında çok büyük bir hacme sahipken bu süreçte gerilemişti. Ve Türkiye’deki ilk konkordato ilanı yapan firmalardan biri oldu. Kolektif Şirket olarak kurulan Üntes, Anonim Şirketi’ne dönüşmüştü. 1993 yılında konkordato süreçleri devam ederken biz ortaklardan birinin hissesini alarak tekrar yönetim çoğunluğunu sağladık. Böylece yeniden Üntes’in yönetimini Şanal ailesi ele aldı. Artık Üntes’in yönetimini Şanal ailesinin ikinci kuşağı devralmıştı. Abim Koray Şanal, 1,5 yıl kadar şirketin yönetimindeydi.
Artık dümene Mehmet Şanal geçiyor
1995 yılında Edirne’de vatani görevimi tamamladıktan sonra fiilen Üntes’te çalışmaya başladım. Ben döndükten sonra da abim askere gitti. Üntes, benim dümene geçtiğim yıllarda tam anlamıyla yeni bir başlangıcın eşiğindeydi. Geçmişten gelen güçlü bir isme sahipti ama şirketi yeniden yükseliş eğilimine sokmak tahmin edersiniz ki bir hayli zor oldu. Tabii iklimlendirme, klima, havalandırma sektörü benim için yeni bir sektördü. Yine de kısa sürede adapte olmayı başardım. Makine değilse de aldığım eğitimle mühendislik formasyonuna ve o bakış açısına sahip olmak, benim çok daha hızlı öğrenmemi, sektörü, sistemleri, cihazları tanımamı sağladı diyebilirim. O yıllarda Türkiye’de çok fazla mühendislik, mekanik taahhüt işleri yapan firma yoktu. Birçok konuda oldukça riskli kararlar vermem gerekiyordu. Üntes olarak biz de mekanik taahhüt işleri yapmaya başladık ama çok büyük çaplı anahtar teslim işler yapmıyorduk. Lokal havalandırma işleri yapıyorduk. Yine de taahhüt işine girmemiz bana çok büyük tecrübe kazandırdı. Şantiye ortamlarını, uygulamaları, sistemleri, cihazları, satış sonrası kısmını çok iyi öğrenme şansını elde ettim.
İlk zamanlar birkaç büyük iş aldım. Ama ekonomik anlamda henüz aşılamamış bir sıkıntı yaşıyorsanız sözleşme aşamasında bu, büyük bir dezavantaj olarak önünüze çıkıyor. İş yapmanız zorlaşıyor, işle birlikte risk de almış oluyorsunuz. Sonuçta biz de biraz riske girerek işler aldık, tamamladık ve zamanla bankalarla ilişkilerimizi düzeltmeye başladık. Eski fabrikamız satılmıştı ve ofis altyapılarımız iyi değildi. 1995-2000 sürecinde çok yoğun bir iş temposu söz konusuydu.
Üntes’in başarı grafiği yükseliyor
1996 yılında evlendim, çocuklarım oldu ama ben hep yollardaydım, hep çalışıyordum. Şantiyelerden gecenin 3’ünde dönsem de sabah saat 7.00’de işimin başında olurdum. Gençliğin verdiği bir enerji vardı o zamanlar. Böyle bir tempoyla çalışarak ekonomik durumumuz düzelmeye başladı.
1995-2000 yılları arasında ciddi anlamda tecrübe kazandığımı ve sektörü iyice tanımaya başladığımı söyleyebilirim. O dönem bazı ürünleri Türkiye’deki distribütörler üzerinden ithal ediyorduk. Süreç içinde gördük ki pazarda iş bazlı çakışmalar oluyor. O dönemde bazı suiistimallere de maruz kaldık. Bu nedenle imalat için gereken bazı komponentleri doğrudan ithal etme kararı aldık. Büyümemiz için bu gerekliydi. 1998 yılında Devatec buharlı nemlendirici firmasının Türkiye distribütörlüğünü aldık, daha sonra da 2000 yılında Rhoss ile anlaşma yaptık. Soğutma grubunu direkt Rhoss’tan almaya başladık. O dönemde fancoil üretimi yapmıyorduk. Fancoil ürünlerini de Rhoss’tan getiriyorduk. Rhoss firmasıyla temsilcilik anlaşması imzaladık, altyapılarımızı iyileştirdik. Ürün gamımızı yeniledik, 2000 yılında yeni bir fabrikaya geçtik, yeni fabrikamızla birlikte üretim hacmimizi de geliştirdik. Fabrikamızı 2001 yılında tamamladık ve eski ortaklarımızdan kalan hisselerini, bedeli mukabili satın aldık. Böylece Üntes, bana ve üç kardeşime ait hale geldi. Babam da işin başında idi ama o uzun yıllar elektrik motoru üretimi kısmında çalıştı. Sonra amcam da hissesini devretmek istedi ve onun hisselerini de satın aldık.
Rhoss ile anlaşmamız ekip olarak da, portföy olarak da güçlenmemizi sağladı. 2000’li yıllarda şirketimiz bir büyüme sürecine girdi ve yavaş yavaş ihracata yönelik ilk adımlarımızı atmaya başladık. 2006’da fabrikamızı daha da büyüttük ve Rhoss’un fancoil üretim hattını Türkiye’ye taşıyarak fancoil üretmeye başladık. Bu gelişme Üntes’i çok pozitif etkiledi.
2005 yılında elektrik motoru işini bıraktık. Çünkü o kısımda ilerleyebilmek için çok büyük yatırımlar yapmamız gerekiyordu. Çok yere bölünmek yerine bir alana konsantre olmayı ve o alanda profesyonelleşmeyi tercih ettik.
İthalatın zor, üretimin zahmetli olduğu yıllar…
Babam 1970’li yıllarda ticari hayata atıldığı ilk yıllarda iki üç ayda bir, gümrük işleri yapan bir aile dostumuzla birlikte Avrupa’ya giderdi. Dönerken de bazı makine parçalarını, kalıpları arabanın bagajında getirirlerdi. Çünkü lazım olanlar Türkiye’de yoktu. İthalat da çok sınırlıydı bu nedenle birçok parçayı kendiniz üretmek zorundaydınız. Bizim ürün portföyümüz sırf bu yüzden o kadar genişti ki… Durum böyle olunca ana iştigal alanınıza konsantre olmanız güçleşiyordu. Hiçbir şey kolay değildi… Bugün bile yan sanayide birtakım sıkıntılar yaşanmaktayken varın o yılları hayal edin; üreteceğiniz ürünün her bir parçasını, yedek parçasını, içindeki çok sayıda komponenti de üretmek zorunda kalmak, gerçekten çok meşakkatli bir işti. Özellikle 2000’lere kadar, 90’lı yıllarda iklimlendirme sektöründeki firmaların çoğunun ürün gamı genişti, henüz odaklanma, ihtisaslaşma başlamış denilemezdi. Biz de odaklanmanın sürdürülebilir gelişme için önemini anlamıştık. Süreç içinde ürün gamımızdaki endüstriyel fanları, aksiyal fan, endüstriyel termoblok gibi ürünlerin üretimini bıraktık, konfor alanına yönelip bu alanda profesyonelleşmeye başladık.
2008 itibarıyla sektörümüz bir Çin baskısı yaşamaya başladı. Üretici firmalarımız Çin mallarının ülkemiz pazarına girmesiyle bazı sıkıntılar yaşadılar. 2009’da Çin baskısı nedeniyle Türkiye’de fancoil üreten bizden başka firma neredeyse kalmamıştı. 2010 yılında Çin’e karşı anti-damping vergisi çıkarıldı ve üreticiler de böylece rahat bir nefes alabildi. Çünkü pek çok üretici imalatı durdurma noktasına gelmişti. Kritik bir süreçti, neyse ki ülkemiz adına olumlu sonuçlandı. Şimdi Türkiye’de 8-9 tane büyük fancoil üreticisi var ve tamamıyla ithalattan ihracata evrilen bir ürün haline gelmiş oldu fancoil cihazları.
Üntes Rhoss Soğutma Sistemleri ile küresel standartlarda üretim
2012 yılında Rhoss ile yeni bir anlaşma yaptık. Üntes’ten bağımsız olarak Üntes Rhoss Soğutma Sistemleri olarak, Türkiye’de her türlü sertifikaya haiz soğutma grupları ve chiller üretim tesislerini kurduk. Bu süreç kolay olmadı; altyapıların oluşturulması, görüşmeler iki yıl gibi bir zaman aldı. Rhoss’la bu birlikteliğin kazandırdığı güçle Sarayköy’de yeni bir fabrika tasarladık. Sonra biraz da şartları zorlayarak Türkiye’de soğutma grubu üretimi üzerine karar aldık.
“Pandeminin götürdükleri yanı sıra bazı getirileri de oldu”
Pandemi döneminde elbette biz de biraz zorlandık. Ofislerimizi kapattık, uzaktan çalışma kültürüne adapte olduk. Çevrimiçi toplantılar planlamaya başladık ki bu da zamandan ciddi tasarruf sağladı. Pandeminin olumsuz yönlerini hepimiz yaşadık ama bana kalırsa tüm bu saydığım gelişmeler gibi pandeminin bize kattıkları, öğrettikleri de oldu. İşlerimiz zaten yoğundu ama o dönemde pandemi hastaneleri yapılmaya başlandı ve biz de bir pandemi hastanesinin klima sistemleri işini aldık. Aşağı yukarı iki aylık süreç içinde tamamladık. O zaman, o riskli dönemde bile ben her gün fabrikaya gittim, ekibimi motive etmek istedim. Pandemi süreci, başlangıçta değilse bile, sonradan bizler için çok yoğun geçti diyebilirim.
Nibe ortaklığı ile küreselleşme yolunda önemli bir adım atılıyor
2020 yılında bir şirket evliliğimiz oldu. Üntes’in %50 hissesini İsveç kökenli Nibe Grubu’na devrettik. Böylece Üntes tarafında işleyiş değişti. Şirketimiz aile şirketi yapısından çıkıp tamamen profesyonel yönetime sahip bir şirket haline geldi. Üntes olarak daha evvel de Rhoss sayesinde İtalyanlar ile birlikte çalıştığımız için uluslararası çalışma kültürüne sahip bir şirkettik. Bu nedenle Nibe ortaklığına adaptasyonumuz da kolay oldu.
Her zaman mesleki gelişime hizmet eden örgütlenme içinde yer alan Mehmet Şanal ve İSİB Süreci
Ben her zaman sektörel profesyonellerle toplantılarda, bir arada olmayı seviyorum, çünkü içinde bulunduğum iklimlendirme sektörünü seviyorum, Türkiye ekonomisine katma değer sunan azimli çabasını çok önemsiyorum. Dönem dönem görüş ayrılıkları yaşasak da bir araya gelip sorunlarımızı konuşma, çözüm önerilerimizi paylaşma ve ortak fayda gözetilerek çözüm üretme konularında oldukça güçlü ve iletişimi kuvvetli bir sektör içinde yer alıyoruz. Sektörümüz, sivil toplum kuruluşları anlamında çok güçlü ve aktif. Bilgi paylaşmayı seven, yeniliklere açık bir sektör.
2000’li yılların ortalarında bilindiği üzere İklimlendirme Sektör Meclisi kuruldu. Bu konuda da sayın Zeki Poyraz abimizin çok büyük emekleri söz konusudur. Ben de 2006-2007 yıllarında sektör meclisine girdim ve faaliyetlerde bulunduk. Bunun öncesinde 1999 yılında OAİB Makine ve Aksamları İhracatçılar Birliği’nde Muhasip Üye olarak çalışmaya başlamıştım. Buradaki çalışmam 2012’ye kadar devam etti. Sonrasında 2011 yılında kurulan İklimlendirme İhracatçıları Birliği’nde Başkan Yardımcısı görevi ile çalışmalarıma devam ettim. İSİB öncesinde sektörümüz dağınık bir haldeydi. Bir kısmımız Ankara Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçılar Birliği, bir kısmımız Makine İhracatçıları Birliği gibi farklı birlik çatısı altında ihracat faaliyetlerimizi sürdürüyorduk. Bizler gördük ki bu dağınık yapı sebebi ile bizim sektörümüz tam anlamıyla aktif olamadığı bu birlikler içinde yeterince ivme kazanamıyor. O yıllarda düzenlenen, İtalya’daki Mostra Convegno Expocomfort fuarında sektörümüzü tanıtacak çalışmalar yaptık. Bizim ihtiyaçlarımızla diğer sektörlerin ihtiyaçları birbiri ile örtüşmüyordu. Mesela ISK Sodex fuarının alım heyetinin organizasyonunu Ankara Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçılar Birliği üzerinden yapıyorduk, çünkü Makine İhracatçılar Birliği’nin böyle bir programı yoktu. Neticede İSİB fikri doğdu. Bu fikir ve hayata geçirilmesinde Zeki Poyraz ve rahmetli Metin (Duruk) ağabeyimizin çok büyük emekleri var. İSİB kurulduktan sonra ben Makine İhracatçıları Birliği’nden istifa ederek İSİB’e odaklandım. İSİB 62 üye ile kuruldu, ama şu an 2600 üye ile yoluna devam ediyor. İSİB’in Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürüttüğüm için mesaimin %60’ını İSİB’e harcıyorum diyebilirim. Neticede kendi şirketinizin işlerini ertelemeniz ya da çalışma arkadaşlarınıza delege etmeniz kısmen daha kolay ama sektörün tamamını ilgilendiren işler söz konusuysa vazifenizin başında olmanız gerekiyor… İSİB kendi içinde çok gelişti, sektörü geliştirmek için büyük çaba sarf etti. Başarılı da olduğumuzu düşünüyorum.
Türkiye, küresel iklimlendirme sektörünün ilgi ve yatırım odağına girdi
2010 yılından sonra çok sayıda yabancı şirket ülkemize yatırım yapmaya başladı. Bazıları doğrudan yatırımla geldiler bazıları da Türkiye’den şirket satın alma ya da ortaklık yöntemi ile pazara girdiler. Bana göre bir ürün Türkiye’de üretiliyorsa, istihdama katkı sağlıyorsa, bu ülkeye vergi ödüyorsa “Türk Malı”dır. Bu konuda elbette farklı görüşler var ama ben bu ülkeye, ülke ekonomisine katma değer sağlayan, ihracat hacmini güçlendiren kuruluşlar ve markalar hakkında böyle düşünüyorum. Bazı komponentlerin yurtdışından gelmesini de sorun olarak değerlendirmemek gerekiyor. Önemli olan katma değeri yüksek üretimin burada gerçekleşmesidir. O komponentleri kullanarak katma değeri yüksek cihazlar üreterek ve ihraç ederek ekonomik kalkınmamıza hizmet etmek yönü, daha ön planda görülmelidir.
“Tecrübe, çok kıymetli bir edinimdir”
Sektörde dünden bugüne sanayi kültürümüz oldukça gelişti. Sektörde bugün bilgi paylaşımı yüksek seviyededir ve bu çok kıymetli. Bu bilgiler doğru şekilde kullanılırsa başarı yolunda ciddi bir destek sağlayacaktır. Benden büyük abilerimle istişare halinde olmayı, onların görüşlerini almayı her zaman severdim. Bana göre tecrübe, çok kıymetli bir edinimdir. Tecrübenin kuşaktan kuşağa aktarılması, edinilmiş bilgi ve tecrübenin kesintiye uğramadan geliştirilerek sürdürülebilirliğin sağlanması, hepimizin görevidir.