Türkiye'de klima sektörü
Bilindiği gibi insan fizyolojik açıdan kendini rahat hissetmesi ve verimli çalışabilmesi, konfora etki eden bu parametrelerin belirli sınırlar arasında kalmasını ve sürekli kontrol edilmesini gerektirmektedir. Bu amaçla söz konusu konfor şartlarının herhangi bir mahal için sağlanabilmesini temin eden cihazlara ihtiyaç duyulmaktadır. Mevsimsel şartlara göre diğer parametreleri sağlamanın yanında, ısıtma veya soğutma ağırlıklı çalışan bu cihazlara genel olarak iklimlendirme cihazları adı verilmektedir. Bu cihazlar konfor şartlarının sağlanmasından, endüstriyel amaçlı; gıda sektöründen, ilaç ve tekstil endüstrisine kadar pek çok alanda yaygın olarak kullanılmaktadır. Özellikle ülkemiz, bulunduğu coğrafik konumu nedeniyle bu açıdan büyük bir kullanıma sahip bulunmaktadır. Sıcak iklim kuşağında sayılabilen Akdeniz, Ege ve Güney Doğu Anadolu bölgeleri başta olmak üzere, Türkiye'nin büyük kısmında klima sistemlerine gerek duyulmaktadır. Ancak toplumumuzda son yıllara kadar hakim olan; endüstriyel uygulamalar dışındaki konfor amaçlı iklimlendirme sistemlerinin gereksizliğine dair düşüncenin olumsuz etkisi, kullanıcı sayısını sınırlı tutmuştur. Bu düşüncenin temelinde, bir kısım insanımızın klima olayını lüks olarak görmesi, bir kısım insanımızın ise klima ile tanışma fırsatının olmayışı dolayısıyla, klimanın gerekliliğine inanmamış olması yatmaktadır. Bunun için, insanlar nasıl ki kışın soğuktan korunmak için sadece kalın giyinmekle yetinmeyip, ısıtma cihazlarına da gerek duyuyorlarsa, yazın da sıcağın ve nemin etkisinden korunmak için klima sistemlerine ihtiyaç duyacaklarına şahit olmaları gerekmektedir. Türkiye'de ağır bir şekilde gerçekleşen bu süreç; 1980'lerden sonra özellikle turistik yatırımların artması, beş yıldızlı otellerin çoğalması ve bunların klima sistemlerine olan ihtiyacı nedeniyle, canlanmaya ve hızlanmaya başlamıştır. Bu olayı 1990 başlarından itibaren Türkiye'de sayısı gittikçe artan gıda marketleri daha da büyük boyutlara taşımıştır. Bunun sonucunda klima; büro, ev ve araçlarda yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Buna rağmen Türkiye halen nüfus potansiyeli ve kullanıcı sayısı azlığı gözönüne alındığında, uzun yıllar büyük bir pazar konumunda bulunacaktır. Ancak bugüne kadar talepteki azlık nedeniyle gelişemeyen Türk klima sanayisinin dolduramadığı boşluğu, içinde bulunduğumuz dönemde dahi yabancı şirketler doldurmaya çalışmaktadır. Bu bakımdan gelişen pazar içerisindeki mevcut durum ile Türk yatırımcılarının konu üzerindeki girişimleri, klima sektörümüzün geleceği açısından oldukça önem arz etmektedir.
Sektörün bugünkü durumu
Ülkemizde 1980'li yıllarda turizm yatırımlarının artmasıyla canlanmaya başlayan, özellikle itfr'~'a dayalı konfor klimalarını iç bir klima sektöründen bahsedebiliriz. Her ne kadar endüstriyel amaçlı, tekstil, gıda ve ilaç endüstrisi gibi bazı dallarda yurtiçinde klima santralleri imalatı başarılı bir şekilde gerçekleştiriliyor-sa da konfor amaçlı klimaların. 1990Tı yıllara kadar geçen süre içerisinde üretiminin tam anlamıyla gerçekleştirilebildiğinden bahsetmek mümkün değildir. Son yıllarda yeni yapılan turistik otel ve tatil köylerinin yanında, giderek artan sayıda büyük iş merkezleri, lüks konutlar, marketler, otomobil ve frigorofik kamyonlar, klima sektöründe yeni bir başlangıcı sağlamışlardır. Ancak bu baş1---gıç, Türk klima sanayicisini hazırlıklı yakalamış görünmemektedir. Sektörün şu an isim yapmış büyük firmaları bile halen iç pazar ihtiyaçlarını, daha ziyade bağlantı kurdukları ve genelde bayiliklerini aldıkları yabancı firmalar aracılığıyla yapmaktadır. Bunu çeşitli nedenlere bağlamak mümkündür. Bunlar kısaca;
-Özellikle iç pazarı hedefleyen sanayicinin yakın zamana kadar yeterli talep bulunmadığından ciddi yatırımlara girme gereği görmemesi.
-Dünya pazarlarında çok sayıda üreticinin bulunması ve bunlar arasında zaten var olan rekabet.
-Tüketicinin ilgisini çekecek, teknolojik gelişmelerin çok sık yansıtıldığı model değişimleri.
-Konfor klimalarındaki estetik anlayışının sürekli gözönüne alınması.
-Bazı önemli klima parçalarının üretim güçlükleri, bunların ithali durumunda ise fiyatlarının dövize bağlı olarak sürekli değişmesi.
-Kaliteli teknik eleman yetiştirilmesinde karşılaşılan sıkıntılar.
-Ülke çapında servis alt yapısının gerçekleştirilmesinde karşılaşı-labilen güçlükler.
-Dışa açılan ülkemizde, dünya pi alarmdaki benzer ürünlerle fij rekabetinde üretim azlığı nedeniyle karşılaşılabilecek sorunlar, şeklinde sıralanabilir. Bu değerlendirmelerden sonra, gelinen nokta da geçte olsa Türk sanayicisinin bu sektöre ciddi olarak girme eğiliminde olduğu görülmektedir. Sektörde son yıllarda, pencere ve split klimaların çoğunluğunu oluşturduğu konfor amaçlı iklimlendir-me sistemleri yoğunluk kazanmış, konut ve bürolar hedef kitle olarak seçilmiştir. Bu amaçla üretilen ve pazarlanan iklimlendirme sistemleri de doğal olarak, daha çok pencere tipi klimalar ile split klimalardan oluşmaktadır. Türkiye'de bugün birkaç firma yerli üretim o' ': pencere tipi klima imal etil ;dir. Split klimalarda ise Ar-çelik'in seri üretime başlayacağı söylenmektedir [1], Sektörde mevcut talep daha ziyade ithalat yoluyla karşılanmaya çalışılmaktadır. İthalat pencere tipi klimalarda Amerika ağırlıklı olarak, split klimalarda ise özellikle yakın zamanda büyük bir gelişme gösteren Japonya ve Uzakdoğu ülkelerinden yapılmaktadır. Bunun sonucu olarak piyasada çok sayıda değişik firma yabancı ülke mallarını pazarlamaya çalışmaktadır. Türk mallarının pazar payı ise toplam içerisinde çok küçük oranlarda seyretmektedir.
Bugün için klima pazarı Türkiye'de yeni ve gelişen bir pazar konumundadır. 1994 yılında satılan split klima sayısı 20 bin, 1995'de 35 bin dolaylarında olmuştur. 1996 yılında ise 50 bin rakamını aşması hedeflenmektedir. [2]. Ancak bu rakamlar, Japonya, Tayvan, Singapur gibi, kullanılan klima sayısının milyonlarla ifade edildiği ülkelere göre, ihmal mertebesindedir. Yalnızca 1991 yılında, split klimalar, pencere tipi klimalar ve merkezi sistemler hariç paket klimaların dünyadaki tüketimi 25 milyon civarında olmuştur [3]. Bundan dolayı nüfusu 60 milyonu geçen ülkemizde bu satış rakamları oldukça düşük sayılmaktadır. Bu Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından belirlenen Türk halkının mal varlıklarından çarpıcı olanların gösterildiği, çizelge l'in incelenmesinden belirgin bir şekilde anlaşılmaktadır [4]. Çizelge 2'de ise bazı ev eşyalarının 1995 yılı içindeki talep dağılımı gösterilmiştir
Sahip Olunan Eşya |
Hane Sayısı |
Sahiplik Oranı (%) |
Telefon |
8.503.194 |
63,73 |
Video-recorder |
969.908 |
7,27 |
Bilgisayar |
233.936 |
1,75 |
Televizyon (renkli) |
10.023.633 |
75..13 |
Müzik seti |
2.019.847 |
15,14 |
Radyo-teyp |
7.369.643 |
55,24 |
Fırınlı Ocak |
5.724.166 |
42,90 |
Elektrikli fırın |
5.393.030 |
40,42 |
Buzdolabı |
11.946.473 |
89,54 |
Otomatik Çamaşır Makinası |
4.031.436 |
30,22 |
Mardeneli Çamaşır Makinası |
3.845.905 |
28.83 |
Bulaşık Makinası |
1.102.711 |
8,26 |
Ütü |
11.002.172 |
82,46 |
Elektrik Süpürgesi |
7.245.990 |
54,31 |
Klima |
204.032 |
1,53 |
Eşya Adı |
Toplam Talep |
İlk Alını Sayısı |
Yenileme Sayısı |
Buzdolabı |
930.000 |
446.400 |
483.600 |
Çamaşır Makinası |
900.000 |
675.000 |
225.000 |
Bulaşık Makinası |
275.000 |
275.000 |
- |
Fırın |
500.000 |
350.000 |
150.000 |
Televizyon |
1.100.000 |
583.000 |
517.000 |
Çizelge 1 değerlendirilecek olursa, Türk halkının hane bazında özellikle buzdolabında doyum noktasına doğru ulaştığını, ancak diğer eşyalarda da sahiplik oranının belirli bir seviyeye geldiği görülmektedir. Buna rağmen çizelge 2'den de görüldüğü üzere, bazı ev eşyalarının 1995 yılı içerisinde önemli bir satış potansiyeli olduğu ve bunların küçümsenmeyecek bir miktarının ise, ekonomik ömrünü doldurmuş eşyaların yenilenmesi suretiyle gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Olaya klima cihazı açısından bakıldığı taktirde, 1994 yılı itibariyle Türkiye'deki hane sayısının sadece % 1,53'üne denk gelen 204.032 hanede klimanın varlığından söz edilebilmektedir. 1996 yılı için toplam satışın 50 bini split olmak üzere 125-150 bin arası olacağı tahmin edilmekte olup [2], buzdolabı, televizyon, çamaşır makinesi gibi sahiplik oranları yüksek olan ürünlerde bile 1995 yılı satış miktarlarının fazlalığı dikkati çekecek olursa, Türkiye'nin henüz alışık olmadığı klimanın gerçekte büyük bir arz potansiyeline sahip olacağı görülmektedir. Bu nedenle hedeflenen bu rakamların, büyük ölçüde alım boşluğu gözüken klima için yakın zaman dahil, gelecek dönemlerde oldukça küçük sayılması gerekmektedir. Türkiye'nin bu sektörde büyük bir pazarı vardır. Bu pazarı sadece yabancı firmalara bırakmak, bu sahada talep eksikliği nedeniyle yeteri kadar yatırım yapmamak yanlış olacaktır. Sürekli yabancı firmaların ürünlerini pazarlamak rekabet ortamını artırarak, Türk halkının kaliteli mallarla tanışmasını sağlamıştır. Ancak sektörün hep bu şekilde ayakta kalması beklenemez. Sektörde yoğun ithalatın yanında, az da olsa giderek artmaya başlayan ihracattan da bahsetmek mümkündür. 1994 yılında yaklaşık 113 milyon dolarlık bir ihracat gerçekleştirilmiştir. Ancak bu ihracat, soğutma-havalandırma ve klima cihazlarının tamamını kapsamakta olup, % 82'sini soğutucu grubu içermekte, bunun da büyük kısmını buzdolabı oluşturmaktadır. Klima ihracatı ise, yine aynı yıl için 8,4 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. İthalat ise 1994 yılına kadar artış göstermekle birlikte, ekonomik kararlar nedeniyle düşme eğilimine girmiştir. 1994 yılı için sektördeki ihracatın ithalatı karşılama oranı % 55'e kadar yükselebilmiştir. Sektörde yapılması gerekenler Türk klima sanayisinin genel yapısı yukarıdaki değerlendirmeler ışığında ele alınacak olursa, dünya piyasalarında; çeşit, model ve estetik açıdan sürekli değişim ve gelişim gösteren sektör ürünleri, rekabet gücünden yoksundur. Her ne kadar endüstriyel amaçlı klima sistemlerinde belirli bir alt yapı oluşmuşsa da, konfor amaçlı sistemlerde oldukça gen sayılmaktayız. Son birkaç seneye kadar talep azlığı gerekçesiyle üretim yatırımları yapılmamış, ithal ürünler sanayici açısından daha cazip görülmüşse de bunun hep böyle gitmeyeceği açıktır. Bugün Türkiye piyasasında ev tipi klima alanında 60 civarında ve çoğunluğu yabancı firma, Türk temsilcilikleri vasıtasıyla kıyasıya rekabet etmektedir. Bu firmalardan yalnızca 3 tanesi yerli üretim yapmaktadır. Bunlardan Arçelik A.Ş. 1995 yılında ihracat da yapabilmiştir [6]. Gönül isterki Türk üreticileri en azından Türk piyasalarına hakim olabilsin ve giderek dünya piyasalarında yerini alabilsin. Bunun için sektörün potansiyel olarak var olan pazarının uyandırılmasını sağlamaya çalışılmalı, ama bunu yaparken de yatırım girişimlerinde bulunulmalıdır. Bu amaçla sektörde uğraş veren ve bugüne kadar know-how üretememiş firmalarımız, başlagıçta yabancı firmalarla yapmaya başladıkları pazarlamaya yönelik işbirliğini, üretime yönelik hale getirmeye ve yeterli alt yapılarını oluşturduktan sonra, kendi modellerini ve markalarını yaratmaya çalışmalıdırlar. Bunun için AR-GE çalışmaları başlatılmalı ve ilgili üniversiteler ile ortak araştırmalara gidilmelidir. Bilindiği gibi farklı ülkelerde üretilen çok değişik tip ve modelde klima, Türkiye'de pazarlanmaktadır. Bunun sonucunda çok kısa zaman içerisinde bu çeşitlilik, yedek parça ve servis sorunlarını da beraberinde getirecektir. Döviz kurlarında meydana gelen artışlar zaman zaman, parça veya komple klima ithalatını ekonomik olmaktan çıkarabilecektir. Bu nedenle yerli firmalarımızın belirli bir konu üzerinde ihtisaslaşması ve karşılıklı işbirliği içerisine girmesi uygun gözükmektedir. Bir firmanın, bütün klima parçalarını üretmesine gerek yoktur. Özellikle üretimi, yüksek teknoloji ve ilk yatırım masraflarının çokluğu nedeniyle ekonomik olmayan parçaların ithaliyle, yerli parça ağırlıklı üretim oluşturmaya çalışılmalıdır. Bunun servis ağlarıyla da desteklenmesi kuşkusuz pazarlamada çok büyük avantajlar sağlayacaktır.
Türk klima sektörünün bir diğer sorunu da yetişmiş eleman eksikliğidir. Özellikle montaj ve servis aşamasında ara insan gücünden kaynaklanan büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu amaçla üniversitelerimiz bünyesinde Meslek c-sekokullan İklimlendirme-Soğuıma Programlarının kalite ve sayı açısından artırılmasına çalışılmalıdır. Bunun için üniversitelerimiz ve bu programları seçecek öğrencilerimiz özendirilmeli, söz konusu programların makine ve teçhizat bakımından çağın gereklerine uygun nitelikte zenginleştirilmesine katkıda bulunulmaldır. Sektörde servis ağı etkin ve yaygın hale getirilmelidir. İthalatçı firmaların genellikle sınırlı bölgelerde ve yedek parça açısından sınırlı sürelerle sağlayabildiği servis ve bakım imkanlarının, yerli ürünlerle kıyaslanmayacak şekilde olduğu gösterilmiştir. Belirli aralıklarla yapılan seı :-yum, panel, konferans ile yeni cihaz ve ürünlerin sergilendiği, özellikle isim yapmış yurtiçi ve yurtdışı fuarlara Türk firmaları olarak katılınmalı, mühendislerimiz ve öğretim elemanlarımız katılımcı olmaya gayret etmeli, konu ile ilgili kişi ve kuruluşların bir araya gelmesi, karşılıklı bilgi akışının sağlanmasına çalışmaladır.
Kaynaklar
1.Sabah Gazetesi. Sektör Özel sayfası 4.6.1996.
2.Sabah Gazetesi. Sektör Özel sayfası 28.5.1996.
3.Yeni Klima Teknolojilerinde Enerji Tasarrufu Paneli, Termodinamik Dergisi. Sayı: 42, Şubat 1996.
4.Türk Halkının Mal Varlığı. Capital Dergisi, Mart 1996.
5.Şirketlerin Gözü Kırsal Alanda, Capital Dergisi. Nisan 1996.
ISKİD Bülteni. Sayı: 2. Mayıs 1996.
Doç.Dr.R.Tuğrul OĞULATA Ç.Ü.Müh.Mim.Fakültesi Mak.Müh
.S.Noyan OĞULATA Ç.Ü.Mrk.Dön.Sermaye işi.