Header Reklam
Header Reklam

COP26 Glasgow İklim Bildirgesi ve Küresel Kriz

29 Aralık 2021
COP26 Glasgow İklim Bildirgesi ve Küresel Kriz

Yazan: Prof. Dr. Birol Kılkış

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 26. Taraflar Konferansı’ndaki (COP26) gelişmelerin ne kadar sığ kaldığını anlamak için IEA (Uluslararası Enerji Ajansı) Başkanı Fatih Birol’un verdiği bir demece göz atmak yeterlidir. Bu demecinde Fatih Birol, iklim değişikliğiyle mücadelede kilit konunun finansman olduğunu belirtmektedir [1]. Finansman konusunda ise yenilikçi bir finans yapısı akla gelmesin. Bu tespitin sermayenin küresel ölçekte enerji projelerine yönlendirilmesinden ibaret olduğu demecin tümüne bakıldığında anlaşılıyor. Bu konuda Avrupa Birliği de benzer notaları çalmaktadır. Avrupa Komisyon Başkanı von der Leyen her yıl 100 milyar Avronun ‘iklim finansına’ ayrılacağını belirtmektedir [2]. Burada akla iki temel soru gelmektedir:

1- Sermayenin vazgeçemediği yüz yılı aşkın bir geçmişe sahip doğrusal (quasi linear) ekonomi kuralları küresel krizin önlenmesi için yeterli midir? İklim finansının gerçek anlamı nedir?
2- Enerji Projeleri mi yoksa Ekserji Projeleri mi demek gerekir [3]?

Birinci sorunun cevabı mevcut ekonomik kuralların yetersizliğinde aranmalıdır. Örneğin, Pareto kuralı basit ekonomik anlamda doğrusal veya doğrusala çok yakındır ve %20 %80 kuralı geçerlidir. Bu kuralı karbonsuzlaşmaya uygularsak %20 gelişmiş ülkelerin bu konudaki gelişimi için havayı daha çok kirleten %80 ülkelerin daha fazla CO2 salımına yol açması anlamında yorumlanabilir. Halbuki küresel ısınmaya esas termodinamik kurallar doğrusal değildir. İdeal Karno çevriminde bile bir enerji kaynağının yararlı iş (katma değer) potansiyeli, kaynak sıcaklığı Tkaynak ile referans sıcaklığı Tref'e bağlıdır ve her zaman tüketilen enerji miktarından azdır.

Bu ilişkiyi doğrusal ekonominin U(t , c) = v(t) + c gibi eşitliklerinin içine sığdırmak ve çözmeye çalışmak imkânsızdır. Günümüzde enerji katma değer potansiyelinin enerji miktarından daha önemli olduğu bir farkındalıktan ibaret olmasına rağmen bu olgu ihmal edilmektedir. Bunu algılayamayan finans kurumları, sektör yöneticileri ve özellikle politikacılar iklimsel krize yönelik çözümlerin bugünün ekonomik kuralları içerisinde kalması için her türlü çabayı sarf etmekte ve Termodinamiğin sadece birinci yasası ile iklimsel krize çözüm aramaya devam etmektedirler. COP26 ve Avrupa Komisyonu’nun çabaları da bu bağlamda sınırlı kalmaktadır. Halbuki daha 2016 yılında önde gelen bilim adamları AB’ye sundukları raporda bu konunun önemine dikkat çekmişlerdi [4]. 

Enerjinin katma değer potansiyelini (Ekserji: Termodinamiğin ikinci yasası) gözetmeyen çözümlere göre enerjinin ancak piyasa değeri vardır ve ekonominin içinde yer alır. Şekil 1’de bugünün finans dünyasının çevreye bakış açısı görülmektedir. Her ne kadar mecburen çevre ön plana çıkarıldı ise de her şeyin temelinde doğrusal ekonomi yatmakta ve küresel krize COP26’da dile getirildiği şekli ile finansal desteklerle çözüm aranmaya devam edilmektedir. Finansal destekler ne tür çözümlere verilecektir, bunun enerjinin kalitesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir. Enerjinin miktarı ise refah ve ekonominin içinde saklanmıştır. Enerji finansın adeta bölünmez bir parçası ve esiridir. Küresel krizin geriye kalan çözüm fırsatlarının en önemlisi ekserji ise daha ortalıkta yoktur. Halbuki, esas ve sürdürülebilir çözümler enerjinin bağımsızlığını kazanması ve katma değer potansiyelini ön plana çıkarması ile mümkündür. İşte günümüz karar vericilerinin en büyük korkusu da budur.

sekil-1-gunumuz-finans-dunyasinin-cevre-sorunlarina-bakisi

Şekil 1. Günümüz Finans Dünyasının Çevre Sorunlarına Bakışı

Bu bakışın yerine eğer gerçekten sürdürülebilir çözümler isteniyorsa Şekil 2’de gösterildiği gibi yeni bir ekonomi anlayışına gerek vardır. Bu anlayış, enerjinin başlı başına bir varlık olduğunu ve küresel kriz özelinde katma değerinin daha baskın hale geldiğini ve finansın gölgede kalması gerektiğini essas alır. Teknik, objektif, bilimsel, yenilikçi çözümlere yönelir. Bu yaklaşımda doğrusal olmayan gerçek ilişkiler dikkate alınır.

sekil-2-karbonsuzlasmanin-dortlemi-ve-finans-ekonomisinin-cokusu

Şekil 2. Karbonsuzlaşmanın Dörtlemi ve Finans Ekonomisinin Çöküşü ©2007 Birol Kılkış

Yukarıdaki ikinci sorunun cevabı ise Şekil 3’te belirtilmektedir. Bu görselde yeşil binaların adeta olmazsa olmazı bir ısı pompalı sistemin gerçek CO2 salım sorumlulukları görülmektedir [5]. Isı pompası doğal gazlı bir kazanın yerini alarak, ekserji yıkımına bağlı, DCO2=(1-500 K/2200 K)·0.63 ve doğrudan salımı, CO2=(0.2/0.85) şeklinde 0.722 kg CO2/kW-h tasarruf etmektedir. Mevcut yeşil bina sertifikasyon programları bu noktada başlar ve biter, arka planı hele DCO2 terimlerini hiç görmez. Halbuki DCO2 görünür salımlara (CO2) eşit hatta daha fazladır. Isı pompası yıktığı ekserji oranında salımdan sorumludur: DCO2=+0.1075 kg CO2/kW-h. Ayrıca, %20 yenilenebilir enerji payı olan bir santralde ısı pompasının sorumluluğu vardır: [0.3x2.5+0.27x(1-450 K/2000 K)]·(1-0.2)+0.100=+0.867 kg CO2/kW-h. Net sorumluluk +0.2525 kg CO2/kW-h olmaktadır ve sıfırdan büyüktür. Bunun karşılığı örnek bir konut için yaklaşık 3.8 ton CO2 salım/sezon olup doğal gazlı bir kazan için bu salım 12 tondur. Elektrik enerjisi evdeki PV güneş panelleri ile sağlanırsa bu kez PV panellerindeki ekserji kayıpları nedeni ile 2 ton CO2 sorumluluk ortaya çıkmaktadır. Politikacılar, ekonomistler ve enerji sektörünün baskıları sonucu COP26 toplantısında bu tür gerçekçi ve bütüncül bir farkındalık yaratılmamış ve toplum küresel ısınma konusunda yanıltılmıştır.

sekil-3-isi-pompali-bir-yesil-binanin-co2-salim-sorumluluklari

Şekil 3. Isı Pompalı Bir Yeşil Binanın CO2 Salım Sorumlulukları

Bu şekilden izlendiği üzere COP26’nın henüz göremediği salım sorumlulukları (DCO2) farkında olabildiği (CO2) salım sorumluluklarından fazladır. Farkında olunan salımlar (CO2) enerji tasarrufu, verimlilik ve daha fazla yenilenebilir enerjiye destek gibi bilinen yöntemlerle azaltılabilse hatta sıfıra yakın bir düzeye indirilebilecek olsa bile bu yöntemler DCO2 salım sorumluluklarını azaltamaz. Bunun için yeni bir yaklaşım gerekmektedir.

cizelge-1-isi-pompasinin-toplam-co2-salim-sorumlulugu

Çizelge 1. Isı Pompasının Toplam CO2 Salım Sorumluluğu

Salımların bu karanlık yüzü görülüp gerekli önlemler alınmadğı sürece Paris Anlaşması hedeflerine zamanında ulaşmak pembe bir hayal olarak kalacaktır. Zira yüzde-yüz yenilenebilir enerji kaynaklarına geçilse bile o düzeye ulaşmanın hızı logaritmik olarak azalacaktır. Bunun nedeni yenilenebilr enerji sistemlerinde de ekserji yıkımlarının bulunmasıdır (Şekil 4). Şekil 4’te bir PV güneş panelinin elektrik gücü üretmesine karşın topladığı ısıdan yararlanmaması nedeni ile oluşan DCO2 salım sorumluluğu gösterilmiştir.

sekil-4-bir-foto-voltaik-panelin-karbondioksit-salim-sorumlulugu

Şekil 4. Bir Foto-voltaik Panelin Karbondioksit Salım Sorumluluğu.

Sonuç

Küresel kriz sorununun temel kaynaklarından en az yarısı (DCO2 ≥ CO2) ihmal edilip potansiyel önlemler arasında kaybedilen fırsatlara gözler kapalı tutulduğu sürece Paris Anlaşması hedefleri karşılanamayacaktır. Unutulmamalıdır ki, binaların toplam enerji tüketimindeki payı %40 dolayındadır. COP26, kömür santrallerinin tamamen kapatılmasını ötelemek amacı ile verimli, verimsiz enerji destekleri gibi bilim dışı tanımlarla fosil yakıt kullanımının ülkelerin insafına kalmış bir ölçüde azaltılması dışında hiçbir kalıcı çözüm getirmemiştir. COP26 bildirgesindeki çoğu içi boş, yaldızlı cümleler bağlamında küresel krizin çözümünde ekonomiye kilit rol biçen IEA Başkanının aksine, çevre ve refah sadece para ile alıp verilen bir meta değildir. Bu nedenle, yüz yıldan daha eski ekonomik kuralların boyunduruğundan ve piyasa ekonomisinden kurtulmalı, bütüncül ve tutarlı bir farkındalık yaratmalıyız.  

Kaynakça

[1] Kaya, N., E. 2021. İklim değişikliğiyle mücadelede taahhütlerini yerine getirmeyen ülkeler 2023'te uyarılacak. 07.11.2021
[2] EC. 2021. COP26: EU helps deliver outcome to keep the Paris Agreement targets alive. 
COP26 conclusion (europa.eu)
[3] Kılkış, B. 2021. Is exergy Destruction Minimization Is the Same Thing as Energy Efficiency Maximization?
Journal of Energy Systems, Volume 5, Issue 2, 165 - 184, 30.06.2021. https://doi.org/10.30521/jes.938504
[4] SE10. Science Europe. 2016. In a Resource-constrained World: Think Exergy, not Energy, 
DOI: 10.5281/zenodo.5060173
[5] Kılkış, B. An Exergy-Based Model for Low-Temperature District Heating Systems for Minimum Carbon Footprint with Optimum Equipment Oversizing and Temperature Peaking Mix. Energy 236 (2021) 121339.