Header Reklam
Header Reklam

Çevremizi Kimler Tahrip Ediyor

05 Eylül 1995 Dergi: Eylül-1995

Eskiden Mühendis Odalarına üye olan,"Mühendis Yemini" eden mühendisler "...insanlığa yararlı olmaya..." sözcüklerini de tekrarlamış olurlardı. Mesleğe yeni başlandığı için, ileride yapacaklarımızın bazı insanlara, belki de kendimize bile zararlı olacağını bilmek mümkün değildi. Ancak günümüzde çevremizin tahrip ediliyor olmasında suçlu olarak hep devleti gördük. Gerçek suçlu kim ? Çevremizi kimler tahrip ediyor ?Geçtiğimiz yaz, çocukluğumun geçtiği baba evine, Edremit ilçesi Zeytinli köyüne, yıllar sonra ilk kez Çanakkale yoluyla gittim. 1980'li yıllarda dünyanın en bol oksijeninin bulunduğu söylenen Küçükkuyu-Altıno-luk arasında zeytin ormanları vardı. Zeytin ağacı zor büyüyen fakat yüzyıllarca ürün veren bir ağaçtır. Kazdağı'nın eteklerinde bir zamanlar zeytin ormanlarının bulunduğu yerlerde yapılmış dipdibe binlerce ev, son on yılda yapılmıştı. Çocukluğumun oksijen cenneti olarak ünlenmiş beldesindeki zeytin ormanları "yazlıklar" ve "yazlıkçılar" tarafından İMHA edilmişti.Temiz havanın yerini alt yapısı iyi olmadığı için, toz bulutu ve egzos dumanından oluşan puslu bir hava almıştı. İnsanlara ye. tecek oksijen olduğundan bile endişem var. Bu binaların projelerini kimler yaptı? Kimler yapı ruhsatı verdi? İskan ruhsatını kimler verdi? Kimler bu yapıları satın aldı? Bütün bunlar olurken kimlerin sesi çıkmadı? Kime sorduysam tek suçlu olarak hep "Devlet" gösterildi. Demek ki insanlığın yararına olmayan şeyleri yapan hep Devlet (!)'ti. Bü işlere, insanlığın yararına şeyler yapması gereken mühendisler el atmış olsaydı, düzenli aralıklarla onyıllarca önce dikilmiş zeytin ağaçlarının arasına, oksijeni oluşturan zeytin ormanlarına zarar vermeden "yaşana-cak"siteler, karavan ve çadırlar için kampingler yapılabilirdi.

Bodrum yarımadasında Gündoğan-Türkbükü arasında Hekimköy Sitesi vardır. 1978 yılından beri üyesiyim. Evlerin yapımı yıllar sürdü. Biz, üyeler olarak hep işin uzamasından ve masrafların yüksek olmasından şikayet ettik. Evler kısmen tamamlanıp, Hekimköy Sitesine oturmak üzere gittiğimizde zorunlu olmadıkça tek bir ağacın kesilmediğini, gerekmedikçe kayaların bile yerinden oy-natılmayarak doğal yapının korunmaya çalışıldığını gördük. Mühendislik kafa yapısına sahip insanların yapmış olduğu Hekimköy Sitesi Kooperatifine üye olmaktan gurur duyduk. Altınoluk Bölgesini tahrip eden Devlet (?) nedense Hekimköy Sitesine ulaşamamıştı.Çevreye karşı duyarlı olmanın bilincinde olan İzmit'teki büyük bir lastik fabrikasının yanından "...kokulu" bir dere akmaktadır. Bu fabrikayı yönetenler çevreye duyarlı olduklarını göstermek için duvara bir tabela asmışlar :"...fabrikasından bu dereye kirletici hiç bir atık atılmamaktadır" Bu tesisin sahip ve yöneticilerine "Çevreye duyarlılık (!)" ödülü verilmelidir. Yanındaki çevre kirlenmesine gösterilen büyük tepki (!) ancak böyle anlam kazanacaktır.

Bugünlerde moda oldu; İl Sanayi Odaları, çevre koruma tedbirleri alan üye kuruluşlara plaketler vermektedir. Ağzı iyi kapanabilir çöp varilleri yapan firmalar bile bu ödüle layık görülmektedir. Bence bunlar gerçekten mühendislik harikası (!)

Hep merak etmişimdir; Halic'i kirletenler, İzmit ve İzmir Körfezi'ni "kokulu" hale getirenler kimlerdir ? Son günlerde "çevre ödülü" verilen ı-luşların bu kirlenmeye sebeb olmadıkları araştırılıyordur herhalde. Tüm şehirlerimizde çözülmesi gerekli çöp sorununu, başka bir yazımda ele alacağım. Ancak geçtiğimiz günlerde İstanbul'un çöplüğü olmak istemedikleri için direnen insanlara "çevre ödülü" yerine dayak atılmasına tüm medya tepki göstermiştir. Bunların içinde derenin doğal yatağı içine gerekli tedbirleri almadan dünyanın en modern (!) basın ve TV tesislerini kurdukları için, doğanın sel baskını ile cezalandırdığı kuruluşların olması da çok ilgimi çekti. Yaşadığımız çevreyi yaşanmaz hale getirmekten vazgeçmez isek doğal afetlere hazır olalım. Suçluların ha-kettiği cezayı verecek bir gücün varlığına her zaman inanmışımdır.

Sağlıklı insan ömrünü 120 yıla çıkaracak yöntemlerin bulunduğu, çok kimsenin ilgisini çekmedi sanıyorum. Sektörümüzde etkili yöneticilerin yaşlarına baktığımda, yaşayacakları 60-90 yıl daha olduğu kolayca hesaplanır. Bugüne kadar hep bencillik yaptık. Yaptığımız yanlışların çözümlerini gelecek nesillere bırakmak hatasına düştük. Gelin yine bencillik yapalım! Gelecek nesiller için değil, bizlerin yaşayacağı 60-90 yılın daha güzel olması için çevremizi koruyalım.Çevreye zarar verebilecek tüm olaylara önce kendimiz için karşı çıkalım. "Yaşanacak güzel günler var yarınlarda.Yarınlar bizim..."Hoş görülü, sevgi dolu, sağlıklı günler dileğiyle.

 

COŞKUN MANÇUHAN


Etiketler