Binalar Sizi Neden Tekrar Hasta Edecek?
Yazan: Dominic Giesel, Pazarlama ve Halkla İlişkiler Müdürü, Condair Systems GmbH
İkinci bir Covid-19 dalgasının başlangıcı hakkındaki tartışmalar bir yana dursun, mevcut çalışmalar, ısıtma sistemlerinin kullanılmaya başlamasıyla birlikte solunum yolu enfeksiyonlarında bir artışın kaçınılmaz olduğunu gösteriyor. Bunun nedeni, iç hava sıcaklığı ve bağıl nemdeki mevsimsel değişiklikler olarak görülmektedir.
En geç sonbaharın başından itibaren zamanımızın yaklaşık %90’ını yine kapalı mekanlarda geçirmeye başladık. Soğuk algınlığı ve grip dalgalarının esas olarak sonbahar ve kış aylarında seyretmesi, büyük ölçüde iç mekanı etkileyen ve dolayısıyla enfeksiyonları teşvik eden veya önleyen mevsimsel faktörlere bağlıdır. Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından yapılan bir çalışmaya göre: “Güneş ışığı, sıcaklık ve nem, viral solunum yolu enfeksiyonlarının bulaşmasını etkiler.” Bu enfeksiyonların tetikleyicileri arasında SARS-CoV-1 ve 2 dahil olmak üzere grip virüsleri, soğuk algınlığı virüsleri ve koronavirüs bulunur.
Güneş Işığı ve Sıcaklık
Sonbaharda sıcaklıklar düştüğünde ve günler kısaldığında solunum yolu virüsleri için şartlar daha kolay olur. Bir yandan, daha az güneş ışığı ile daha kısa gün ışığı süresi, D vitamini seviyemiz için gerekli olan UV ışınlarının oranının azalmasına neden olur. Binalarımızda bulunan UV ışığı geçirmeyen pencere camları ve dışarıda daha az zaman geçirilmesi nedeni ile UV radyasyonuna daha az maruz kalınması antiviral savunma mekanizmalarımızı zayıflatır ve virüslere karşı duyarlılık artar. Ayrıca solunum yolu virüslerinin etkisiz hale getirilmesi için UV ışık spektrumu önemlidir. Öte yandan, düşük dış sıcaklıklar, iç mekanlardaki bağıl nem üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir (bkz. Şekil 1): Soğuk hava, sıcak havaya kıyasla daha az nem taşıyabilir. Soğuk dış ortam havasının düşük mutlak nemi, oda havasının ısıtılması nedeniyle iç mekanda çok düşük bağıl neme neden olur. 13°C’lik bir dış sıcaklıkta bile, iç mekanda 23°C’ye ısıtılan havanın bağıl nemi, önerilen minimum %40 düzeyinin altına düşer. Bu kuru mekan havası daha sonra solunum yolu virüslerinin hava ile iletimi için en uygun koşulları sunar, hayatta kalma sürelerini uzatır (bkz. Şekil 2) ve mukoza zarlarının bağışıklık savunmasını azaltır.
Şekil 1: Sonbahar ve kış aylarında, soğuk dış havanın ısıtılması, iç mekandaki bağıl nemin azalmasına neden olur.
Şekil 2: Tüm Sars-CoV-2 virüslerinin yüzde 90'ının etkisiz hale gelmesine kadar geçen sürede çevresel faktörlerin etkisi (www.dhs.gov/science-and-technology/sars-airborne-calculator - Department of US Homeland Security'den alınan veriler)
Daha Az Bağışıklık Savunması
Solunum sistemimizde bulunan mukoza zarı, virüslere karşı en etkili savunma engellerinden biridir. Çalışmalar, nazal ve bronşiyal mukozanın kurumasının solunum yollarının kendi kendini temizleme kabiliyetinin azalmasına yol açtığını göstermektedir. Solunum yollarını örten mukusun kuruması, filtrelenmiş virüslerin öksürme ve yutulma ile uzaklaştırılmasını engeller. Solunan virüsler hava yollarında kalır ve enfeksiyonu teşvik eder. %20'nin altındaki bağıl nem düzeyinde, mukoza zarının kendi kendini temizleme işlemi tamamen durur. Ek olarak, kuru oda havasının solunması mukoza zarının altındaki epitel tabakasına zarar verebilir ve hızlı onarım kabiliyetini bozabilir. Epitel tabakası, ek bir fiziksel savunma hattı olarak, virüslerin konakçı hücrelere girmesini önleme görevine sahiptir.
Virüsler Havada Asılı Kalır ve Daha Uzun Süre Etkilerini Korur
Öksürürken veya hapşırırken doğrudan damlacık enfeksiyonuna ek olarak hava yoluyla iletim, solunum yolu enfeksiyonları için önemli bir bulaşma yoludur. Öksürme veya hapşırma ile damlacık enfeksiyonunda damlacıklar havada 1.5 ila 2 metreden fazla uçmaz ve birkaç saniye sonra yere düşer ancak havada asılı durumda olan virüslerin bulaşma riski önemli ölçüde daha uzun sürebilir. Örneğin konuşurken ve nefes alırken de üretilen, aerosoller olarak bilinen daha küçük damlacıklar, mikron ölçeğindeki boyutları nedeniyle özellikle hafiftirler ve bu nedenle havada birkaç saat veya gün boyunca asılı kalabilirler. Mikroorganizma damlacıklarının havada asılı olma davranışı bağıl neme bağlıdır: Kuru ortam havasında aerosollerin parçacık boyutu, virüsleri kaplayan su buharının ortam kuru havası tarafından emilmesi ile havada daha uzun süre kalmalarını sağlayan bir boyuta küçülür. Bunlar havada daha uzun süre kalır, aynı zamanda mekandaki eşyaların, örneğin masalar ya da dolapların, üst yüzeylerinde de etkin olarak beklemeye devam eder. Başka bir etki de virüslerin daha yüksek bulaşma oranına yol açar: %40 bağıl nemin altında aerosoller o kadar çok su kaybeder ki içlerinde çözünmüş tuzlar aniden kristalleşir. Patojenler korunur ve daha uzun süre aktif ve bulaşıcı kalır.
Kontrollü Bir İç Mekan İklimi Yoluyla Önleme
Viral solunum yolu enfeksiyonlarının mevsimselliği üzerindeki sıcaklık ve nemin etkileri (bkz. Şekil 3), aşılar ve antiviral ilaçlara ek olarak, genellikle binalarda farmasötik olmayan tedbirlere daha fazla dikkat edilmesi gerektiğini göstermektedir. Özellikle korona salgınının başından bu yana önem verilen minimum mesafe, ağız ve burun koruması ve el hijyeni gibi koruyucu önlemler kontrollü bir iç mekan iklimi ile etkin bir şekilde desteklenebilir. Hava ile bulaşmanın arka planına ve virüslerin olası uzun etkili kalma süresine karşı, iç ortam ikliminin solunum yolu enfeksiyonları üzerindeki etkisi bütünsel olarak incelenmelidir: Sabit, optimum oda sıcaklığı, yeterli hava değişimi ve minimum %40 bağıl nem, tüm yıl boyunca mevsimsel solunum yolu enfeksiyonlarına karşı koruma sağlayabilir.
Şekil 3: Mevsimsel çevresel faktörler virüslerin bulaşmasını etkiler
(Miyu Moriyama, Walter J. Hugentobler, Akiko Iwasaki (2020): Solunum Yolu Viral Enfeksiyonlarının Mevsimselliği, Yıllık Viroloji İncelemesi, Mart 2020)