Header Reklam
Header Reklam

Wilo Mikrofon'un Konuğu İslamoğlu, Pandeminin Sadece Bir Başlangıç Olduğunu Söyledi

06 Haziran 2020
Wilo Mikrofon'un Konuğu İslamoğlu, Pandeminin Sadece Bir Başlangıç Olduğunu Söyledi

Wilo, yeni webinar serisi “Wilo Mikrofon” ile pandemi sürecinde de paydaşlarıyla iletişim halinde kalmaya devam ediyor. Wilo, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde TV yapımcısı, Yönetmen ve Çevre Uzmanı Güven İslamoğlu’nu konuk etti. Sürdürülebilirliğin önemi, dünyada ve Türkiye’de sürdürülebilir bir gelecek için yapılan çalışmalar ve tüketim alışkanlıklarının su ve enerji kaynaklarına etkilerinin konuşulduğu toplantıda İslamoğlu, Beste Tınaz'ın sorularını yanıtladı. 
İslamoğlu webinarda şu değerlendirmeleri yaptı: "İnsanlar, gelecek nesillerin hakkını gasp etmeden yaşayabilecek yeteneğe sahip aslında. Ama ne yazık ki insanoğlu doğanın en üstün canlısı olduğunu savunuyor. Oysa ekoloji, insanın yaşam alanıdır, bu derece ağır bir tahribat verdiğimiz alanda yaşamak da gün geçtikçe zorlaşıyor. Ne yazık ki bu şekilde yaşamaya devam edersek geleceğin parlak olacağını söylemek mümkün değil. Bir pandemi süreci yaşıyoruz. Şirketler, yarın varlığını sürdürüp sürdüremeyeceğinin derdine düştü. Ama aslında durum, "insanlar varlığını sürdürebilecek mi sürdüremeyecek mi?" noktasına doğru gidiyor. Doğal kaynakları, o kadar vahşi bir şekilde tüketiyoruz ki şu anda çocuklarımızın değil torunlarımızın hakkını kullanmaktayız. Doğa sürekli olarak dönüşüyor. Yani dünya kaynaklarında, dünyanın var olduğu günden bu güne herhangi bir artış yok. Bizim bugünkü su kaynaklarımızı bir zamanlar dinozorlar kullanıyordu. Sorun şu ki, biz o kadar aşırı bir tüketim gerçekleştiriyoruz ki doğanın dönüşüm zincirini kırıyoruz. Dünyaya çok fazla karbon salıyor, öte yandan bu karbonu emebilecek ormanları oteller yapmak için yok ediyoruz. İklim gittikçe değişiyor. Dünya artık 1-2 derecelik bir iklim değişikliğini kaldırabilecek durumda değil. Önemle altını çizmek isterim ki insanın kendini yenileme özelliği yok ama doğanın var. Bakın Çernobil'deki patlamadan bu güne orada ağaçlar yeşerdi, bitkiler canlandı, hayvanlar yaşıyor ama bölgede sadece insan yaşayamıyor. Üstelik bu felaketin sorumlusu insan. Anlaşılan o ki insanoğlu, dünya için binlerce ton radyoaktiften daha tehlikeli. Bence insan dünyanın kanseridir. Bu kanser, dünyayı tüketim alışkanlıklarıyla daha da hızlı yok ediyor. Bu gidişi durdurmak için AB ülkeleri 2030 yılında sıfır karbon hedefi koydu. 2025'te pek çoğu bu hedefe ulaşabileceklerini öngörüyor. Hatta Almanya, pandemi sürecinde ulaştı bile. Peki nasıl? Almanya'daki binaların % 100'ü ısı yalıtımlı. Türkiye'de ise bu oran % 20'lerde. Enerji kaynaklarını mümkün olan en verimli şekilde kullanıp yenilenebilir enerji kaynaklarını mümkün olduğunca değerlendiriyorlar. Biz Çevre Günü'nü çöp toplama ve plastiği geri dönüştürmeye indirgiyoruz. Oysa çevreyi korumak bir yaşam tarzı olmalı. Türkiye'de yılda 45 milyon ton sebze-meyve üretiyoruz. Bunun 18 milyon tonunu evlerde, restoranlarda, üretim aşamasında, taşıma aşamasında yaptığımız hatalarla çöpe atıyoruz. Su kaynaklarını korumak için diş fırçalarken suyu dikkatli kullanıyor öte yandan domatesi çöpe atıyoruz. Bir domates üretmek için harcanan su miktarından haberimiz bile yok. İhtiyacımız kadar almayı, ihtiyacımızdan fazlasını tüketmemeyi öğrenmeliyiz. Beslenme şeklimizi daha fazla sebze meyve, daha az et olarak değiştirmeliyiz. Et, köfte, tavuk gibi gıdaların karbon ayakizi çok büyük. Buna rağmen hâlâ hayvancılığı destekliyor, tarımı desteklemiyoruz. Yerli tohumlarımızdan üretim yapamıyoruz. Türkiye, gökdeleni olan ülkeler sıralamasında ilk 5'te. Ülkemiz nüfusunun % 18'i köylerde, gerisi şehirlerde yaşıyor. Köylerde üretim durma noktasında. Bugün Rusya bize yolladığı buğdayı kestiğinde ne yapacağız? Dünya çok riskli bir dönemde. İklim krizi kapıda. Bunun için acilen tedbir almamız kuru tarımı desteklememiz gerek. Konya ovasında eskiden 3 metreden su çıkardı, bugün 350 metreden çıkıyor. AB ülkeleri GDO'lu ürünleri çok ucuza mal edip satıyor. Bu durumda biz yerli tohumlarımızla üretim yaparak onlarla rekabet edemiyoruz. Ama anlamamız gereken en önemli şey, bir an önce iklim krizine karşı tedbir almazsak bunun doğuracağı felaketleri durduramayacağımız. Pandemi gibi 3-5 ayda atlatılabilecek bir felaketten bahsetmiyorum; en az 20-30 yıl sürecek ve etkilerini öngöremeyeceğimiz bir felaketten bahsediyorum. İklim göçleri başladığında bunun önünde kimse duramaz. Aç insanları nasıl durdurabilirsiniz? Yavaş yavaş tarıma dönmeye başlıyoruz ama yeterli değil. Köylü önemli, köylünün üretmesi önemli, gıda ve su  tüketimimizi azaltmamız gerekli, çocuklarımızı doğru eğitmemiz ve verdiğimiz eğitimin etkilerinin sürdürülebilir olmasını sağlamamız önemli. Greta Thunberg gibi örnekler her ne kadar umut verici olsa da yeterli değil. Üzülerek söylüyorum ki Covid-19 sadece bir fragman... Buzullar eriyor. Buzulların altında ne var bilmiyoruz. Milyonlarca yıl önceki virüsler yeniden türeyebilir ve çok değişik hastalıklarla karşı karşıya kalabiliriz."

Toprak, Bayraktır...

İslamoğlu, izleyicilerden gelen "Kanal İstanbul projesi için ne düşünüyorsunuz?" Sorusuna da şu yanıtı verdi: "Bence Kanal İstanbul projesi, İstanbul'u bitirecek projedir. Proje hayata geçirilirse İstanbul bir adaya dönecek. İstanbul Boğazı'nın bile tam anlamıyla oturması 20.000 yıl sürdü. Siz, 20.000 yıllık bir süreci bir yılda oturtacağınızı düşünüyorsunuz... Bu bir muamma. Bayrak, sadece bayramlarda elinize alıp salladığınız bir nesne değildir. Toprak, bayraktır bana göre. Truva'dan Kurtuluş Savaşı'na, hatta günümüzde bile bu topraklar için binlerce, milyonlarca insan mücadele etti. Bu nedenle toprağımızı korumalıyız. Ormanlarımızı, su kaynaklarımızı korumalıyız."

Dijitalleşme sürecinde de verimlilik önemli

İslamoğlu, dijitalleşme ile ilgili de şu değerlendirmeyi yaptı: "Robotların insanlar yerine birçok işi yapması elbette ki pek çok işletme tarafından tercih ediliyor. Çünkü robotlar hasta olmuyor, çocuk doğurmuyor, izin kullanmıyor. Bu da firmalara avantaj sağlıyor. Dijitalleşme, kaynakların verimli kullanılması açısından bir umut olarak değerlendiriliyor ama önemli bir noktayı atlıyoruz: Günde 300 milyon mesaj atılıyor. Bu, dünyadaki uçakların bir günlük uçuşunda ürettikleri karbona eşdeğer karbon üretiyor. bilgisayar kullanırken de verimli kullanmak çok önemli." 
İslamoğlu sözlerini şöyle noktaladı: "Dünya Çevre Günü, bana göre yok edilen güzellikleri anma günü. Eğer gerekli tedbirleri alabilirsek, belki ilerde çevre adına kutlanabilecek bir şeyler kalmasını sağlayabiliriz..."