UTTMD Web Seminerinde Prof.Dr.Birol Kılkış, Enerjinin Akılcı Kullanımı ve Pandemi İlişkisini Anlattı

UTTMD (Uluslararası Tesis Teknik Müdürleri Derneği), 13 Haziran Cumartesi günü Saat:15.00-17.00 arasında düzenlediği web seminerde Prof.Dr. Birol Kılkış, “Salgından Normalleşme Sürecine Geçerken Tesislerde Enerji Sistemleri” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Küresel salgına, küresel boyutta ve uzun soluklu bakmak gerekliliğini vurgulayarak başladığı konuşmasında Prof.Kılkış, özetle şu bilgileri verdi: Normalleşmeye geçmek için acele etmeyelim. Küresel salgın risklerini yönetebilmek için maske ve el dezenfektanları gibi günlük önlemler yeterli değildir, kalıcı önlemler gerekir. Türkiye’nin Sağlıklı Turizm Sertifikasyon Programı, Havalimanı Pandemi Sertifikası gibi çalışmalar, şüphesiz ki bu yolda atılan adımlardır ancak küresel ölçekte, büyük resme bakabilmemiz gerekmektedir. Bağıl Nem (BN) ile bulaşma arasındaki ilişkiye baktığımızda virüsün en dengesiz konumu, %50 bağıl nem seviyesinde görülmektedir. Çok kuru ve çok nemli iklimlerde risk daha yüksektir. Yıllık ortalama bağıl nem ve vaka sayısı arasında bir ilişkinin olması muhtemeldir. Troposfer, yani atmosferin aşağıdaki, yeryüzüne yakın tabakası, karbon salımlarının artışına paralel ısındıkça, ozonun da bulunduğu stratosfer soğuyor. Bu soğuma ozon tabakasında incelmeye ve delinmeye neden oluyor. İklimsel ısınmanın sonucu stratosfer, aşağı doğru basıyor, troposfer alanımız daralıyor. Böyle giderse uçaklar, troposferde değil, stratosferde uçuşlarını yapacak. Ozonun yeryüzüne yaklaşması, insanların bağışıklık sistemini de olumsuz etkiliyor. Tabii stratosferin aşağı inerek troposferi daraltması hava kirliliğini de artıran bir faktör. WHO (Dünya Sağlık Örgütü) verilerine göre Avrupa’nın en havası kirli 10 kentinden 8’i Türkiye’de bulunuyor ve Avrupa’nın havası en kirli kenti de İstanbul. Karbon azaltımında en kötü durumdaki beş ülke arasında sondan üçüncüyüz. Tüm dünya bizim karbon azaltımı seviyemizde olsa, küresel ısınma 4 dereceyi geçecek. İklimsel ısınma, daha fazla enerji tüketimi geresinimi doğuruyor, daha fazla enerji tüketimi de iklimsel ısınmayı hızlandırıyor. İşte kırılması gereken kısır döngü, aşılması gereken küresel kriz bu.
Enerjinin çevre dostu kaynaklar ve teknolojilerle kullanımı şüphesiz önem taşıyor ama enerjiyi nasıl kullandığınız, ne kadarını ‘fayda’ya, iş’e dönüştürebildiğiniz çok daha önemli. Rüzgar elektriği kullanıyor olsanız bile ekserjiyi gözeterek kullanmadığınız takdirde karbon salımına yol açabilirsiniz, yeşil bir bina veya tesis olamazsınız. Belirli çevre koşulları için bir sistemin yapabileceği en fazla yararlı işi elde edebilmelisiniz. Ekserji yıkımımız küçüldükçe akılcılığımız artacak. Güç güçte, ısı ısıda, soğuk soğukta değerlendirilmeli. En iyi yeşil tesisat hedeflenmeli. Yeşil enerjiyi tutumlu ve akıllı kullanmalıyız.
ESER Binasında enerji değer zinciri, LEED Platin Sertifikasını kazandırmıştır, bu sertifikaya sahip Türkiye’nin ilk yapısıdır, dünyada ilk on’un içindedir. Üretim aşamasında enerji kaynaklarının çeşitli ekserji talepleri gözetilerek üretilmesi ve/veya değerlendirilmesi sağlanmıştır, yenilenebilir enerjiler kullanılmış atık ısı değerlendirilmiştir. Dönüştürüm seçenekleri, kaynakların sahip olduğu yararlı iş potansiyeline (ekserjisine) göre ele alınmış, birleşik ısı ve güç uygulamaları yapılmıştır. Enerjinin düşük ve daha yüksek ekserji talepleri ile zaman ekseninde buluşmasını sağlayan depolama uygulamaları yapılmıştır. Bina-şebeke bağlamında çeşitli ekserji etkileşimleri ve paylaşımı sağlanmıştır. Enerji kullanımında çeşitli ekserji taleplerinin olduğu konusunda farkındalık yaratılarak enerji değer zinciri buna göre yönlendirilmiştir. Özetle enerjinin akılcı kullanımı için geleceğin ekserji ve çevre duyarlı Enerji Değer Zinciri hedeflenmelidir. Binaların yeşil bina kategorisinde değerlendirilebilmeleri için %70 akılcı ekserji verimi koşulu aranıyor. Pandemiyi etkileyen koşullar araştırılıyor, basıncın bile önemi, ilgisi var. Hijyen koşulları ne olmalı? Mekanlarda iç ortam yükseklikleri ne olmalı? Çok basık olmamalı ama çok yüksek olduğunda da baca etkisi yaratabilir ve bu etki, virüs içeren küçük damlacıkların havada asılı kalma süresini uzatabilir ve etkinliğini artırır. Pandemide riskin en az düzeyde ve sabit tutulabilmesinin dört dinamik boyutu vardır: Sosyal Mesafe, Sosyal Alan, Sosyal Hacim ve Zaman. Her şey birbirine bağlı, her şey birbirini ilgilendiriyor. İnşaat alanı açmak için 1 ağaç kestiğinizde yaratacağınız karbon salımı açısından zararı 5 fidan dikerek kapatamazsınız.%5 oranında karbon salımı açısından zararı göze alarak bir hesap yaparsanız, kestiğiniz 1 ağaç yerine dikmeniz gereken fidan sayısının 80 olduğunu görürsünüz. Kestiğiniz ağaç sayısını bu hesaplamanın formülüne oturtursanız, dünyanın toplam metrekaresi kadar veya ötesinde ağaç dikemeyeceğinize göre çevreyi korumanın; bedeli ödenebilir zannedilen zararlara yol açmamaktan geçtiği görülür. Özetle insanlık ne zaman doğayı yeniden keşfeder ve doğayla tekrar barışırsa ancak o zaman salgınların önüne geçebiliriz.” Web seminer, izleyenlerden gelen soruların yanıtlanması ile son buldu.