MechTalks’tan “Son Şans” Mesajı
Türk Tesisat Mühendisleri Derneği (TTMD), Mekanik Tesisat Müteahhitleri Derneği (MTMD) ve Borusan Mannesmann ev sahipliğinde düzenlenen MechTalks etkinlikler serisinin lansman toplantısı, 25 Kasım 2021 tarihinde saat 13.30’da Sait Halim Paşa Yalısı’ndan canlı bağlantı ile çevrimiçi olarak gerçekleştirildi.
Etkinliğin açılış konuşmalarını TTMD Yönetim Kurulu Başkanı Meriç Sapçı, MTMD Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Erdem ve Borusan Mannesmann Genel Müdür Yardımcısı Oğuzhan Kuşçuoğlu yaptı.
Etkinlik kapsamında “Bu Son Şans: İklim Krizi ve Pandemi Döneminde Bina Mekanik Sistem Adaptasyonu” başlıklı bir panel düzenlendi. Panelistler Filiz Pehlivan, Dr. Mustafa Bilge ve Burak Rıza Toraman, “Tasarımcı, işletmeci, yatırımcı, uygulayıcı ve tedarikçi olarak dünyanın yükünü ne kadar azaltabiliriz? Enerji verimli sistemler tasarlarken bina sağlığını göz ardı ediyor muyuz? Pandemi nedeniyle %100 taze hava çalıştırdığımız sistemlerin çevreye olan kirlilik etkisini düşünüyor muyuz?” sorularına cevap aradı.
“Dünya gerçek bir felaketin eşiğinde…”
Filiz Pehlivan konuşmasında “Etkinliğin ismi ‘Son Şans’. Sadece etkinliğin ismi değil, dünyamız için de yaşadığımız bu dönem gerçekten son şans. Bütün dünya bu konuda hemfikir. Bunu hepimizin anlaması gerek. BM yayınladığı ‘İnsanlık için Kırmızı Kod: Alarm!” isimli raporla bunu teyit etti. Rapora göre; iklimdeki son değişiklikler çok hızlı ve çok yoğun. Atmosfer, okyanus ve toprak son 2000 yıldır ısınmadığı kadar ısındı. Son 2 milyon yıldaki en yüksek karbondioksit konsantrasyonuna ulaşıldı. Deniz seviyesi son 3000 yıldaki en hızlı artış oranında, Buzullar ise son 2000 yılda görülmemiş şekilde geri çekiliyor. Yani dünya gerçek bir felaketin eşiğinde. Tarım ve doğal yaşam da çok büyük zarara uğramakta. Deniz suyu sıcaklıklarının artması ya da buzul tabakalarının erimesi gibi bazı küresel değişiklikler geri döndürülemez durumda. Ama bazı değişiklikler sınırlanabilir, durdurulabilir. Karbondioksit, metan gibi sera gazlarında güçlü ve ani indirimler yapabiliriz. Bunu başarabilirsek, hava kalitesini yükseltmeyi de başarabileceğiz. Yani geleceğin iklimi bugün alacağımız kararlar neticesinde belirlenecek. Eğer acil önlem alınmazsa içinde bulunduğumuz yüzyılın ortalarında kritik sınır olarak belirlenen 1,5 °C’lik artış sınırını aşıp 2 °C’lere ulaşabiliriz. Peki bu gerçekleşirse neler olabilir? Özellikle bizim bulunduğumuz coğrafyada, aşırı sıcaklıklar yaşanacak ki bunu yaşamaya başladık zaten. Kuraklık, yangınların artması, aşırı deniz seviyeleri, kar örtülerinin azalması, rüzgar hızının düşmesi gibi sorunlar kaçınılmaz olacak. Çözüm; kararlı bir şekilde net sıfır emisyona ulaşmaktır. Bu da bizi temiz enerji ve verimli cihazlar kullanmaya ve mevcut bakış açımızı değiştirmeye yönlendiriyor” dedi.
“Önlem alınmazsa, önümüzdeki bir yıl içinde 100 bin kişi yaşamını yitirebilir”
Dr. Mustafa Bilge ise konuşmasında şunları dile getirdi: “Pandemi sürecinin başlangıcında insanlara hastalığın temas yolu ile bulaştığı söylendi. Ama daha sonra havadaki damlacıklar yolu ile bulaştığı açıklandı. Bizim de iklimlendirme sektörü olarak devreye girmemiz gerekiyordu bu durumda çünkü kapalı mekanların iklimlendirilmesi konusunda sorumluyuz. Bu sorumluluğun gereği; Sağlık Bakanlığı ile ortak çalışmalar yaptık. Bilim kurulunda İklimlendirme Meclisi üyelerinden 4 kişilik bir komisyon yer aldı. Bilgi alışverişlerimiz oldu ve neticede hazırladığımız rapor, COVID-19 ile Mücadele Kılavuzu’nda yer aldı. Bir dönem, alınan sıkı tedbirler, maske kullanımı ve aşı ile vaka sayılarında ciddi bir artış sağlandı ama daha sonra ekonomik sebepler ile bu tedbirler gevşetildi. Vaka sayılarında tekrar artış başladı. Şu anda dünyada COVID-19 vaka sayısında ne yazık ki ilk üçteyiz… Önlem alınmazsa, önümüzdeki bir yıl içinde 100 bin kişi yaşamını yitirebilir.”
“Konfor koşullarımızı artırırken küresel iklim krizini tetiklediğimizin farkına varmadık”
Burak Rıza Toraman konuşmasında “Öncelikle dünyanın başına gelen her şeyden insanoğlu olarak bizlerin sorumlu olduğumuzu hatırlatmak isterim. Konfor koşullarımızı artırırken küresel iklim krizini tetiklediğimizin farkına varmadık. Türkiye’deki binaların % 99,9’u hasta bina. Geldiğimiz noktada artık ihtiyaca göre çalışan, maksimum verimlilik sunan sistemler tasarlamak artık kaçınılmaz. Artık attığımız her adımda gelecek odaklı düşünmemiz şart” dedi.
“Virüsün bulaşıcılığını etkileyen faktörlerin pek çoğu mekanik tesisat sistemlerini ilgilendiriyor”
Sorulan “Mevcut tabloda mühendisliğin payı nedir?” sorusuna ise Dr. Mustafa Bilge “Virüsün bulaşıcılığını etkileyen 9 faktör var. Bunları; Havalandırma Oranı (Hava Değişim Sayısı), Hava Dağıtım Sistemi, Nem, Sıcaklık, Virüs İçeren Aerosol ya da Damlacığın Taşınım Dinamiği, Virüsün Şiddeti (Öldürme Etkisi), Virüse Maruz Kalma Süresi, Kişinin Sağlık Durumu ve Bağışıklık Mekanizması ve İnsan Yoğunluğu olarak sıralayabiliriz. Bu faktörlerin pek çoğu mekanik tesisat sistemlerini ilgilendiriyor. Mesela kurulacak sistem ile ortamdaki virüs yoğunluğunu seyreltebiliyoruz. Hepafiltreler ile partikülleri % 99,9 oranında tutabiliriz. Nem ve sıcaklık çok önemli faktörler ve biz, ortamı gerekli nem ve sıcaklık koşullarında tutabilmekteyiz. Yani doğru havalandırma sistemi, virüsle etkili bir mücadelede hatırı sayılır yere sahiptir. Elbette ne kadar önlem alınırsa alınsın, kapalı ortamlarda risk hep vardır. Tavsiyemiz, mümkün olduğunca kapalı ortamlara girilmemesi, maske mesafe hijyen kurallarına titizlikle uyulması yönündedir” şeklinde cevap verdi.
“Yatırımcının vizyoner olması gerek”
Filiz Pehlivan ise virüsün açık alanlarda bulaşma riskinin %10’un altında olduğunun altını çizdi. Burak Rıza Toraman ise bu noktada yatırımcının vizyoner olmasının önemine vurgu yaptı. Toraman: “Yatırımcının bakış açısı yanlışsa işimiz zorlaşıyor. Bazı yatırımcılar en ucuz malzeme en ucuz ekipman ile yola çıkıyor. Ama vizyoner yatırımcı, en iyi sistemi kurmak istiyor. En tasarruflu, en kaliteli ve sürdürülebilir bir bina ortaya çıkarmayı hedefliyor. İyi bir sistemin, her duruma, her ihtiyaca hızlıca cevap verebilmesi gerekir” dedi.
“Dünyada hiçbir hastane bir pandemi ihtimali hesaba katılarak yapılmamıştır”
Hastaneler için yapılabilecekler konusunda da bilgi veren panelistler, sağlık personelinin pandemi ile mücadelede en ön cephede savaştığına dikkat çekti. Dr. Mustafa Bilge; “Dünyada hiçbir hastane bir pandemi ihtimali hesaba katılarak yapılmamıştır. Mesela yoğun bakım üniteleri pozitif basınçta tutulur çünkü dışarıdan hastaya herhangi bir virüs, bakteri, mikrop taşınsın istenmez. Oysa pandemi sürecinde COVID-19 yoğun bakım ünitelerinde negatif basınç uygulamak zorunda kaldık çünkü virüs, yoğun bakım ünitesinin içindeydi ve dışarı taşınması istenmiyordu. Doktor odalarını pozitif basınca çevirdik mesela. Fancoillerin kapatılmasını önerdik. Ciddi bir nem kontrolü yapılmaya başlandı ve yemekhaneler gibi ortak alanlarda temiz hava miktarı artırıldı. Bütün bunlar bilindik hastane tasarımlarının dışında ama pandemi şartlarında hayata geçirilmiş önlemler” dedi.
“Pandemi koşullarında kapalı ortamlarda kişi başı ne kadar taze hava sağlamalıyız, bunu net bir şekilde bilemiyoruz”
Filiz Pehlivan: “Havalandırma çok önemli. Çünkü iç ortam havası bir süre sonra kirlenir. Biz bu havayı dışarı atıp yerine temiz havayı ortama verdiğimizde iç ortam havasını temizlemiş oluruz. Kapalı alanlarda çok dikkatli olmamız gerekiyor. Çünkü pandemi hepimiz için çok hızlı gelişti. Yani pandemi koşullarında kapalı ortamlarda kişi başı ne kadar taze hava sağlamalıyız, bunu net bir şekilde bilemiyoruz. Şu an kabul edilen değerler normal şartlar altında olması gereken değerlerdir. Hastalık sürecinde bu değerlerin ne olması gerektiği sadece Türkiye için değil dünya için de bir bilinmez. Bu konuda daha çok çalışma yapılması gerekmekte. Bu yüzden kapalı alanlardan uzak durmak en sağlıklı karar” dedi.
Burak Rıza Toraman ise kapalı ortamlarda nem kontrolünün yapılmasının önemini vurguladı ve bunun kurulacak sistemlerle takip edilmesinin gerekliliğine değindi.
“İnsanoğlu kendi türü içinde bile yıkıcı olan çok tehlikeli bir avcıdır”
Panelin ardından etkinliğe özel konuşmacı (keynote speaker) olarak katılan Nasuh Mahruki söz aldı. Mahruki sunumunda dünyanın dönem dönem bazı türlerin yok oluşuna sahne olduğunu ve bunun doğal olduğunu dile getirdi. Doğal döngüler dışında insan eli ile gerçekleştirilen yok oluşların çok daha hızlı gerçekleştiğine dikkat çeken Mahruki şunları söyledi: “Ekosistemler bir denge üzerine kuruludur. Avcı-av-iklimler ve mevsimler arasında bir denge… İnsanoğlu kendi türü içinde bile yıkıcı olan çok tehlikeli bir avcıdır. Avustralya, ilk insanlar o bölgeye göç edene kadar mükemmel bir doğal dengeye sahipmiş mesela. Ama insanların Avustralya’ya girmesi sonucunda ilk olarak büyük memelilerin nesli tükenmiştir. Gittiğimiz her yerde büyük ekolojik yıkımlara sebep olmuşuz. James Lovelock, Gaia adlı eserinde dünyayı her şeyiyle canlı bir organizma olan Gaia adıyla tanımlar. Gaia hastadır, büyük bir çaba ile kendini iyileştirmeye çalışır ve bunu başarır. Ama o bunu yaparken üzerindeki tüm canlılar etkilenir. Aslında durum tam olarak böyle. İnsanların kendilerini doğanın en değerli varlığı olarak görmeyi, başka türleri dilediği gibi yok edebileceğine olan inancını ve tüketim çılgınlığını acilen bırakması gerekiyor” dedi.
Etkinlik, TTMD Yönetim Kurulu Başkanı Meriç Sapçı, MTMD Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Erdem ve Borusan Mannesmann Genel Müdür Yardımcısı Oğuzhan Kuşçuoğlu’nun teşekkür ve kapanış konuşmaları ile sona erdi.