Header Reklam
Header Reklam

İSKİD Verimli Bir “Üniversite & Sanayi İşbirliği Çalıştayı” Gerçekleştirdi

16 Mayıs 2018 Dergi: Haziran-2018
İSKİD Verimli Bir “Üniversite & Sanayi İşbirliği Çalıştayı” Gerçekleştirdi

İSKİD Üniversite Sanayi İşbirliği Komisyonu tarafından, 10 Mayıs 2018 tarihinde Üniversite Sanayi İşbirliği Çalıştayı gerçekleştirildi. Çalıştaya yurtiçi ve yurtdışı üniversitelerden öğretim üyeleri ve yöneticiler ile sektör mensupları katıldı.

Çalıştay, İSKİD Yönetim Kurulu Başkanı Taner Yönet ve İSKİD Üniversite Sanayi İşbirliği Komisyonu Başkanı Hüseyin Onbaşıoğlu’nun açılış konuşmalarıyla başladı. Taner Yönet, iklimlendirme sektörünün teknoloji devriminin tam ortasında kaldığına dikkat çekerek, uluslararası pazarlardan alınan payın artırılabilmesi için “fark yaratma”nın zorunluluk olduğunu, bunun için de bir türlü istenen seviyelere gelemeyen “üniversite-sanayi işbirliği”ni geliştirmemiz gereğini vurguladı.

Konuşmasında “Neden üniversite-sanayi işbirliğine ihtiyacımız var?” sorusunu yanıtlayan Onbaşıoğlu; “Özellikle son yıllarda Ar-Ge, inovasyon, yüksek katma değerli ürünlerin ihracı, her fırsatta dile getiriliyor. Cari açık, ithalat ve ihracat arasındaki denge negatif ise, yani ihraç ettiğimizden fazlasını ithal ediyorsak ortaya çıkıyor. Bizim sorunumuz, ihraç ettiklerimizin, ithal ettiklerimiz kadar yüksek katma değerli olmayışıdır. Yılda 3.5 kg kişi başı çay tüketimi ile dünya birincisiyiz – dünya ortalaması 0.5 kg-. Çay ihraç ediyoruz; 2 ton çay ihracı ile bir adet cep telefonu ithal edebiliyoruz. Ar-Ge yapıp inovasyon geliştirmemiz gerekiyor. Bunun için de üniversite sanayi işbirliğine ihtiyacımız var, bu çalıştay da bu ihtiyaca yönelik olarak düzenlendi. Ar-Ge profilimize bakacak olursak gidişatın olumlu olduğunu söylemek mümkün. Ar-Ge harcamalarımızın GSMH içindeki payı 2006-2016 yılları arasında iki kat artış gösterdi. Bu pay %1’e çıktı. En yüksek artış, özel sektörde kaydedildi. Dünya ülkeleri ile kıyaslayacak olursak, Yunanistan, Polonya, İspanya, bize yakın bir çizgide olduğu görülüyor. Bu alanda en iyi durumda olan ülkeler İsrail ve Güney Kore. OECD ülkelerinin Ar-Ge harcamalarının GSMH içindeki oranı %2.4. Yine aynı zaman dilimi içinde patent sayımız üç kat, bilimsel çalışma sayımız iki kat artış göstermiş. Bu güzel bir gelişme, ancak yeterli değil. Polonya, bizden daha az Ar-Ge harcaması yapmış, ama daha çok patent almış. Singapur, bizden daha az Ar-Ge harcaması yapmış, patent sayısı bizim üç katımız. Yani para harcıyoruz, karşılığını alamıyoruz, Ar-Ge verimliliğimiz düşük. Desteklerden yeterince yararlanamıyoruz, açık-kapalı inovasyonda zayıfız, üniversite-sanayi işbirliğinde yetersiziz, Ar-Ge’ye ilgi düzeyimiz düşük. İnovasyon kültürü oluşturabilmemiz gerekiyor. 21.yüzyıldaki teknolojik rekabet gücünü sağlayabilmek amacıyla ortaya çıkan STEM (Science Technology Engineering Mathematics) kavramı; geleceğin araştırmacılarını yetiştirmek için öğrencilerin bilimsel potansiyellerini en üst seviyeye taşımak üzere tasarlanmış programları içeriyor. Öğrenciler değerlendirilirken akademik yetenekleri ötesinde birçok faktör göz önüne alınıyor. Temel amaç, öğrencilerin hayat boyu öğrenenler olarak yetiştirilmesi, böylece; bilgili ve derinlemesine düşünebilen, yaratıcı, araştırmacı, etkili iletişim kurabilen, bağımsız öğrenebilen, kendi yönünü çizebilen bireyler olmalarını sağlamak. Bu alanda neler yapılmalı, nasıl yapılmalı, birlikte tartışacağız. Çalıştayımızın tartışma temaları: Üniversite-sanayi işbirliği kapsamında araştırma çalışmaları yapılandırılması, üniversite-sanayi işbirliğini düzenleyen mevzuat, örnek modellerin Türkiye’de uygulanabilirliği, öğrencilerin üniversite harici eğitimi nasıl daha geliştirilebilir ve üniversite ve sanayi arasındaki araştırma kültürü ortaklaştırılması.”

İstanbul Aydın Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Heperkan “Üniversitelerin Sanayiden Bekledikleri” başlıklı konuşmasında şunları söyledi: “Üniversite-sanayi işbirliği konusunda çok başarılı olamadık. Hâlâ yeterli seviyede yüksek teknolojili ürün üretemiyoruz. Bireylerimiz yetenekli ve yurtdışı projelerde önemli başarılara imza atıyor. Firmalar Ar-Ge’yi çoğu kez mevcut ürünlerinin ve üretim hatlarının iyileştirilmesi olarak görüyor. Kuluçka Merkezleri (Incubation Center) 1980’li yıllarda ABD ve Japonya’da görülmeye başladı, AB bu alanda çalışmalara biraz daha geç başladı. Sonradan ortak fonlar, çerçeve programları, Erasmus, Leonardo gibi programlar geliştirerek hız kazandı. Biz de teknoloji üretebilmek zorundayız. Bunun için üniversite-sanayi işbirliğini geliştirmeliyiz. Üniversite neden işbirliği yapar? Eğitim ve araştırma çalışmaları için finansal destek sağlamak, sanayi ile işbirliğini önkoşul olarak gören kamu fonlarından yararlanmak, kamu fonlarına nazaran daha az kural ve sınır içeren özel fon akışını çoğaltmak, kamu yararına hizmet sunma misyonunu yerine getirmek, öğrencilerine ve fakültelerine endüstriyel tecrübe alanları açmak, anlamlı problemler belirlemek, bölgesel ekonomik gelişmeye katkıda bulunmak ve mezunlarına iş alanları yaratmak için. İnovasyon değerlendirmesi yapılırken beş ayrı grupta 26 kriter ele alınır. Bu beş grup; inovasyon aktörleri (drivers, yürütücüler), bilgi üretimi, girişimcilik (enterpreneurship), uygulama, sanayide kullanım ve entelektüel mülkiyettir (know-how).

Ama öncelikle eksiklerimizi gidermemiz gerekiyor. Üniversitelerde alınan eğitim ne yazık ki yetersiz, yeni konularda dersler açılmıyor. Maddi sorunlar ve araştırma laboratuvarı, enstitüler gibi altyapı yetersizliği nedenleriyle hocaların araştırma yapamıyor. Öğrencilere araştırma heyecanı, sevgisi ve metodolojisi verilemiyor. Araştırmalarda çalışacak doktoralı eleman eksikliği ve proje başvurularının çoğunun birey veya kurum olarak tekil yapılması birlikte çalışma ortamı sağlamıyor. Uluslararası organizasyonlara katılımımız da zayıf. Doktora süreleri çok uzun. Böyle olunca yeni teknoloji üretmek hatta takip etmek neredeyse imkansız. Özellikle uzun süreli stajlara gereken önem verilmiyor. Sanayi üniversitelerle işbirliğine gereken ilgiyi göstermiyor. Sanayici, elemanlarını doktoraya teşvik edebilir, doktora öğrencilerine sponsor olabilir, staja gelen öğrencileri üretim süreci içinde değerlendirebilir. Bütün bunlar süreci hızlandıracaktır.”

Tübitak Useteg Grup Koordinatörü Önder Zor, TEYDEB Teknoloji ve Yenilik Destek Programlarını tanıttı. Zor, özetle şunları söyledi: “1501 Sanayi Ar-Ge Projeleri Destekleme Programımız, 1995’ten beri var olan en eski destek programımızdır. Koşullar arasında bütçe sınırı yoktur. Kobi ölçekli kuruluşlar proje bedelinin %75’ini, büyük ölçekli kuruluşlar ise %60’ını alabilmektedir. Maksimum proje süresi 36 aydır. 1507 KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek Programında maksimum bütçe 500.000 TL ile sınırlıdır. Destek oranı %75’tir. Zaman kısıtlaması yoktur. Başarılı projelerde ‘fikir sahibi araştırmacıya’ 7.500 TL. teşvik ödülü verilmektedir. 1505 Üniversite-Sanayi İşbirliği Destek Programında destek süresi 24 aya kadardır. Bütçe, 1.000.000 TL ile sınırlıdır. Ek olarak birinci aşamada 10.000 TL fizibilite desteği, proje teşvik ikramiyesi ve proje kurum hissesi (%5) verilebilmektedir. Yine KOBİ’lere %75, büyük ölçekli kuruluşlara %60 oranında destek sağlanmaktadır. Zaman kısıtlaması bulunmamaktadır. 1513 Teknoloji Transfer Ofisleri Destek Programı ile her üniversite için 10.000.000 TL’ye kadar destek verilmektedir. Bunlar dışında; 1601 Yenilik ve Girişimcilik Kapasitesi Geliştirme Programı, 1515 Öncül Ar-Ge Laboratuvarları Destek Programı, 1512 Bireysel Girişimcilik Aşamalı Destek Programı, 1503 Proje Pazarları Destekleme Programı ile desteklerimiz bulunmaktadır. En fazla başvuru alan programımız 1501 ve 1505’tir. 1995-2017 yılları arasında başvuran 34.874 projeden yaklaşık 19.000’i desteklenmiştir.”

Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan Uzman Hakan Bal, “Ülkemizde Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliği (KÜSİ)’nin Gelişimi” başlıklı konuşmasında özetle şunları söyledi: “Bakanlığımızın öncelikleri; odak sektörler, sanayinin dijital dönüşümü ve yerlileştirmedir. Bakanlığımız KÜSİ konusunda; KÜSİ uygulama alanları, ülkemizde KÜSİ’nin gelişimi, ülkemizde KÜSİ ekosistemi, Bakanlığımız KÜSİ faaliyetlerinin katkısı ve yeni KÜSİ modeli üzerine faaliyetler yürütmektedir. Sanayinin dijital dönüşümü için yol haritamızı 6 bileşenden oluşturduk: İnsan; eğitim altyapısının geliştirilmesi ve nitelikli işgücünün yetiştirilmesi, Teknoloji; teknoloji ve yenilik kapasitesinin geliştirilmesi, Altyapı; veri iletişim altyapısının güçlendirilmesi, Tedarikçiler; yerli teknoloji tedarikçilerinin desteklenmesi, Kullanıcılar; sanayicilerin dijital dönüşümünün desteklenmesi, Yönetişim; kurumsal yönetişimin güçlendirilmesi. Türkiye’nin toplam Ar-Ge harcamaları 2006 yılında 4.4 milyar TL iken bu hacim 2016 yılında 24.6 milyar TL’ye çıkmıştır. Benzer biçimde Ar-Ge yoğunluğu (Ar-Ge harcaması/GSYH) 0.56’dan 0.94’e, Ar-Ge insan kaynağı (sayı) 105.032’den 242.213’e yükselmiştir. Ar-Ge insan kaynağının yaklaşık 90 bini TGB, Ar-Ge ve tasarım merkezlerinde istihdam edilmektedir.” Hakan Bal konuşmasında 1963 yılında TÜBİTAK’ın kuruluşu itibarıyla Türkiye’de KÜSİ çalışmalarının kilometre taşlarına ve yeni KÜSİ modeline de yer verdi.

İngiltere Sussex Üniversitesi’nden Doç. Dr. Esra Sorgüven Öner, “Sussex Üniversitesi’nde Mühendislik Alanında Yürütülen Sanayi Projelerinden Örnekler” başlıklı sunumunda; İngiltere’deki Ar-Ge atmosferi, Sussex Üniversitesi’nin yeri, araştırma gruplarının yapısını anlattı, mühendislik alanında yürütülen projelere örnekler verdi. Sorgüven Öner konuşmasında İngiltere’deki Ar-Ge projelerinde, proje çıktısının topluma, o alandaki bilgi birikimine ve ekonomiye kazandıracağı artı değerin belirtilmesi gerektiğini vurguladı, özetle şunları söyledi: “Birleşik Krallık’ın AB’den çıkması (Brexit) Ar-Ge üzerinde tedirginlik yarattı. Zira AB’nin 2014 yılından itibaren Ar-Ge desteği, 1.4 milyar Pound hacminde gerçekleşti. İngiltere verdiğinden fazlasını aldı. AB araştırma fonlarından 19.000’den fazla iş aldı. AB ülkelerinden öğrenciler geldi. Endüstriyel Strateji Geliştirme Fonu’nun Ar-Ge desteklerini yükseltme hedefi %2.4 (GDP), yani ek olarak 2.4 milyar Pound. Temiz enerji ve teknolojilerin öne çıkması; enerji devrimi, yapı ve gıda üretim süreçlerindeki değişim, sağlık, sağlıklı yaşlanmanın öneminin artması ile ilaç, erken teşhis alanındaki gelişmeler, mobil cihazların geleceğine yönelik olarak pil teknolojisi, uzay çalışmaları ve yapay zeka, kuantum teknolojileri, İngiltere’deki Ar-Ge rotasına yön veren dinamiklerdir.

Sussex Üniversitesi, REF sonuçlarına göre; üniversite genelindeki araştırmaların %75’ten fazlası ‘world leading or internationally excellent’ olarak değerlendirildi. Mühendislik alanında ise bu oran %90. GE, Samsung, Jaguar, Land Rover, Huawei gibi pek çok kuruluşla sanayi yürütücülü projeler gerçekleştiriyoruz. Türkiye ile işbirliklerimiz var; Newton Fund ve TÜBİTAK arasında ikili araştırma fonları mevcut. Üniversite desteği ve danışmanlık hizmeti verdiğimiz Türk firmaları var”. Doç. Dr. Esra Sorgüven Öner, çalıştıkları Türk kuruluşlarına bir pompa projesi ile Alarko ve fan kanat tasarımı projesiyle Aironn’u örnek olarak verdi, çalışmaların detayları konusunda kısaca bilgi aktardı.

Türk Alman Üniversitesi’nin Alman Konsorsiyumunun Koordinatörü Prof. Dr. A. İzzet Furgaç, TAÜ hakkında bilgi vererek Almanya üniversitelerinin ÜSİ çalışma örneklerinden bahsetti. Prof. Furgaç’ın özetle şu bilgileri paylaştı: “Türk-Alman Üniversitesi; İstanbul'da Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında imzalanan anlaşmaya dayalı olarak 2010 yılında kurulan Devlet üniversitesidir. Bugün 1.500’e yakın öğrencisi bulunmaktadır. Türk-Alman Üniversitesinin iş birliği partneri; Alman Konsorsiyumu (K-TDU)’dur.

Türkçe ve Almanca eğitim programları seçkin Türk ve Alman bilim insanları tarafından geliştirilmiştir. Türk-Alman Üniversitesi Konsorsiyumu partner olarak bu sürece destek vermiştir. Konsorsiyuma 35 Alman Üniversitesi ve Alman Akademik Değişim Servisi (DAAD) üyedir. Devletlerarası antlaşma, Konsorsiyumu bir devlet üniversitesi olan TAÜ’nün Alman partneri olarak kabul etmektedir. Ortak araştırma ve eğitimin kalitesi ile başarısı için her iki taraf birlikte hareket etmektedir. Bilim, politika, kültür ve ekonomi alanlarından gelen kişilerden oluşan Konsorsiyum Yönetim Kurulu, TAÜ'ye gelişmesinde destek vermektedir. TAÜ’deki beş fakülte ve Yabancı Diller Yüksekokulunun her biri için bir Alman üniversitesi görevlendirilmiştir. Bu beş üniversitenin her biri ve Yabancı Diller Yüksekokulu, Konsorsiyum yönetiminde bir başkan yardımcısı ile temsil edilmekte ve konsorsiyumdaki diğer üniversitelerle ve Türk ortaklarla birlikte ilgili fakültenin kurulması ve gelişmesi için beraber çaba göstermektedir. Mühendislik Fakültesinin sorumlusu: Berlin Teknik Üniversitesi’dir”.

Çalıştayın ikinci bölümünde beş ayrı gruba ayrılan katılımcılar, üniversite-sanayi işbirliğini geliştirecek ve güçlendirecek çözümler üzerinde tartıştı. Çalışma gruplarının tespitleri ve önerilerini içeren sonuç bildirgesi İSKİD ÜSİB Komisyonu tarafından hazırlanacak ve tüm sektörle, kamuyla, akademik çevre ile paylaşılacak.