Doğru Su Yönetimi ile Deprem Risklerinin Önüne Geçilebilir
GF Hakan Plastik yetkilileri 17 Ağustos Gölcük Depremi’nin 25. yılı nedeniyle yaptıkları açıklamada dirençli şehirler yaratmanın, güvenli ve kalite malzemelerle oluşturulacak üstyapı/altyapı sistemlerinin yapı güvenliğinden insan sağlığına kadar geniş yelpazedeki etkilerine dikkat çektiler:
“25 yılı geride bıraktığımız 17 Ağustos Gölcük Depremi, ülkemiz için önemli kırılma noktalarından biri. 25 yıldır ülkemizin fay hatlarının deprem üretme kapasitesi, oluşabilecek afetler ve yıkımlar üzerine mesajlar veriliyor. Alınması gereken tedbirler, yapılması gereken uygulamalar, vb. konularında alanında uzman kişiler, kurum/kuruluşlardan bilgi akışı sağlanıyor. Şehirleşmenin çok hızlı bir şekilde yaşandığı ülkemizde dirençli şehirler yaratmanın önemi üzerine farkındalığın arttığını görüyoruz. ″Dirençli Şehir" derken içinde yaşayanlar için bir yandan temel işlevleri ve hizmetleri sürdürürken diğer yandan doğal afetler, ekonomik sıkıntılar ve sosyal çalkantılar da dahil olmak üzere çeşitli şoklara ve zorluklara dayanabilen ve atlatabilen şehirlerden söz ediyoruz.
GF Hakan Plastik olarak dirençli şehirlerin yaratılabilmesi için dayanıklı ve sürdürülebilir sistemler geliştirilmesi yönünde çalışmalarımıza yön veriyoruz. İklim değişikliğinin etkilerini de göz önünde bulundurarak yürüttüğümüz çalışmalarımızda, atık su ve temiz su sistemlerimizin üretimden son kullanıma kadar her alanında yüksek kalite anlayışı ile hareket ediyoruz. Çünkü yaşam kaynağımız olan suyun doğru yönetiminin, dirençli şehirlerin yaratılmasındaki rolünün farkındayız. Kalite malzemelerle oluşturulacak sistemler, olası afetlerde yaşamsal bir önem taşıyor.
Binalarda mekanik tesisata uygun olarak doğru malzemelerle oluşturulacak sistemler, yapı güvenliğinin sağlamasında etkili oluyor. Eğer bir tesisat sisteminde su sızıntısı yaşanıyor ve yayılıyorsa, tahribat oluşmasına neden olabilir. Beton içine giren su, zamanla demirlerin açığa çıkmasına ve korozyona sebep olur; binanın ömrünü ve dayanıklılığını olumsuz yönde etkiler. Bu durum binanın yük taşıma kapasitesini düşürerek taşıyıcı sistemlerde bozulmalara yol açar. Yer hareketinde veya deprem durumlarında binalarda çatlak ve kırılmaların oluşmasına neden olabilir.
Yine olası bir afet nedeniyle atık su sistemlerinde oluşabilecek kaçaklar toplum sağlığı açısından risk teşkil edebilir. Bu nedenle tüm riskler değerlendirilerek projelendirme ve uygulamaların yürütülmesi gerekir.
Deprem ülkemizin gerçeği; ama kaderi değildir. Ortak bir akılla, tüm paydaşların elbirliği ile yaratacağı şehirlerle, telafisi mümkün olmayan sonuçların önüne geçebiliriz.”