Doğal diye aldığımız ürünler gerçekten doğal mı?
Kullandığımız bazı kelimeler, bazen gerçek anlamlarının dışında birer pazarlama argümanı niteliğine büründürülebiliyor. Son zamanlarda sıkça duyduğumuz, marketlerde neredeyse her ürünün üzerinde yazılı “doğal” ifadesi, bu duruma verilebilecek en iyi örneklerden biri. Türk Dil Kurumu’na göre “doğal”; doğada bulunan, doğaya uygun olan, doğa güçlerine, kurallarına uyan, tabii, natürel, kendiliğinden olan, insan eliyle yapılmamış, yapay karşıtı anlamlarına geliyor. Tüketici algısına daha yakın olan bu tanıma göre endüstriyel koşullarda üretilmiş hiçbir gıdanın “doğal” olması mümkün değil ve bu şekilde etiketlenmiş gıdalar tüketicide sağlıklı, müdahale edilmemiş ürün, hatta organik ürün algısı yaratabiliyor. Yayın kuruluşumuza Buğday Derneği tarafından ulaştırılan bülten, hepimizin dikkatini bu “minik” pazarlama hilesine çekiyor…
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan “Türk Gıda Kodeksi Gıda Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliği Hakkında Kılavuz”un içeriğindeki “doğal” ve aynı anlama gelen “tabii”, “natürel” ve “natural” terimlerinin izin verilen kullanım esasları, tüketicide sağlıklı, müdahale edilmemiş ürün algısı yaratarak tüketiciyi yanıltabilecek ve organik tarım açısından haksız rekabete yol açabilecek koşullar içeriyor. Kılavuz; pastörize süt, UHT süt, siyah çay, bitki çayları, yumurta, bal, kahve, taze ve kurutulmuş, dondurulmuş meyve-sebze, yoğurt gibi ürünlerde “doğal” ifadesinin kullanımına izin veriyor.
GDO içerikli ve/veya muhtemel kanserojen olduğu Dünya Sağlık Örgütü’nce rapor edilmiş glifosat içerikli ot ilacı kullanılarak üretilmiş yem ile beslenen hayvanlardan elde edilen sütün ve yoğurdun etiketinde “doğal” ibaresinin kullanımına Kılavuz’da izin veriliyor. Benzer durum, taze sebze ve meyveler için de geçerli. Her yıl birçok zirai ilaç etken maddesi, insan sağlığı açısından tehlikeli bulunduğu için yasaklanıyor veya ilgili kodekste kalıntı limitleri düşürülüyor. Oysa ilgili Kılavuz tüm sebze ve meyveyi “doğal” kabul ediyor.
Kılavuz’daki Genel Uygulama Esasları’na göre,gıdanın etiketlenmesi, gıdanın nitelikleri açısından yanıltıcı olmamalı. Buna göre, etiketinde yer alan marka, isim, ifade, terim ve görsellerin, gıdanın özellikle doğası, kimliği, özellikleri, bileşimi, miktarı, dayanıklılığı, menşei ve üretim metodu açısından başka bir ürün grubunu çağrıştırmaması gerekiyor.Örnekleyecek olursakmargarinin üzerinde tereyağını çağrıştıracak yayık gibi görsellerin kullanılması yasak. Fakat aynı Kılavuz, “doğal” kelimesinin kullanımında aynı oranda titiz sayılmaz. Çünkü “doğal” teriminin kullanımı ve “doğal” kavramını çağrıştıran görsel unsurların kullanımı, başka bir ürün grubu olan “organik” ürünleri çağrıştırabiliyor.
Tüketiciyi yanıltabilecek bir diğer konu; çıkarılan çiğ süt tebliği de dikkate alındığında, herhangi bir pastörizasyon veya UHT işlemine tabi tutulmayan çiğ süte, UHT süte ve pastörize süte “doğal” denebiliyor olması. Oysa çiğ süt, tüketici tarafından satın alındığı ana kadar herhangi bir işlemden geçmiyor. UHT sütlerin ise, üretimi sırasında yapılan ısıl işlemler sonucu doğal bileşenleri değişime uğruyor. Ayrıca çiğ süt işletmelerinin hastalıktan ari işletme olması zorunlu iken diğerleri için bu bir zorunluluk değil.
Yönetmeliğin amacına hizmet etmesi, haksız rekabetin önüne geçilmesi ve tüketici haklarının korunması açısından ilgili Kılavuz’da ve gerekiyorsa Yönetmelikte bir an önce değişiklik yapılması gerekiyor. Buğday Derneği, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'na bağlı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü ile konuyla ilgili irtibata geçmiş. Dernek, ilgili makamlara iletilmek üzere www.change.org üzerinden “Doğal teriminin pazarlama malzemesi olarak kullanılması yasaklansın” imza kampanyası da başlatmış. Siz de www.change.org üzerinden Buğday Derneği’nin bu çabasına destek verebilirsiniz.
Gökçen Parlar Ünal
gokcenparlar@dogayayin.com