Dünyayı Google Konglomerası yönetiyor
Google projesi, 1996 yılında Stanford Üniversitesi’nde doktora yapan iki öğrenci Larry Page ve Sergey Brin tarafından önceleri “Backrub” (sırt masajı) adında bir arama motoru olarak ortaya atıldı. 4 Eylül 1998 tarihinde özel bir şirket olarak faaliyete geçti. Bu yeni arama motoruna, internette yer alan sınırsız bilgiyi yansıtacak, 10100 değerinde çok büyük bir sayı olan Googol’dan yola çıkarak isim verdiler. 20 yıl geçmedi ki varılan noktaya sayısal olarak göz atalım: Google, arama motoru pazarının yüzde 82’sine sahip. 2017 yılı Global 500 adlı rapora göre Google, geçen yıla göre marka değerini yüzde 24 artırdı ve 109,5 milyar dolara yükseltti. Apple’ın marka değerinin yüzde 27 azalarak 107,1 milyar dolara düşmesiyle Google, artık dünyanın en değerli şirketi. Dünyadaki her altı kişiden biri, Google’ı kullanıyor. Akıllı telefon kullananların yüzde 88’i Google aramalarını kullanıyor. Google üzerinden her gün 5 küsur milyar arama yapılıyor, her gün 1 milyarın üzerinde Google çeviri hizmeti kullanılıyor. Google şirketleri arasına katılan Youtube video kanalına bir dakika içinde 400 saatlik video yükleniyor.
Google Earth’ün veri tabanı kapasitesi yaklaşık olarak 20 petabayt civarında. Google, yayınladığı reklamlardan yılda, dünya kanallarının primetime kuşaklarında aldığı reklamların toplam kazancından daha fazlasını, 20 milyar dolar kazanıyor. Google’ın çatısı altında faaliyet gösterdiği, 500 milyar dolar piyasa değerindeki çatı şirketi çokuluslu Alphabet’in bünyesinde; akıllı ev sistemlerinden yapay zekâya, enerjiden tıbba kadar birçok farklı şirket bulunuyor. Google’ın altında da Android, Youtube, Google Search gibi şirketler var. Yani hiç kimse Google’ın nasıl bir hacme sahip olabildiğini net olarak ortaya koyamıyor, koyabilse bile bu bilgi göz açıp kapayana kadar eskiyor.
Google, internette kendine teşhis koymaya çalışan insanlar için uygulama geliştiriyor. Stanford Tıp Fakültesi, Chicago ve San Francisco tıp fakültelerinde test edilen yeni uygulamada hastaneler, hastalarının medikal geçmişini Google’a ekliyor, böylece hastaların yakalanabilecekleri hastalıklar tahmin edilebiliyor. Dahası, hangi hastanın hastaneye gitmesi gerektiğini de gösteriyor, hastane bile öneriyor. Yazılım tarafından donanım tarafına da geçen Google, her şeyi dijitalleştirmeye çalışıyor. Gözlükten saate, şapkaya kadar giyilebilir teknolojiler, sürücüsüz otomobiller, yapay zekâ ile akıllandıracağı her şey, Google’ın ilgi alanında. Yapay zekâ kullanarak Google, Türkçe dahil 8 dilde “düşünerek” çeviri yapıyor. Bu adımla, bilgisayar çevirisi ve insan çevirisi arasındaki kalite farkını yüzde 50’den daha fazla kapatmış durumda. Hedefte 103 dil var. (Google Translate, Uzay Yolu filminde kullanılan Klingonca diline de çeviri yapabiliyormuş!)
Kürşad Oğuz, Gazete Habertürk’te yayımlanan bir yazısında; “Sesli komutlarınızı yazıya da çeviriyor. “Mehmet’e mail at” dediğinizde atıyor, “Londra fotoğraflarımı göster” dediğinizde albümünüzden seçip gösteriyor” diyor. Oğuz, Google Asistan hizmetine “çok mutsuzum” dediğinde Google Asistan’ın cevabının, “sana en sevdiğin parçayı çalayım” olduğunu sözlerine ekliyor.
Google Kültür Enstitüsü, sanat eserlerini, sergilerini dijitalleştiriyor, milyonlarca görsel ve dökümandan oluşan envanter haline getiriyor. Diyorum ya, el atmadığı konu yok.
İnternet bulunmayan bölgelere de hızla internet götürecek Google Loon ile kablosuz internet bağlantısı balonlar aracılığıyla tüm dünyaya yayılıyor. İnternet, yerden balonlara gönderiliyor ve balonlar interneti dağıtıyor.
Google, sosyal medya hesapları, e-posta, WhatsApp gibi kullandığımız pek çok iletişim ortamı ile entegre çalışıyor. Böylelikle her birimizi annelerimizden iyi tanıyor, takip ediyor, girdiğimiz her siteyi, yaptığımız her aramayı kaydediyor, siz “geçmiş içeriklerinizi” silseniz bile o hiç unutmuyor. Tabii böylesine bir istihbaratın kullanım alanları akıl edemeyeceğimiz, sayamayacağımız kadar çok olabilir ama en göz önündeki kullanımında, reklamcılık öne çıkıyor. Zira bizi bu kadar iyi tanıyan Google, girdiğimiz sitelerde ilgi alanlarımıza göre reklam görüntülüyor. Google reklam gelirlerini artırmak için sıkça tutum değiştiriyor, yeni uygulamalar başlatıyor. Mesela Google, chrome’un yeni versiyonu sayesinde kullanıcıların ziyaret ettikleri internet sayfalarında karşılarına çıkan reklamlarla otomatik oynamaya başlayan müzik ve görüntüleri engelleyebileceğini belirtti. Bunun nedeni, çok takip edilen sitelerde reklamların otomatik olarak görüntülenmesi yüzünden ırkçılık, terör gibi kötü içerikli sitelerde de reklamlar görüntüleniyor, markaların imajlarına zarar veriyor düşüncesi ile HSBC, McDonald’s, Audio gibi pek çok tanınmış markanın, Google’ın yönettiği reklam servislerini kullanmama kararı alması olarak gösteriliyor. Rahatsız edecek kadar çok reklamlı, özellikle açılır pencereli rahatsız edici reklamlar bulunan internet sitelerine bir ambargo uygulanacak deniyor. Google’ın kullanıcılara zararlı olduğunu, göz zevkini bozduğunu düşünmediği reklamlara dokunmayacağı söyleniyor. Yani istediği reklamı gösterecek, istemediğini, kendisi dışında gelişen bir reklam girişimini engelleyebilecek. Kullanıcılardan Google reklamları filtrelemek için cüzi bir ücret isteyebilecek. Haksız rekabet ve vergi konuları başta olmak üzere Avrupa’da, Türkiye’de, birçok yerde yasal sıkıntılar yaşıyor, onlar da deyim yerinde ise “beğenmeyen küçük oğluna almasın” tavrı içinde büyümesini sürdürüyor.
Oya Bakır
oyabakir@dogayayin.com