Header Reklam
Header Reklam

Un Çuvalı…

22 Mart 2018 Dergi: Mart-2018

8 Mart Dünya Kadınlar Günü, pek çok farklı etkinlikle kutlandı. Yürüyüşler, paneller, konferanslar… Hatta coşku kısmı biraz abartıldı, mağazalar için birer pazarlama argümanına dönüştürüldü, kampanyalara, indirimlere vesile oldu. Kasa önlerinde kuyruklar oluştu mu, ekonominin canına can katıldı mı bilemiyorum ama şahsen bu alışveriş şenliğinin Dünya Kadınlar Günü ile bağdaştırılma çabasına kesinlikle karşıyım. Zira çıkış noktası olarak kabul edilen olay, sizlerin de malumu olduğu üzere; 8 Mart 1857’de ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisinin daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başlaması ve akabinde yaşanan korkunç olaylardır. Polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucu 129 kadın işçi o direnişte can vermiştir. 26 - 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka'nın Kopenhag kentinde Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın Dünya Kadınlar Günü olarak anılması önerisini getirmiş ve öneri oybirliğiyle kabul edilmiştir. Yani öyle alışveriş şenliğine uygun bir çıkış noktası yok görüldüğü üzere...

Şirketlerin ihtiyaç duydukları pazarlama faaliyetlerini daha yaratıcı fikirler ve argümanlarla çözmelerinden yanayım. Pazarlama konusunda uzman olmadığımdan muhteşem fikirler veremeyeceğim ama 1939 yılında yaşanmış şahane bir örneği hatırlatarak belki uzman olana ilham verebilirim:

1939-40 yıllar, II. Dünya Savaşı'nın başladığı ve Amerika'da Büyük Buhranın devam ettiği yıllar. İnsanların fakirliğin gerçek anlamını iliklerine kadar hissettiği dönemler. Yaşamak için ihtiyaç duydukları gıda parasından gayrı hiçbir şeye ayıracak tek kuruşun olmadığı dönemlerde fakir insanlar, çocukları ve kendileri için giysi alamıyorlar. Giysi sıkıntısını çözebilmek için zamanla un çuvallarını kullanmaya, çuvallardan kendilerine ve çocuklarına giysiler dikmeye başlıyorlar. Durumu fark eden birkaç un üreticisi, bu çabaya hak ettiği kıymeti vererek harika bir şey yapıyor: Un çuvallarını renkli, çiçekli, desenli üretmeye başlıyorlar. Böylece insanlar kendilerine daha renkli elbiseler dikme şansına sahip oluyor. Bu, aynı zamanda insanların içinde bulundukları darlığı bir kez bile olsa gülümseyerek göğüslemelerine vesile oluyor. Ardından un çuvallarının üzerine kesilip birleştirildiklerinde oyuncak ayı, tavşan olabilecek kalıplar basılıyor. Böylece un çuvalları, annelerinin bir iki dokunuşuyla çocuklar için harika oyuncaklara dönüşebiliyorlar. Çok zor zamanlar olmasına rağmen, yaptıkları bu basit hamle ile un üreticileri sadece para değil, aynı zamanda insanların gönlünü de kazanıyorlar.

Günümüz şirketlerine örnek olması dileğiyle…

Gökçen Parlar Ünal

gokcenparlar@dogayayin.com