Header Reklam
Header Reklam

Sonsuz Bir Akış Içinde Kalıcı Olmak

05 Nisan 2004 Dergi: Nisan-2004

Ethica’nın yazarı Spinoza’ya göre hayat, her şeyin varlığını sürdürmek için belirsizce ve sonsuzca harcanan bir çabanın (conatus) süregidişi, sonsuzca bir akıştır. Bu sonsuz çabanın, sürecin içinde insan, “bilinç sahibi” olma özelliğinden ötürü en şanssız, düşkün varlıktır. Bilinçli oluş, aynı zamanda fikir üretebilmeyi, fikir sahibi olmayı getirir. Fikir sahibi olmak için, insanın fikir sahibi olacağı şeyi önceden tanıyor, biliyor, olması gerekiyor. Limonun ekşi olduğu hakkındaki fikriniz, limonu daha önce tatmış olmanızdan, limonu daha önce biliyor oluşunuzdan kaynaklanır. Mutsuzluklar, daha önce bilinen şeylere dair elde edilen fikirlerin bilinçlilik düzeyinde devinmesi sürecinde ortaya Çıkar. Spinoza’ya göre insan, bu nedenle, mutsuz olabilmesinin koşullarını üretebilen bir varlık türüdür. Özetle madem ki mutsuzluk gibi bir çıktısı, bir “yan ürünü” olan bir yeteneğe, ‘’bilince’’ sahibiz, madem ki bu marifetin “mutsuzluk” gibi bir faturası, külfeti var, hiç olmazsa nimetinden de olabildiğince yararlanmayı bilmek gerekiyor. Üstelik salt kendi kısacık ömrü süresince bir şey ifade edebilecek “yarar”ı değil, sonsuz bir akış olarak görülmesi gereken “hayat” içerisinde kalıcı olabilecek yararı hedeflemek, bilincin getireceği mutsuzluğu en aza indirgeyebilecektir. Kendimizden başkalarını da etkileyecek “fayda” gerçek duygusal tatmini sağlayacaktır. Bunu tek başımıza, sadece kendi ömrümüz çerçevesinde gerçekleştirmiş olmak, yeterli değil. Bu “kabuller sistemi”nin bizden başkaları, bizden bir sonraki bilinçli varlıklara aktarılabilmesi, süreklilik kazanması; “iyi fikirleri”, “iyi davranışları” “değer” haline dönüştürür.

Çocuk hocasına sormuş; “Hocam, kültürlü olmak için ne gerekir?” Hoca demiş ki; “Üç üniversite bitirmek gerek” Aradan zaman geçmiş, çocuk hocanın karşısına Çıkmış. “Hocam, üç üniversiteyi bitirdim. Şimdi ben kültürlü oldum mu?” Hocası; “Hayır” demiş, “Üç üniversiteyi de sen bitirmeyecektin. Birini deden, birini baban, birini sen bitirecektiniz.” Konuşma dilimizde “öz be öz” ifadesi vardır ya, veya İstanbulluyum diyenlere sorulan “doğma büyüme mi?” sorusu... İşte onun gibi insan olmanın ağır faturası karşılığında elde edilecek “değerler”e öz be öz sahip olabilmenin yolu “öğrenmek-öğretmek”, “edinmekedindirmek” veya “edinmek-aktarmak” ilişkisindeki eylemlerdir. Aksi takdirde bilinç’in sadece faturasını öder, onunla elde edeceğimiz artı değerleri kullanmama yanlışına düşeriz.

ISK SODEX ve YAPI fuarları, İstanbul’u kocaman bir toplantı alanına çevirecek. (Üstelik aynı haftanın başında, Eurovision Şarkı Yarışması da İstanbul’ da yapılacak. Yani 3 Mayıs ile başlayan hafta, İstanbul “olağanüstü hal bölgesi” Otel, ulaşım, ... ) Bu nedenle cümle alem, “sektörcek” koşuşturuyoruz. Bunca çaba, elbette başarı puanları kazandıracak. Tüm edinimlerin hayatın kendi sürekliliği içinde taşınabilir olmasını sağlamak da, birinci hedefimiz... Anlık başarı puanlarının bizi birinci hedefimize erişmemizi engellemesine izin vermemek lazım. Yine Spinoza ile bitirelim. (Nereden çıktı Spinoza demeyin, adam “var” olmuş ve fikirleri sayesinde de hala “var” kalıyor) “En kolaycı bir umudun peşine düşebildiğimiz gibi, en sapkın, en tahakkümcü tiranlık tarzlarının bile bizi rahat ettireceğine inanabilir, boyun eğeriz. Boyun eğmek üzere muazzam karmaşıklığa sahip makinalar ve sistemler yaratmışız ... “

Başarı ve mutluluk dileklerimizle iyi bir bahar diliyoruz ...

Oya BAKIR oyabakir@dogayayin.com