“Nüfusumuz genç, hayallerimiz yaşlı…”
Bilişim devi Intel, Türkiye’de inovasyon ve girişimcilik kültürünü geliştirmek, hayaller ile girişimcilik arasındaki bağlantıyı ortaya koymak amacıyla ülke çapında kapsamlı bir Hayal Haritası ve Girişimcilik DNA’sı araştırması gerçekleştirdi. Araştırmanın sonucuna göre “hayal kurmayı bilmiyoruz, hayal etmiyoruz, sadece umut ediyoruz” (Gerçi Türkiye’nin Umut Haritası araştırması da yapsalar, acaba bu tespitin “sadece umut ediyoruz” kısmını destekler sonuçlar çıkar mı, emin değilim). Araştırma sunumunda, hayal DNA’sının ‘kendine özgülük’ten beslendiği söyleniyor. Eskiden ‘şahsına münhasır’lık bir hastalık gibi algılanmıyordu. Şimdilerde ise -ilköğretim çağında çocuğu olanlar bilir- bir “normal çocuk” anlayışı var ki, bu “tek tip” çocuk profiline uymayanları doğru pedagoga gönderiyorlar. Bu standardizasyon çalışmaları ile bireyler ya sistemin biçimlendirdiği “normal”lere dönüşecek, ya da dışlanan “anormal”lere katılacaklar. “Özgün olmak”, teknolojide veya tasarımda olumlanırken, konu birey olunca “bi tuhaf” karşılanıyor. Ama bu torna tezgahından çıkmışçasına bir örnek toplumdan yaratıcı yenilik içeren ürün ve teknolojiler geliştirmesini bekliyoruz. İnovasyona gelene kadar bakın işte; hayal etmeyi bile beceremiyormuşuz. Intel’in araştırmasına katılan her iki kişiden biri; hayal kurmak için kişinin “geçim derdinin olmaması” gerektiğini düşünüyor. Yani hayal etmek “tuzu kuru”ların işi imiş.
Araştırmanın dikkat çekici bir sonucu da toplum geneli ile üniversite öğrencilerinin çok farklı bakış açılarına sahip olması. Toplum genelinde girişimcilik fikirlerine dönüşebilecek “üretken” hayal kurabilenlerimizin oranı yalnız yüzde 15.Araştırmaya katılanların yüzde 78’i girişimciliği aklından bile geçirmemiş. Üniversite öğrencileri özelinde gerçekleştirilen “girişimcilik” kapsamındaki araştırma sonuçları ise umut vaat ediyor. Girişmek istemeyen toplum genelinin aksine, üniversite öğrencilerinin yüzde 78’i girişimci olma fikrine sıcak bakıyor ve en çok teknoloji destekli sektörlerde girişimci olmak istiyor. ‘Türkiye’den milyar dolarlık şirket çıkar mı?’ sorusuna toplum geneli % 66 oranında “hadi oradan, güldürme” derken, üniversite öğrencilerinin % 60’ı “neden olmasın, pek tabii olur” diyor. Desenize üniversiteli gençlik gelecek vaat ediyor. Amaüniversite öğrencilerinin yüzde 75’i Türkiye’deki iş ortamının girişimcilerin önünü açmadığına, aksine zorlaştırdığına inanıyor. Bu yüzden on öğrenciden altısı girişimlerini yurtdışında yapmayı planlıyor.
Güneydoğu’da, sınıra 50 metre uzakta bir okulda görev yapan Aynur Şahin bir gün öğrencilerinden hayal kurmalarını istemiş. Çocuklar “hayal ne öğretmenim?” deyince Şahin, ilk önce hayal kurmanın ne olduğunu, insanı nasıl özgürleştirdiğini öğretmek ve daha sonra onların hayallerini gerçekleştirebilmek için “Hayal Kurma Kampanyası” projesini –geçtiğimiz yıl- hayata geçirmiş.
“HayalEt harekete geç, HayalEt değer yarat” sloganıyla 2011 yılında İstanbul Kalkınma Ajansı’ndan (İSTKA) aldığı mali destekle kurulan ve 2013 yılı itibarıyla Boğaziçi Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi bünyesinde faaliyetlerini sürdüren HayalEt Kuluçka Merkezi, kurulduğu günden itibaren 725 başvuru almış, 150 girişimciye 132 saatlik girişimcilik ve iş geliştirme eğitimleri ve 14 seminer vermiş, 30 girişimciye strateji, inovasyon v.b. konularda mentorluk hizmeti sağlamış, 4 girişimciye kuluçka hizmeti vererek mezun etmiş ve 3 projenin yatırım almasını sağlamış.
Her şeyin bir hayal ile başlayabileceğine dair, insan beyni ile ilgili yaptığı çalışmalarla dikkatleri üzerine çeken ve Vehbi Koç Ödülü’nü alan Türk bilim adamı Prof. Dr. Kamil Uğurbil verdiği bir röportajda “Araştırmacı olmak için düşünmek mi daha önemli, hayal kurmak mı?” sorusuna şu yanıtı veriyor: “İkisi de çok önemli. Çok ileri adımlar atmak için hayal kurmak lazım. Ondan sonra o hayali yakalamak için de çok düşünmek lazım. İlimde başarı kazanmak çok zordur, çok hayal kurarız, bunların yüzde 99'u gerçekleşmez. Ama hayal kurmazsak hiçbir şey gerçekleşmez!”
Dahi bilim adamı Einstein da hayal gücünün önemine dikkat çeker: “Hayal gücü, bilgiden daha önemlidir. Mantık sizi A noktasından B noktasına götürür. Hayal gücü ise her yere…”
Bilimin önemine dikkat çektiği hayal etme konusunu, edebiyat ile noktalayalım ve Yahya Kemal’in Deniz Türküsü şiirin son iki dizesini hatırlayalım: “Yürü! Hür maviliğin bittiği son hadde kadar!.. İnsan, âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar.”
Oya Bakır
oyabakir@dogayayin.com