Header Reklam
Header Reklam

Nereden çıktı bu müsilaj?

12 Haziran 2021 Dergi: Haziran-2021

Son günlerde sık sık karşımıza çıkıyor haber bültenlerinde: “Marmara Denizi’nde müsilaj sorunu” diye. İsmi “müsilaj” gibi kulağa pek yabancı geldiğinden olsa gerek, insanların büyük bir kısmı sorunun ne kadar ciddi olduğunun farkında değil. O halde önce bunu düzeltelim: Marmara Denizi ölüyor! Üstelik bunu durdurabilmek için ne yapabileceğimizi bilmiyoruz. Konuyla ilgili yapılan bazı çalışmalar var ama hiçbiri kesin bir çare sunamıyor henüz. 

Prof. Dr. Ahmet Cemal Saydam; “Bunlar daha iyi günlerimiz, çünkü müsilaj kokmaya başlayacak, zamanla alt tarafa geçecek, oradaki oksijeni tüketecek. Bu aşamaya gelmemek için uyarılarımızı yapıyorduk. Bu aşamaya geldikten sonra işler çok zor. Bunun nasıl geri döndürüleceğini bilmiyoruz. Boruları daldırıp oksijen vermemiz lazım. Dünyada hiç yapılmamış akla hayale gelmeyen, kime desen gülecek projeler yapmak zorundayız maalesef. Marmara’yı, denizi böyle kirletmeyi başaran ilkiz, bu yöntemleri de deneyen ilk oluruz. “Çalıştay yapalım” diyorlar. Marmara’da bu sistem en azından bir aydır duruyor. Çevre Bakanlığı ilgilenecekti bununla, bir aydır neredesiniz? Dün geç idi, yarın ise çok geç. Yapacak bir şey yok durum daha kötüye gidecek" diyor. Saydam, Marmara Bölgesi’nin kaybedilmesinin Türkiye ekonomisinin yüzde 30-35’inin kaybedilmesi anlamına geldiğini de vurguluyor. Zira sorun, turizm, emlak, sanayi, gıda (deniz ürünleri) gibi çok sayıda sektörü doğrudan ilgilendiriyor.

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM)’nin başlattığı “Salgın ve Toplum” webinar serisi kapsamında düzenlenen “Marmara Denizi'nde Neler Oluyor? Kirlilik, Isınma ve Müsilaj Sorunu” başlıklı toplantıda, Marmara Denizi’nde yaşanan gelişmeler ele alındı. Toplantıya katılan uzmanlar, Marmara Denizi’ndeki yıkımın bir iç denizin ölümü olduğu ve bu tür çevresel felaketlerin beklenmedik yeni salgınlara yol açabileceği uyarısında bulundu.

Peki ama nereden çıktı bu müsilaj, kim yaptı bunu? Bakınız Deniz Biyoloğu Mert Gökalp bu soruya nasıl cevap veriyor: “Müsilaj topyekûn bir insan felaketidir, doğal bir olay değildir. Nehirlerden gelen zirai atıklar, kimyasallar, gübreler, pestisitler ve diğer kimyasallar Marmara’ya akıyor. Sanayi ve endüstriyel tesislerin neredeyse yüzde 40, 50'si Marmara Bölgesi’nde ve bunların atıkları denize gidiyor. Bazı tesisler arıtma tesislerini yenilediler artık arıtma yapılıyor. Ama bazı tesislerde özellikle geceleyin fark etmediğiniz şekillerde derelere, denizlere akıtılıyor atıklar. Bunun haricinde evsel atıklar yani Marmara etrafında yaşayan 25 milyon insanın atıkları arıtılmadan ya da az arıtılarak “derin deşarj” denilen bir sistemle Marmara Denizi'ne akıtılıyor. Eğer bunun çözümü için ivedilikle harekete geçmezsek 25 milyon nüfus burada barınamayabilir”. Yani “kim yapmış, nasıl olmuş sorusunun da yanıtı alenen ortada: Bizler yaptık, hepimiz… Müsilajı toplayarak sorunu çözebilir miyiz sorusuna ise uzmanların yanıtı ne yazık ki “hayır”. Yani bazı belediyelerin müsilajı toplamak için yaptıkları çalışmalar sorunu çözmeyeceği gibi uzmanlara göre müsilajı artırabilir bile…  

Bazı üniversiteler bu sorunun çözümü için kolları sıvadı. Örneklerine bakalım: İstanbul Üniversitesi (İ.Ü.) Su Bilimleri Fakültesi’nden müsilaj sorununu incelemek üzere Marmara Denizi’ne açılan uzman ekip, ilk incelemelerinde denizde çözünmüş oksijenin bitmek üzere olduğunu tespit etti ve atık suların Marmara’ya derin deşarjının hemen sona erdirilmesi çağrısı yaptı. Yine İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi tarafından, müsilajı doğal ortamında deniz bakteri izolatları ile temizlemek için çalışma başlatıldı. İ.Ü. Su Bilimleri Fakültesi Deniz Biyolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülşen Altuğ ve ekibi tarafından başlatılan pilot proje Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Tarım ve Orman Bakanlığı’nın onayına sunuldu. Onay sürecinin ardından Yenikapı'da müsilajın olduğu yerde bariyerli bir alan oluşturuldu ve bu alana üniversitedeki bilim insanlarının daha önce denizlerdeki çalışmalarında elde edilen yararlı bakteri karışımları verildi. Sonuçları göreceğiz… Bir başka çalışma da Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Çorlu Mühendislik Fakültesi’nden geldi. Fakültenin Dekanı Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, müsilajı laboratuvar ortamında reaktif oksijen türleriyle difüze ederek, müsilajın içindeki organik maddeleri parçalayıp, etkisiz hale getirdiklerini söyledi. Ancak laboratuvar ortamında alınan küçük bir örnek ile yapılan bu başarılı çalışmanın devasa Marmara Denizi’ne nasıl uygulanabileceği hâlâ muamma…

Müsilaj sorununu çözebilmek için bilim insanlarının pes etmeyeceği aşikar… Gönlümüzden geçen elbette ki derhal bu felaketten kurtulmak. Gel gelelim, insanların bakış açılarının değişmediği, bilgi ve farkındalıklarının artırılmadığı, doğanın tek bir su damlasından minicik bir böceğine, yeşeren bir tek ottan bir avuç toprak parçasına kadar kocaman bir bütün olduğu ve o bütünlüğün bozulması halinde insanların geleceğinin de yok olmaya mahkum olduğu gerçeğinin kavranması gerek. Aksi halde bugün müsilaj, yarın orman yangınları, bir sonraki gün hava kirliliği, iklim krizi, kuraklıklar, göçler, çok daha güçlü şekilde insanlığı tehdit etmeye devam edecektir…

Gökçen Parlar Ünal
gokcenparlar@dogayayin.com