Header Reklam
Header Reklam

Kapitalizm Kabuk Değiştirmeye Çalışıyor

05 Ekim 2008 Dergi: Ekim-2008
Sistemin patronu rolünü oynayan ABD’de ısrarla “mortgage” krizi! olarak adlandırılan çalkantının boyutları nereye varacak? 

Kapitalizmin açmazı; bir yandan ekonomik büyümenin dayandığı önemli noktalardan birisinin ücretlilerin tüketimine bağlı olması, öte yandan sermayenin büyüyebilmesi için ücretlerin düşük tutulması. Sistemin bu açmazı bünyesinde taşırken mevcutiyetini koruması hatta geliştirmesi için sürekli olarak tüketimin devamlılığını sağlaması gerekiyor. Böylelikle dünyalılar kredi kartlarıyla, tüketici kredileriyle tanışıyor. Sistem, ABD’li iktisatçı J.B.Clark’ın dediği gibi “sürekli olarak daha fazla değirmenler üretecek olan değirmenleri inşa ediyor”. 


ABD’de de tüketim, 1994’ten itibaren on yıllık dönem içinde milli gelirden daha hızlı arttı. Bir yandan ücretler yerinde sayarken hatta bir miktar düşerken tüketim artışı nasıl açıklanıyor? Sistem, şapkadan tavşan çıkarıyor. Güç bir iş gibi görülüyor ama asıl güç olan bunu başarmak değil, sürdürebilmekte..Nitekim sürmesi konusunda alarm sinyalleri kulak tırmalıyor. 


Ekonomik büyüme, -özellikle son on-on beş yıldır hız kazanan bir biçimde- “borçlanma”dan besleniyor, yani ekonomiler borç’la ayakta durabiliyor. Bu arada bu durum, sisteme yeni bir açmaz daha getiriyor: Aile bütçelerinin önemli bir kısmını borç geri ödemesine ayırma zorunluluğu içindeki “ücretli”, -bir tezat gibi görülse de- yaratıcılığını, girişkenliğini kaybediyor. Zira iş değiştirme, yeni bir girişim içinde yer alma, “maceraya atılma” riskini göze alamıyor. Borç yükünün getirdiği gelecek kaygısı karşısında; “mevcut durumu” koruyabilmekten daha güvenli bir seçenek görmüyor. Bu ise, sistemin ihtiyacı olan “girişimciliğin” de önünü tıkıyor. Araştırmalara göre “fırsatlar ülkesi”nde sosyal hareketlilik en düşük seviyesinde. “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma” korkusu insanı kıskıvrak bağlıyor. Ücretler artmıyor, tüketim malları, konut fiyatları artıyor, kredi faizleri yükseliyor. Hal böyle olunca faiz yüküyle birlikte gideren artan borçlar da ödenemiyor. ABD’de 2005 sonunda kredi kartları borç açığı; kredi kartı sahibi kişi başına 5 bin dolar civarındaydı. Ödenmemiş kredi kartı borçları toplamı 338 milyar doları buldu. 


Öte yandan dışsal tehditlere inandırıcılık sağlayarak artışı meşrulaştırılan askeri harcamalar öyle bir boyuta geldi ki, ABD tarihinde ilk kez 1 trilyon USD sınırını aştı. Bu durumu Chalmers Jonson, Le Monde Diplomatique’te şöyle dile getirdi: “Savunma Bakanlığı’nın 2008 mali yılı için planladığı harcamalar, diğer tüm ulusların askeri bütçelerinin toplamından büyüktür... Irak ve Afganistan savaşlarına harcanacak ek bütçenin kendisi de Rusya ve Çin’in askeri bütçelerinin toplamından büyüktür. 2008 mali yılına yönelik savunma bütçesi İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki en büyük bütçeyi oluşturmaktadır.”


Tabii ki sistemin küresel kapsama alanı içindeki pek çok etken, bir yandan sistemin altını oyuyor. Tek başına Çin, 1 trilyon ABD dolarından fazlasını dış rezervlerinde tutuyor. Tüm bu yaşananlar, sistemin sonunun geldiğinin değilse de -en azından şimdilik- kabuk değiştirmesinin zamanının geldiğine işaret ediyor gibi.  ABD yeni oyun alanını belirledi bile: Afrika. Düşünün, sadece Batı Afrika, yaklaşık 60 milyon varil petrol rezervine sahip.


Bu krizin adını da, tanımını da doğru belirlemek çok önemli. Zira çözümü üretebilmek için sebebi anlamak gerek. 1970’lere kadar üretimin yardımcısı konumunda bulunan finans kesimi baş role soyunup güçlendikçe, daha büyük paralarla oynamaya alışan sermayenin, yeniden üretimin gücünü görebilmesi gerek. Toplumsal eşitsizliğin tırmanış hızını yavaşlatmak, hırsları budamak, içinde var olamayacağımız uzaklıktaki bir geleceği koruma, savunma sorumluluğu duymak ve bunu yapabilmek için paranın sihrine inanmamak gerek.


Sağlık ve esenlik dileklerimle... 


Oya BAKIR

oyabakir@dogayayin.com


Etiketler