Header Reklam
Header Reklam

Hem kazandık hem kaybettik... Tesellimiz; kazandıklarımız...

05 Kasım 2014 Dergi: Kasım-2014
Hayır, biz Doğan Hoca’yı kaybetmedik, kazandık. Çünkü hayatımıza girdi, yaşanmışlıklarımız içinde yer aldı, yaşanmışlıklarımızı zenginleştirdi. Şimdi anılarımız bir yandan canımızı yakıyor, bir yandan yüzümüze -hüzünlü de olsa- bir tebessümü konduruyor. Anılarımız… İyi ki varlar. Ya hiç olmasaydı, ya Doğan Hoca’yı hiç tanımamış olsaydık; şu an olduğumuzdan daha eksik olmaz mıydık?
Bir sohbetimizde; “Bir şirket yaşar veya yaşayamaz. Yaşayamazsa memlekete darbe vurmaz, yenisi kurulur... Ama yeni insan kaynağı yetişmiyorsa umut da yoktur. Hocaların görevi, sadece bir bilgiyi, bir veriyi öğrencisine yüklemek değil, ondan bir ‘adam’ yetiştirebilmektir" demişti hocamız Doğan Özgür… “Beyin gücü israfı önlenmeli. Türkiye’de beyin takımı olmadan, işin sürdürülemeyeceğini öğrendiğimiz zaman çok şey değişeceği inancındayım”.
Beyin gücünü sadece mühendislik alanında değil, Türkiye’de politikanın kalitesi ve pozitif dinamizmi açısından da en önemli faktör olarak görüyordu: “Ne zaman ki sosyal düşünce yapısı içindeki üniversite gençliği savaşa sokulmuştur, kırılmıştır, politikadan temelli uzaklaştırılmıştır. O kuşağın kırılması ile devlet üçüncü sınıf bürokratların eline kalmıştır. Verecek bir şeyi olmayan ve vatan sevgisinden uzak bürokratın görevini suistimal etmesini önlemek neredeyse imkânsızdır. 1968’den itibaren polis-devlet yapısı ile bir dönem gençliği silindi. Okuyan, düşünen, düşünmeyi seven ilerici yöneticilere, bürokratlara sahip olabilme imkânımızı teptik. Bunu görmeli ve değiştirebilmek için her şeyi yapmalıyız… Bilgi sermayesi, bir afette kurtaracağınız ilk şey olmalı… Eğitim kalitesi, yaşam kalitesine damgasını vurur… Eğitim kalitesi, bilginin de kalitesini belirler”.
Bu sektörün gelişim sürecini izleyebilmiş pek çok kişi Doğan Hoca’yı “üniversite-sanayi işbirliğinin” neredeyse miladı kabul eder. 2007 yılının Haziran ayında düzenlenen YTÜ Geleneksel Mezunlar Gecesi, aynı zamanda Prof. Dr. Doğan Özgür’e Vefa ve Şükran Gecesi olmuştu. Gecede MMO adına MMO İstanbul Şubesi Başkanı Tevfik Peker, Doğan Hocaya MMO adına bir şükran plaketi takdim ederken şunları söylemişti: "Hep konuşulur; “Sanayi-Üniversite iş birliği nasıl olmalıdır” diye. Sayın Doğan Özgür 15 Haziran 1988’de, bundan 19 sene önce YTÜ bahçesinde açtığı sanayi sergisi ile bunun ipuçlarını verdi, olacağını gösterdi. Katkılarından dolayı binlerce teşekkür ederken, MMO olarak şükranlarımızı sunmak istiyoruz. Bilime, Makine Mühendisliğine yaptığınız katkılar daima saygıyla anılacaktır." Aynı gecede KOSİD (Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi İşletmecileri Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Rıdvan Mertöz ise konuşmasında Doğan Hoca’nın 1984’te, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi İşletmelerinin KOBİ olarak anılmasını sağlayan isim babası olduğuna dikkat çekmişti.
Türkiye’nin sanayici kimliğinden vazgeçmemesi gerektiğine, yan sanayinin önemine her fırsatta dikkat çeken Prof. Dr. Doğan Özgür’ü gülümsetmek de kolaydı, sinirlendirmek de… Onu sevmek, saymak da çok kolaydı, kendini sevdirmek de… Şimdi özellikle bayramların ilk günü, öğleden sonra aradığımda; “Oo hanımefendi, bu saate kadar aramayınca, benim aramamı bekliyorsunuz diye az sonra arayacaktım” diyen sesini duyamayacağımı bilmek bile yeterince acı veriyor. Ama Özden Hoca’mızın (Doç. Dr. Özden Ağra) cenazesinde söyledikleri de aklımdan çıkmıyor: “Artık onun emanetleriyiz… ve birbirimize emanet”.

Dr.Oya Bakır
oyabakir@dogayayin.com