DEPREMİ KEŞFİMİZİN l. YILINDA DÜŞÜNMEYE ÇAĞRI
Ve Türkiye tartışmaya başladı "Yapı Denetimi'ni, "Denetim Prosedüru'nü. Jeoloji ve Jeofizik mühendislerinin "ne işle iştigal ettiklerini" yine 17 Ağustos 1999'da öğrendik. Deprem yeni bir doğa aktivitesi değil, afet sonucu ölümlerle ilk kez karşılaşmıyoruz. "Sorumsuzluk" ve "Küçük hesapçılık" hiç, ama hiç yeni bir tespit değil. Yeni olan ne, böylesi dehşet veren? Nasıl "Susurluk sonrası çok şey değişti" ise, "17 Ağustos 1999'dan sonra" da çok şey değişti, değişmeli. Marmara Bölgesi'nin - özellikle İstanbul'un- bu dehşeti yaşamış olması, ülke genelinde daha büyük bir etki yarattı. Bunun yanı sıra Körfez Savaşı ile birlikte başlayan "felaket naklen yayını geleneği" sayesinde, tüm Türkiye, hiçbir "reality show"da bulamayacağımız "dehşet görüntüleri" ile, bir kez daha "Türk gördüğüne inanır" amiyane deyişini doğruladı. Devlet Baba, "ilk an" reaksiyon gecikmesini hızlı telafi sürecine girerek, devam etmekte olanlar dahil inşaat ruhsatlarını -bir çok yerde- iptal etti. Kararnameler, yönetmelikler hazırlama çabasına girdi. Yaklaşık bir yıl sonra yürürlüğe girmesi beklenen kararname ve yönetmeliklere bakıldığında, yaşama geçirilemeyen, ama teoride -kısmen- umud vaadeden bir şeyler görmekteyiz. Ve hep soruyoruz: Neden? Bu yasal düzenleme için 17 Ağustos beklenmemeliydi, ama bu yasal düzenleme, reel gereksinimleri karşılayabildi mi? Yoksa sadece inşaat sektörüne zorunlu tatil vererek, böyle bir lokomotif sektörün kısıtlanması ile "enflasyonun aşağı çekilmesi" hedefine mi hizmet edildi yalnızca. Hepimizin sudan, telefondan, otomobillerden ve daha bir çok şeyden ödediğimiz "deprem vergileri"nin (yaklaşık beşyüzküsur trilyon TL) bu tarihe kadar neden sadece yarısı depremle ilgili olarak harcanmış? Bu günlerde sıkça gördüğümüz "Unutmayacağız, Unutturmayacağız" mesajları ne için ve kime? Bütün bu soruları cevabını bir an olsun bir tarafa bırakırsak, ferdi olarak kendi yanıtlarımızı bulmaya çalışırsak, kendi dünyamızda şu soruyu yanıtlamamız gerekecek: "Her şeyin bir bedeli, bir faturası olduğuna göre, hedeflerimiz ve tutkularımız için ne kadar fatura ödeyebiliriz?". Bu soruyu cevaplarken, toplumsal sorumluluk penceresinden de bakabilmeyi biliyorsak, gelecekte de aynı cevabı, gururla çocuklarımıza, torunlarımıza tekrarlayabiliriz demektir. Biz verebileceğimiz cevaplardan şahsen, vicdanen müsterih olabilmeyi amaçlayalım, hep birlikte bir kamusal vicdan oluşturabilelim de, yasal prosedürlerin karşısında bir kamusal dayanak olabilelim. Önce davayı "haklı" kılalım, sonra kazanmanın yollarına birlikte çıkalım. Ben, "unutmayalım, unutturmayalım" sloganından bunu anlıyorum.
Bu günlerde sıcak gündemimizde bir de enerji darboğazı problemi var. Bu nedenle biz de, Sayın Prof. Dr. Mac it TOKSOY'un duyarlılığı ve desteğiyle alternatif enerji kaynaklarımız konusunda yeni bir köşe yazısına başladık Gelecek sayıda enerji tasarrufuna ilişkin teknolojiler konusunda yazı ve röportajlarımız olacak. 2001'e tüm sektörle birlikte biz de sektörel yayınınız olarak hazırlanırken, Türkiye'nin en kapsamlı "HVAC Katalogu ve CD Rom'u için hazırlıklarımıza da başladık. Bu sayı itibarıyla çıkan "Ücretsiz Yer Alma Formu'nu lütfen dikkatlice okuyup doldurun. Zira bu katalogun yurt içi ve yurt dışı dağıtımı, Türkiye HVAC sektörünün tanıtımına efektif bir katkı koymaktadır. Doğru eksiksiz bilgilere ulaşmak, sizlerin titizliği ile olabilecektir. İlave bilgi için lütfen her zaman www.dogayain.com adresimizden "Mekanik Tesisat Katalogu" bölümüne başvurunuz.
Yeni bir çalışma dönemi öncesi tüm okurlarımıza sağlık başta olmak üzere başarı ve mutluluk diliyoruz.
(Not Bu, 8.yılımızın son sayısı idi. 9. yaşımızda ve yeni yerimizde bizleri sevindirecek ziyaretlerinizi bekliyoruz.)
Dr. Oya BAKIR
Yazı işleri Müdürü