Clicky

Header Reklam
Header Reklam

Cumhuriyetimiz 74 yaşında...

05 Kasım 1997 Dergi: Kasım-1997

Yani yönetim gücünün, yönetme yetkisinin halktan alınacağı bir yönetim şekliyle yönetilecekti genç Türkiye. 29 Ekim 1923'te meclisten oy birliği ile çıkan "Cumhuriyet", geçtiğimiz günlerde 74. yaşını kutladı. Cumhuriyetle akran Cumhurbaşkanımız ile birlikte. Yani Türkiye Cumhuriyeti bugün hâlâ çok genç. Cumhuriyetin ilanının aylarca öncesinde, izmir iktisat Kongre-si'nde kabul edilen "Misak-ı İktisadi", ekonomik rejimimizin çerçevesini tanımlarken, kesintiye uğrayan Lozan görüşmesine olumlu bir zemin hazırlanmasına yardım ediyordu. Mustafa Kemal, açılış konuşmasında; ne kadar büyük olursa olsun askeri zaferlerin, iktisadi başarılarla sonuçlandırılmaması halinde zaferin kalıcı olamayacağını söyleyerek yeni Türk devletinin iktisat devleti olacağını ifade etmiş oldu. Kongrede belirlenen esaslar "liberal ekonomi"nin, yeni kurulan devlet tarafından da ekonomik rejim olarak benimsendiğini, onaylandığını göstermekteydi. Bu esaslar arasında; Özel girişimciliğin güvence altına alınarak teşvik edilmesi, devletin ekonomiye müdahalesinin minimize edilerek tekel oluşumlarının "anti-tekel" yasa ve yönetmeliklerle engellenmesi, yabancı sermayeye ve ithalata -koşullu olarak- açık bulunulması, üretimin, ticaret ve sanayi yapılanmamızın süratle tesisi gereği bulunmaktaydı. Yani önce ekonomik deklarasyon, sonra Lozan, sonra Cumhuriyet ilanı var 1923'ün takvim yapraklarında. Takip eden yıllarda ise sırasıyla 1924'te -Hintli Müslümanların Milli Mücadeleyi desteklemek için gönderdikleri paraların da yardımıyla- iş Bankası kuruluyor. 1925'te devlet fabrikalarının örgütlenmesi amacıyla Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası kuruluyor.

Aynı yıl şeker fabrikalarının yapımı için yasa çıkarılıyor ve 1927'de Teşvik-i Sanayi Kanunu kabul ediliyordu. Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel bir konuşmasında; gelişmemizin ana unsurlarının başında sanayimizin geldiğini, içinde bulunduğumuz dönemin Cumhuriyet tarihimizin en dinamik sanayi yapılanmasına haiz bulunduğunu ifade ederek, yapılması mutlak gereken fiilin, bu şevkin kırılmaması, desteklenmesi olduğunu vurguladı. 1923'te de 1997'de de Cumhuriyetimizin be-kaası için ekonomik gücün ve beraberinde sanayileşmenin önemi dile getirilmiş ve getirilmekte.

Ancak bu anlamda elde edilen gelişmenin ivmesinde düşüş kaydedilmemesi ve sağlıklı büyüme elde edilebilmesi için gelişmenin diğer toplumsal dinamiklerde de gerçekleştirilmesi şarttır. Örneğin kültür, eğitim, sağlık, ulaşım gibi alanlardaki gelişim ekonomiden ziyade politik koşullara paralellik göstermiştir. Aslında bunun ekonomiye yansıyan sonuçları olduğu gözardı etmemek gerekir. "Bütünsel kalkınma" ile gelişim, daha anlamlı, daha sağlıklı ve güçlü olabilecektir. Özel veya devlet menşeili üniversitelerin neredeyse her semtte tesisini sağlamak yerine "eğitim kalitesi" ve gereksinimleri temel alan eğitim kurumlarının objektif kriterlerle planlanması, öğretim kavramının yanı sıra (ve belki de daha önce) eğitim kavramının da gözetilmesi, şüphesiz iktisadi yapımızda olumlu gelişmeler sağlayacaktır. Sanayimizin gereksindiği mühendis, teknik eleman, çırak talebini tatmine yönelik eğitim-öğretim kurumsallaşması, bugün için sanayimizin tamamlanması gereken bir eksiğidir. Atatürk'ün başlatmış olduğu devrim sürecinin başarı ile sürmesi, bu ve benzeri bütünlenme çabalarına bağlıdır. Son söz olarak Prof. Dr. Macit Gökberk'in Atatürk'ün bir görüşü ile birleştirdiği saptamasını aktarmak istiyorum: "Atatürk'ün kendisi de devrimin büttinlenmesi gerekir diyor ve ... ekliyordu devrimler yalnız başlar ama devrimin bitişi diye bir şey yoktur. Başlamak ve bitmemek, gerek doğada, gerekse toplumda devrimin evrim ile benzer olan ortak yasasıdır. Bu devrim, ortaçağ dünya görüşü düzeni bütün bütüne aşılıncaya; çağdaş endüstri uygarlığına yaratıcı olarak katılıncaya değin sürecektir. Sanayileşme de yol aldıkça, Atatürk devrimleri de özlerine uygun, gerçek ortamlarını bulacaklardır"

Cumhuriyet Bayramınız Kutlu Olsun..

Dr.Oya BAKIR

Yazı İşleri Müdürü


Etiketler