COP26’nın çıktıları Türkiye için değişime işaret ediyor

Tüm dünyanın dikkatle izlediği 26. BM İklim Değişikliği Konferansı (COP26) sona erdi. Konferansın katılımcı ülkeleri, mutabık kalınan anlaşmayı imzaladı. Bu elbette dünyanın geleceği için iyi bir gelişme. Konuyla ilgili yarattığı farkındalık da büyük bir artı olarak cepte. Öte yandan, imzalanan anlaşma, pek çok çevre aktivisti, sivil toplum örgütü ve dünya medyası tarafından eleştiri yağmuruna tutuldu. Neden? Çünkü metinde yer alan, ülkelerin "azaltılmamış kömür enerjisi ve verimsiz fosil yakıt sübvansiyonlarını aşamalı olarak kaldırmayı hızlandırmaları" gerektiği şeklindeki ifade, "aşamalı olarak azaltmaları" şeklinde değiştirildi. Konu ile ilgili tüm detayları dergimizin bu sayısı için hazırladığımız dosyada bulabilirsiniz.
COP26’nın altı çizilmesi gereken çok önemli çıktılarından biri; önümüzdeki süreçte yenilenebilir enerjili sistemlerin, elektrikli araçların, yenilenebilir kaynaklı hidrojen enerjisinin çok daha fazla konuşulacağı ve bu pazarlarda hızlı ilerleyen, ar-ge ve inovasyona yatırım yapan ülkelerin yeni dünya düzeninde gücü elinde bulunduracağı.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri António Guterres, iklim değişikliği uyum önlemlerinin işe yaradığını, erken uyarı sistemlerinin yanında iklim dostu akıllı tarım ve altyapı sistemlerinin hayat kurtarıcı olduğunu ve istihdamı koruduğunu söylüyor. Bu konularda Türkiye’nin de acilen harekete geçmesi ve elini güçlendirmesi gerek.
Öte yandan, şimdiye dek kapitalist düzenin dayattığı “tüketim çılgınlığının” da sonu gelmiş durumda. Çünkü artık yeni moda “gereksizse alma!”. Pek çok marka, bu konuyu bile reklam malzemesi olarak kullanmaya çalışsa da gençler sandıklarından çok daha bilinçli ve gerçekten gümbür gümbür geliyorlar. Bu konuda Greta Thunberg’e bir teşekkür borçluyuz…
Gıda güvenliği ve su krizi ise iki hayati başlık. Alman yardım kuruluşu Welthungerhilfe (Dünya Açlıkla Mücadeleye Yardım) Genel Sekreteri Mathias Mogge, şu an dünya çapında 811 milyon insanın açlık çektiğini ve 41 milyon kişinin açlıktan ölme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirtti.
Almanya Kalkınma Bakanı Gerd Müller de açlığı "inanılmaz bir skandal" diye nitelendirerek, "Açlık cinayettir. Çünkü dünyadaki tüm insanları doyuracak bilgiye de teknolojiye de sahibiz" dedi. Dünyada her gün 15 bin çocuğun açlıktan öldüğünü belirten Müller, dünya çapında açlıkla daha iyi mücadele edebilmek için yardım kuruluşlarının daha iyi finanse edilmesi gerektiğini vurguladı.
Gıdanın, iklim değişikliği ve sağlığın bir araya geldiği nokta olduğunu belirten Glasgow Kent Konseyi Üyesi Susan Aitken, “Bölgeler, eyaletler, şehirler, belediyeler, sivil toplum ve topluluklar; işte gerçek iklim eyleminin gerçekleştirildiği yer,” diyerek bu meselenin çözümünde yerel yönetimlerin önemine vurgu yaptı. Birleşik Krallıktaki Brighton and Hove City’den Konsey Üyesi Phélim Mac Cafferty ise hükümetlerin, iklim acil durumuna yerel yönetimlerin şu anda verdiği gibi yanıt verseydi, “dünya iklim çöküşünü önlemek için çok daha güçlü bir noktada olurdu,” diyerek Aitken’i destekledi.
Türkiye’nin bir emisyon ticaret sistemi kurması ve özellikle elektrik üretiminde kömürden bir an önce çıkıp yenilenebilir kaynakları değerlendirmesi bir zorunluluk haline geldi. Kolay değil ama şart. Artık kapsamlı bir yapısal reform programı düşünmeye başlamamız lazım. Para ve maliye politikasından eğitim politikasına, sanayi politikasından ticaret politikasına kadar her şey değişecek… Neden? Çünkü yaşlı gezegenimiz Dünya böyle istiyor…
Gökçen Parlar Ünal
gokcenparlar@dogayayin.com