'Portakalın yetiştiği yerde demokrasi olmaz'
Putin iktidara geldiğinde, bakmış ki devlet kadrolarında hiçbir işe yaramayan şişkin bir kadro var, bu yükü nasıl hafifletebiliriz diye düşünmüş, işin içinden çıkamamış. "Keşke Stalin burada olsaydı da bu konuda danışabilseydim" diye aklından geçirmiş ki bakmış Stalin karşısında. Hemen ne yapması gerektiğini sormuş Stalin?e. Stalin de; "işe yaramaz herkesi kurşuna diz, sonra da Kremlin?in duvarlarını maviye boyat" demiş. Putin "niçin Kremlin?in duvarlarını maviye boyayacağız ki?" diye sorunca Stalin; "iyi ya" demiş, "herkes de bunun nedenini merak edecek, neden diyecek, niye mavi diyecek ve böylelikle kurşuna dizilenleri kimse merak etmeyecek, üzerinde durulmayacak, unutulup gidecekler"...
Montesque farklı politik toplumlardaki farklı pozitif hukuk sistemlerinin çok çeşitli faktörlere, örneğin, halkın karakterine, ekonomik koşullarla iklime, vs., göreli olduğunu söylemiş ve bütün bu temel koşullara, "yasaların ruhu" adını vermiş. Montesque, yönetim tarzlarını üçe ayırmış ve bu tarzlara uygun düşen yönetici ilke, iklim ve topraktan söz etmiş. Ona göre, devletin diktatörlerce idare edildiği despotizm, büyük devletlere, sıcak iklimlere uygun düşer ve korkuya dayanır. İngiltere örneğinde olduğu gibi, ne soğuk ve ne de sıcak olan bir iklimin hüküm sürdüğü, orta büyüklükteki devletlere uygun düşen yönetim biçimi olan monarşide, devletin tepe noktasında bir kral veya kraliçe bulunur, monarşide yönetim biçimi, şan ve şerefe dayanır. Buna karşın, soğuk iklimlere ve küçük devletlere uygun düşen rejim ise demokrasidir. Demokrasinin temel ilkesinin erdem olduğunu öne süren Montesque, tüm insanlar için geçerli olan tek bir doğa yasası ve evrensel bir insan doğası olduğunu kabul eden akılcılığa şiddetle karşı çıkmış ve kuvvetler ayrılığı prensibini ortaya atmış.
Despotizm, bir başka boyutuyla düz araziye sahip coğrafyalarda kurulan devletlerin de yönetim tarzıdır demiş filozof. Bunun nedeni burada yaşayan halkın kendilerini koruyacak yükseltiler, bunlar üzerinde kurulu kaleler gibi savunma olanaklarının olmayışı ve bunun neticesinde güçlü olana boyun eğme zaruretiymiş. Özetlersek, hem düzlük, hem de sıcak iklim isteyen portakalın yetiştiği yerde demokrasi olmaz demiş üstat.
Öte yandan yüksek lisans eğitimimizde aldığımız bir derste de yine iklimbilim ve siyaset bağıntısı konusunda hocamız, neden demokrasinin sembolünün zeytin dalı olduğunu, zeytinle demokrasinin ilişkisini izah etmişti. Bu ilişkide de zeytinin önemli bir ticari değeri olması ile gelen gelir düzeyi ile üretim sürecinde -diğer ürünlere oranla- çok daha az mesai istemesi, bu sayede her bir toplumsal düzenlemenin oylanabilmesi için zaman tanıması rol oynuyordu.
Şimdi Türkiye?nin batısında demokrasi, güneyinde despotizm, kuzeyinde monarşi, kalan bölgelerinde de biraz ondan, biraz bundan, ortaya karışık bir rejim olamayacağına göre, nasıl yönetileceğimize portakal, zeytin ve bilumum zerzevat değil, biz karar vereceğiz, üstelik sadece 4-5 yılda bir değil, her dem, var kalışımız boyunca, yaşantımızda verdiğimiz her türlü kararlaÉ
"Gideceği limanı bilmeyene, hiçbir rüzgárdan hayır gelmez" / Montesque
Esenlikle kalın...
Oya BAKIR
[email protected]
Montesque farklı politik toplumlardaki farklı pozitif hukuk sistemlerinin çok çeşitli faktörlere, örneğin, halkın karakterine, ekonomik koşullarla iklime, vs., göreli olduğunu söylemiş ve bütün bu temel koşullara, "yasaların ruhu" adını vermiş. Montesque, yönetim tarzlarını üçe ayırmış ve bu tarzlara uygun düşen yönetici ilke, iklim ve topraktan söz etmiş. Ona göre, devletin diktatörlerce idare edildiği despotizm, büyük devletlere, sıcak iklimlere uygun düşer ve korkuya dayanır. İngiltere örneğinde olduğu gibi, ne soğuk ve ne de sıcak olan bir iklimin hüküm sürdüğü, orta büyüklükteki devletlere uygun düşen yönetim biçimi olan monarşide, devletin tepe noktasında bir kral veya kraliçe bulunur, monarşide yönetim biçimi, şan ve şerefe dayanır. Buna karşın, soğuk iklimlere ve küçük devletlere uygun düşen rejim ise demokrasidir. Demokrasinin temel ilkesinin erdem olduğunu öne süren Montesque, tüm insanlar için geçerli olan tek bir doğa yasası ve evrensel bir insan doğası olduğunu kabul eden akılcılığa şiddetle karşı çıkmış ve kuvvetler ayrılığı prensibini ortaya atmış.
Despotizm, bir başka boyutuyla düz araziye sahip coğrafyalarda kurulan devletlerin de yönetim tarzıdır demiş filozof. Bunun nedeni burada yaşayan halkın kendilerini koruyacak yükseltiler, bunlar üzerinde kurulu kaleler gibi savunma olanaklarının olmayışı ve bunun neticesinde güçlü olana boyun eğme zaruretiymiş. Özetlersek, hem düzlük, hem de sıcak iklim isteyen portakalın yetiştiği yerde demokrasi olmaz demiş üstat.
Öte yandan yüksek lisans eğitimimizde aldığımız bir derste de yine iklimbilim ve siyaset bağıntısı konusunda hocamız, neden demokrasinin sembolünün zeytin dalı olduğunu, zeytinle demokrasinin ilişkisini izah etmişti. Bu ilişkide de zeytinin önemli bir ticari değeri olması ile gelen gelir düzeyi ile üretim sürecinde -diğer ürünlere oranla- çok daha az mesai istemesi, bu sayede her bir toplumsal düzenlemenin oylanabilmesi için zaman tanıması rol oynuyordu.
Şimdi Türkiye?nin batısında demokrasi, güneyinde despotizm, kuzeyinde monarşi, kalan bölgelerinde de biraz ondan, biraz bundan, ortaya karışık bir rejim olamayacağına göre, nasıl yönetileceğimize portakal, zeytin ve bilumum zerzevat değil, biz karar vereceğiz, üstelik sadece 4-5 yılda bir değil, her dem, var kalışımız boyunca, yaşantımızda verdiğimiz her türlü kararlaÉ
"Gideceği limanı bilmeyene, hiçbir rüzgárdan hayır gelmez" / Montesque
Esenlikle kalın...
Oya BAKIR
[email protected]