Normalleşme sürecini doğru algılıyor muyuz?
Türkiye’de 1 Temmuz’da düğün salonları ve internet kafeler, 6 Temmuz’da ise lunaparklar açıldı. Vaka sayısında artış da bu erken normalleşme veya “yeni normal”leşememe sonucunda kaçınılmaz oldu. Normalleşme kavramını “eski güzel günlere”, bu süreç hiç yaşanmamışçasına dönüş olarak gören, görmek isteyen vatandaşlarımız, tehdidin geçmediğini, tedbiri elden bırakmaması gerektiğini düşünmek bile istemiyor.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, yaptığı açıklamada en çok vaka görülen 5 ilin İstanbul, Ankara, Gaziantep, Şanlıurfa ve Diyarbakır olduğunu belirtti. Bakan Koca, "Mecbur kalmadıkça toplu tören ve kutlamalardan uzak kalmalıyız. Düğün törenleri, hasta ziyaretleri, asker uğurlamaları tedbirlere tavizsiz bir şekilde uyulması durumunda yapılabilir. Tatil ve alışveriş, kalabalıklardan uzak durarak yapılabilir" dedi. Dedi ama aynı gün Afyonkarahisar'da, sokak düğünü yapan aileye koronavirüs tedbirleri kapsamında, eğlencenin sonlandırılması için uyarıda bulunan polis ekibi saldırıya uğradı ve 4 polis memuru yaralandı. Normalleşmenin, adeta bir “halay özgürlüğü” olarak algılandığı ülkemizde tüm asker uğurlamaları, nişan-düğün, taziye ziyaretleri, onlarca, hatta yüzlerce vaka olarak kayda geçiyor ne yazık ki… Semt pazarlarından çekilen görüntülerde ise değil metre, santimetre mesafe olmaksızın yekvücut olmuş bir halk görüyoruz. Anlaşılan o ki durumun ciddiyeti henüz tam olarak kavranabilmiş değil.
Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Levent Yamanel, toplumdaki 'yeni normal' algısının yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini belirterek şunları söylüyor: "Yeni normali başlangıçta tam anlayamadığımız söylenebilir. Bu nedenle vaka sayılarında, dikkat etmezsek çok tehlikeli boyutlara ulaşabileceğimiz uyarısı veren bir artış oluştu. Ülkece yeni normali yeniden gözden geçirip daha dikkatle uygulamamız gerekmekte."
Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü: "Tamamen geriye döndük diyemem ama böyle bir risk var çünkü bu artışlar geriye dönüş sinyali olarak okunabilir. Artışlar devamlılık gösterirse işte o zaman sıkıntılar başlayabilir. Şu an için bir alarm var, bu alarmı dikkate alırsak, kontrolü tekrar ele geçirirsek sorun olmaz, ama dikkate almazsak geriye dönebiliriz" diyor. Tevfik Özlü, normalleşme sürecinin bazı vatandaşlar tarafından 'eskiye dönüş' olarak anlaşıldığını ve sanki salgın bitmiş gibi düşündükleri için kurallara uymadıklarını söylüyor. Özlü, eğer ihtiyaç olursa yasak ve kısıtlamaların tekrar geleceğini ancak istenilen şeyin kısıtlamalara dönmek değil, normalleşme sürecini kurallara uygun olarak yürütebilmek olduğunu ifade ediyor.
Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Hasöksüz: “Üç tane temel kuralımız vardı: maske, mesafe, hijyen. Bunların artık yapılmadığını gördük. Yeni normalleşme ve havanın da ısınması ile asker uğurlama, düğün merasimleri gibi toplu mekanlarda yapılan kutlamalarda gördük ki bir kişi 100 kişiye kadar rahatlıkla virüsü bulaştırabiliyor” diyor.
Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada süreç, benzer biçimde yaşanıyor. Erken atılan normalleşme adımları, ABD’nin tam anlamıyla felaketi oldu. Günlük 40 bin olan vaka sayısının 100 bini geçmesinden endişe ediliyor. Normalleşme düzenlemeleri ile birlikte iki hafta içinde vaka sayısı %80 arttı. ABD, Covid-19 tedavisinde kullanılan bir ilacın neredeyse tüm stokunu satın aldı. Üretici firmanın Temmuz kapasitesinin tamamı, Ağustos ve Eylül aylarındaki kapasitesinin %90’ını kapatan ABD, bu ilacın üç ay boyunca sıkıntısının çekilmesine sebep olacak. Uzmanlar, Çin, İngiltere ve ABD’deki aşı çalışmalarının, basındaki bazı spekülasyonların aksine uzun bir menzil kat edeceği görüşünde, yani yakın bir gelecek için aşı çözümü bulunmuyor.
Başta Avrupa ve ABD olmak üzere birçok ülkede geçen aylarda başlayan normale dönüş süreci sonrasında vaka sayılarının hızla artması, sokağa çıkma yasakları ve karantina uygulamalarını yeniden gündeme getirdi.
Hong Kong, Temmuz ayı itibarıyla yeni sosyal mesafe kurallarını uygulamaya alırken, yasak ihlalleri için çok sıkı cezalar verileceğini duyurdu. Yetkililer büyük ölçekli salgın ihtimalinin yüksek olduğunu duyurdu.
Koronavirüs’ün en çok etkilediği ülkelerden biri olan Meksika’nın Oaxaca eyaletindeki bir hastane tamamen karantina altına alındı. Yetkililer, hastanede çalışanların yüzde 68’inde koronavirüsü tespit edildiğini duyurdu.
Filipinler’in başkenti Manila’da yaklaşık 250 bin insan karantina altına alınacak. Güneydoğu Asya’da en çok vakanın görüldüğü ikinci ülke olan Filipinler’de sokağa çıkma yasaklarının uygulanacağı belirtildi. Avustralya’da vaka sayısının hızla yükseldiği New South Wales’te alkollü içki satan işletmelere yasak getirildi. ABD’de vakaların en çok arttığı eyaletlerden California’da valilik, bütün restoran, sinema, müze ve barları kapatma kararı aldı. Bütün bu gelişmeler, dünyanın da normalleşme sürecinde sınıfta kaldığına işaret ediyor.
Salgınla birlikte dünyanın içine düştüğü ekonomik kriz elbette oldukça sarsıcı etkilere sahip. Salgının bir an önce atlatılması ve hayatın normale dönmesi, ülkelerin en çok arzu ettikleri şey. Ama unutulmamalı ki toplum sağlığı hiçbir koşulda ekonomik hayatın bir an evvel canlandırılabilmesi kaygısıyla ikinci plana atılamaz. Bu hastalığın aşısı bulununcaya dek tedbir ve yasaklara sıkı sıkıya uymak ise her birimizin en önemli görev ve sorumluluğu...
Gökçen Parlar Ünal
[email protected]