Normalleşme kritik bir süreçtir
Pandemi, dünyayı öylesine hazırlıksız yakaladı ki, hayat bir anda makas değiştirerek bambaşka bir yola saptı. Her birimiz de, bu ani savrulmanın neticesi olarak dünyayı bir örümcek ağı gibi saran internet ağının içine yuvarlandık… Günlük hayatımızda en çok kullandığımız kelimeler birdenbire değişti. Artık “online”, “webinar”, “çevrimiçi”, “uzaktan eğitim”, “online sertifika”, “evden çalışma” gibi kavramlar sıradan kelimeler arasında…
Dünyanın büyük bir bölümü evlerinden yürütüyor işlerini. Bizler de dergilerimizi evlerimizden hazırlıyoruz. Sanılanın aksine, iş yoğunluğumuz o kadar çok ki çoğu zaman etkinlikleri planlamakta zorlanıyoruz. Aslında hayat, bizi bilgisayar başına sabitlerken, öteki yandan zaman, hızına hız kattı. Gün içinde 6-7 adet “webinar” takip ettiğimiz de oluyor, birini bitiremeden diğerini izlemeye geçtiğimiz de… Zaten ISK sektörümüz etkinlikler anlamında daima aktiftir; seminerler, konferanslar, sunumlar, toplantılar, paneller, fuarlar, sektörümüzün olmazsa olmazlarındandır. Bir de aradan trafik, mekan, zamanlama gibi sorunlar kalkınca etkinlik sayılarında “patlama” yaşanıyor. Bilginin hızlı ve çok sayıda insanla payşlaşımı, soruların anında yanıtlanması gibi artıları da sektörün bu süreçte kendi içinde “krizi fırsata çevirme” yöntemlerinden biri.
Önümüzdeki süreç, normalleşme süreci olarak açıklansa da uzmanlar en kritik dönemin bu “normalleşme” süreci olduğunu ısrarla belirtiyorlar. Pandemilerin genellikle iki büyük dalga halinde yaşandığını da. Yani tedbiri elden bırakmamak, eskisinden daha da önemli şu günlerde. Hepimizin gönlünden geçen bir an evvel bu sürecin sona ermesi ve alıştığımız düzene yani “eski normal”e geri dönmek. Ama sürecin bizi evvela bir “yeni normal” ile sınayacağı bir gerçek. Uzmanlar yeni normal sürecinde sağlık, lojistik-kargo, kimya-ilaç, gıda, telekomünikasyon sektörlerinin hızlı toparlanma yaşayacağını, lüks tüketim, petrol-gaz, turizm ve savunma sanayii sektörlerini ise daha uzunca bir süre sıkıntılı günlerin beklediğini belirtiyor. Yeni açılan şirket sayısının kapananlardan daha az olacağını öngören finans uzmanları, şirketleri öncelikle çözüm odaklı davranmaları, yeni bir dalga olursa, hangi önlemleri alacaklarına ilişkin planlarını yapmaları, işe dönüşün nasıl gerçekleştirileceğini ve sürecin neleri değiştirdiğini, yeni normallerinin ne olacağını iyi hesaplamaları konularında uyarıyor.
İnşaat sektörü Türkiye’nin lokomotif sektörleri arasında ve en çok ihracatı AB ülkelerine yapıyor. AB ülkelerinin pandemi sürecinde yaşadığı “çöküş”ün etkileri, Türkiye inşaat sektöründe de yankı bulacaktır elbette; sıkı durmak gerek.
Bunun yanında, görüldü ki, her ne olursa olsun iyi gıda, insanlık yaşadıkça varlığını sürdürecek bir sektör. Prof. Dr. Emre Alkin de geleceğin en çok para kazandıracak sektörünün yüksek teknolojili tarım olacağını söylüyor ve ekliyor; “Bu yatırımı yapanlar çok ciddi para kazanacak”. Alkin’e göre tüketici güven endekslerinde bozulmalar olsa da inşaat sektörü güven endeksi ise iyi durumda. Yine de sadece inşaat sektörüne dayanarak yürümenin doğru olmadığını söylüyor Alkin. Tabii ki iklimlendirme sektörünü de dönüşüm hareketi bekliyor. Bu süreç, bazı doğru bilinenleri yanlış, bazı doğruları ise kifayetsiz kıldı. Her biri pandemi sonrasında tek tek elden geçeceğe benziyor. Ama görünen o ki, mekanik tesisat sistemlerinde sağlığa yönelik tedbirler ve uygulamalar öne çıkacak.
Tablo bize yeni normal sürecinde tedbirli ve sakin olmamız gerektiğini, bunun yavaş yavaş atlatılacağını ama ekonomi üzerindeki etkilerinin de ciddi olacağını gösteriyor.
Ne diyelim, herkese kolay gelsin…
Gökçen Parlar Ünal
[email protected]