Bir şehrin üzerinde irade ve hak sahibi kimlerdir? -Entropi ve anarşi üzerine-
Schumpeter, kapitalizmi ayakta tutan temel yapıları bir bir yıkan şeyin, kapitalizmin ekonomik başarısı olduğunu da söyler. Yani sistemin başarı ile sürdürülebilirliği için yapılanların kendini yiyip bitiren bir etkisi de var. Ekonomik olarak kazanılan başarının sosyal alanda kayıplara neden olması, sistemin defosudur. Toplumsal hakların rant adına gözetilmemesi, sosyal stresi artırır. Sosyal patlama, nedenlerinin pek bilincinde olunmayan bir öfke nöbetine, bir toplumsal gerginlik boşalmasına benzetilebilir. İçinde bulunduğumuz günlerde yaşadıklarımız, İstanbul Gezi Parkı’ndaki on-on beş ağacın sökülmesine gösterilen tepki ile izah edilemez. Şehir sakinlerinin şehrin mekânlarına erişim, onu işgal ve kullanma hakkı vardır. Henri Lefebvre buna “şehir hakkı” diyor. Lefebvre vatandaş (citoyen) ile şehir sakini (citadin) arasında bir ayrım olduğuna dikkat çekerek, şehri mesken edinenlerin, vatandaş olmaktan kaynaklanan yasal ve ulusal statülerine bağlı olmaksızın “şehir hakkı”na sahip olduğunu da söyler. Yani şehrin ziyaretçilerinin bile bu hakka sahip olduğunu…
Son kitabı Asi Şehirler olan David Harvey, Almanya’da yayımlanan Der Spiegel dergisinin elektronik versiyonu olan Spiegel Online’daki söyleşisinde; “Kentleşme, sermaye fazlasının üst sınıf için şehirler inşa etmesi doğrultusunda akıtmak için bir kanal. Bu, şehirlerin yaklaşık olarak ne olduğunun yanı sıra kimin orada yaşayabileceğini ve kimin yaşayamayacağını yakın zamanda tanımlamış etkili bir süreç. Ve şehirlerdeki yaşam kalitesini insanlar yerine sermayenin şartlarına bağlı olarak belirliyor… New York ve Londra’daki işgal hareketlerinin özelleştirilmiş parkları teslim aldıklarında ispat ettikleri üzere, merkezi meydanların kamuya ait olduğu gerçeği, kent hakkı bakımından önemli” diyor. Kentsel dönüşümle şehri gönlünce şekillendirme hakkı arasındaki ilişkiye dikkat çeken Harvey, kentsel dönüşümü varlıklı sınıfın merkeze dönme isteği olarak görüyor. Harvey'in önerisi; şehir yaşamını kuran ve sürdürenlerin kendi ürettikleri şey üzerinde temel bir hakka sahip olduğu ve taleplerinden birinin şehri gönüllerince şekillendirme hakkı olduğunun kavranılmasıdır. Harvey, bu gerçekleşebilirse şehir üzerinde makul bir siyaset anlayışına ulaşılacağını belirtiyor.
Nedense bu bana, Kapital’deki bir cümleyi anımsatıyor:"Eşit haklar arasında son kararı belirleyen güçtür"…