Header Reklam
Header Reklam

Bilenin, bildiğini paylaşması ahláki bir zorunluluktur

05 Aralık 2007 Dergi: Aralık-2007

Esas fark birinin Yunanca (ethos/ethika), diğerinin Latince (mos/moral) kaynaklı sözcükler olması değil şüphesiz veya birinin isim diğerinin sıfat olması da..Moral, fizik alanın tersine manevi alanı kapsıyor, yerel, davranışsal, toplumsal kabullere dayalı değerleri kasdediyor ve çıktıları daha dışsal, yani toplum içinde taşıyacağımız algıyı etkiliyor. Etik ise daha içsel, daha bireysel ve evrensel bir şey. Çıktıları daha çok bireyin öz saygısını ilgilendiriyor. Bir başka deyişle biri toplulukların koyduğu kurallar gibidir, uyulmamasının toplumsal kabullerle ilgili sorun yaratması olasılığı yüksektir. Diğeri ise farklı toplumlar için değişkenlik göstermeyebilir, uyulmaması da bireyin kendi vicdanı ile ilgili bir sorun yaratmıyorsa zaten mevcut bile sayılmaz (o kişi için). Bir şey, immoral (ahlaken kabul edilemez) olup etik olabilir. Örneğin askere gitmeyi reddetmenin immoral sayıldığı bir toplumda askere gitmeyi reddeden biri kendine göre "etik" davranmış olabilir. Bazı düşünürler ise ahlakı bir çok farklı alan için toplumların onadığı kurallar olarak değerlendirirken etiği ise bu kuralların tartışıldığı bir felsefe alanı olarak tanımlarlar. Yani buna göre ahlak çoğuldur (bir çok şeyin ahlakı ve her bir ahlaki değerler grubunun bir çok kuralı/normu vardır) ama etik tekildir, her türlü ahlaki normun tartışılabildiği bir düşünce alanı..

Bu uzun açıklama şunun için gerekti: "Bilenin, bildiğini paylaşması ahláki bir zorunluluktur" sözünü bu çerçevede değerlendirirsek, bilenin bildiğini paylaşmaması toplum tarafından "ahlaksızlık" olarak değerlendirilmeyebilir, hatta "uyanıklık, hinlik, cinlik" olarak kabul edilip bilgiyi kendine saklayanın sırtı bile sıvazlanabilir. Ama "etik değildir". Bu farkın altını çizmek isteyişimizdeki en büyük neden; "geri kalmışlığımızın, geri kalmayı sürdürmek konusundaki istikrarımızın" nedenleri irdeleyeceksek bilgiyi üretmenin önemi ile birlikte paylaşmanın etiğini de göz ardı etmemiz gereğidir.

Bu sayımızda yer alan Prof. Dr. Muammer Kaya?nın "Neden gelişemiyoruz" başlıklı araştırma/görüş yazısının sayfa mizampajını, teknik kontrollerini yaparken bizler de "sahi neden? neden?" diye hayıflanarak sorduk birbirimize..umuyorum ki bu yazıyı okuduktan sonra feşmekan ülkenin onbir adamı ile bir topun peşinde koşan onbir adamımızı sövmeye ya da övmeye dayalı bir milli şuurdan daha fazlasını hakettiğimiz fikrimize katılacaksınız. Bizi geliştirecek bir milli şuurun bir vazgeçilmezi de her birimizin vazgeçmemesi gereken etik değil midir? İşte bildiğini paylaşmak da bu etiğin bir gereği.

Dergiler de bunun için değil midir? İnsanların bilgi ve deneyimlerini başkaları ile paylaşmasının olanaklarından biri olan dergiler de paylaşıma açacağı bilgilerin peşindedir. Biz de DSYG olarak, ülkemiz için önemine inandığımız "Yenilenebilir Enerjiler" konusundaki gelişmeye destek verecek yeni bir dergi; YENİ ENERJİ dergisini yayımlamaya başladık. Sizler bu dergiyi okurken Yeni Enerji dergisinin ilk sayısı matbaada olacak. Yeni Enerji dergisi "sadece" yenilenebilir enerjiler ve teknolojilerine odaklı bir yayın. Bu, artık "eski" diyeceğimiz yılın DSYG?deki son yeniliği, diğer yeniliklerimizi ise yeni yıla sakladık. Hani derler ya yeni yıla nasıl girersen öyle devam eder.. Bakalım, deneyeceğiz, göreceğiz.

Tüm okurlarımızın yeni yılını ve bayramını kutluyor, 2008?in başından sonuna upuzun bir bayram gibi yaşanmasını diliyoruz.

Oya BAKIR

oyabakir@dogayayin.com


Etiketler