Header Reklam
Header Reklam

Popüler Filmlerde HVAC: Hollywood Doğru Anlamış mı?

05 Ekim 2014 Dergi: Ekim-2014
24 - Sezon 5, Bölüm 12 ("6:00 p.m. – 7:00 p.m.") ve 13 ("7:00 p.m. – 8:00 p.m.") (2006)

2006 yılında En İyi Drama Dizisi dalında Emmy Ödülü alan “24” dizisinin 5. Sezonunda (Gününde); 18 ay önce sahte bir ölümle kimliğini gizleyen eski Terörle Mücadele Birimi (Counter Terrorist Unit – CTU) ajanı Jack Bauer; arkadaşı Birleşik Devletler Eski Başkanı David Palmer’ın (Dennis Haysbert) suikasta uğraması ve üç eski iş arkadaşının da hedef haline gelmesiyle tekrar sahneye çıkmaya karar verir. Bauer, kısa süre içerisinde  başkan Charles Logan’ın (Gregory Itzin), 20 kapsül VX sinir gazının teröristlerin eline geçmesi için kurulan komplonun bir parçası olduğunu keşfeder.

12. bölümde teröristler Terörle Mücadele Birimi Merkezi’ni soyarlar ve elektrik odasına bir adet sinir gazı kapsülü atarlar. Garip olmakla birlikte, elektrik odası tüm binaya hizmet eden bir hava besleme plenumu olarak kullanılmaktadır. Onları sadece çok hızlı kapanan, yüksek teknoloji, kurşun geçirmez, patlamaz ve hava geçirmez kapılar koruyor. Durum, 13. Bölüm’de daha da kötüleşir. Gaza eklenen çürütücü bir madde, yüksek teknoloji contaları tüketmeye başlar. Gözü pek grubumuz cesur bir plan tasarlar: Bauer sinir gazı dolu mahale girecek ve contaları onaracaktır. Bauer şanslıdır ki gaz, sadece bu yüksek teknoloji contalara zarar vermektedir, insanlara değil. Nefesini tutar, contalara doğru koşar, resmi CTU acil durum conta çantasını açar ve dışarı KANAL BANDI çıkarır. Kanal bandını hızlıca yapıştırır ve oda 30 saniye içerisinde taze hava ile dolar (HVAC mühendisleri, eğer çalışma masanızda bir rulo kanal bandınız yok ise hemen bir adet edinin, hazırlıklı olun). Bundan sonra tek yapılması gereken enerji yönetim sistemini resetlemek ve binanın havalandırmasını tekrar çalışır duruma getirmektir. Bu şekilde CTU binası tekrar kullanılabilir duruma gelecektir. Los Angeles’da VX sinir gazı nereye salınırsa salınsın, muhtemelen diğer hava kirlilik kaynakları içerisinde farkedilmeyerek şehrin ünlü güneş batışı manzaralarına kendi spektrumunu katacaktır. Aşağıda 24 saatlik sezonun, dizinin bir hayranı tarafından 7 dakikaya indirilmiş bir özeti bulunmaktadır. Yukarıda bahsedilen sahneler klibin 2:24 ve 2:58 dakikaları arasında kalan bölümüdür.





Elmas Hırsızları (1950) - The Asphalt Jungle (1950)

John Huston ve az tanınan Marilyn Monroe tarafından yönetilen ana karakter Dix Handley (Sterling Hayden), babasının Kentucky’deki at çiftliğini geri alabilmek için son bir vurgun yapmayı denerken kendini New York’un kaynayan buhar tünellerinde bulur. Dix’in şansına tüneller alışılmadık bir biçimde soğuktur çünkü borularda buhar bulunmamaktadır. New York’un hizmet dağıtım cehenneminde çalışmış herhangi bir kişi, bu geçitlerde buharın hiçbir zaman kesilmediğini bilir çünkü bu buhar hastane sterilizatörlerinde ve nem alma sistemlerinde tüm yıl boyunca kullanılır. Yaz ve kış boyunca bu tüneller Singapur’da bir akşamüstü kadar sıcak ve nemlidirler. Bu filmin yapımında ne bir saç ne de bir makyaj bozulması yaşanmıştır…




Görevimiz: Tehlike (2006) – Mission: Impossible (2006)

Aynı ismi taşıyan televizyon dizisi baz alınarak çekilen bu ajan filminde, kendisine, ortaklarını öldürdüğü konusunda iftira atan muhbiri ortaya çıkarmak için göreve koyulan Ethan Hunt isimli ajanı Tom Cruise canlandırır. Açığa alınmış iki ajanın da yardımı ile (Jean Reno ve Ving Rhames’in canlandırdığı) Hunt, CIA’in Langley VA.’deki merkez binasına, gizli bilgileri ele geçirmek için sızar. Çoğu filmde sıklıkla görülen bu sahnede, kurnaz ajan havalandırma kanalını aynalarla koruyan çapraz lazer demetlerine kısa devre yaptırır. Suç ortağı (Reno), onu oda içerisine ip ve palanga ile sarkıtırken, 300 pound’luk ağırlığa rağmen kanal sistemi hiç esnememektedir. Hunt, zemine santimetreler kalana değin düşmesine rağmen kanal onu taşımaktadır. Aynı anda, oda termostatı odadaki en küçük sıcaklık değişiminde alarm vermeye ayarlanmıştır. Kocaman egzoz kanalı ile odanın sıcaklığın nasıl arttığını görmek zor olsa da, bir radyant sıcaklık sensörü çok daha etkili olabilirdi. Devlet lazer yaprımak yerine, bir adam ağırlığına maruz kaldığında çökecek basit bir havalandırma kanalı yaptırsa idi, çok daha hesaplı bir seçim yapmış olacaktı.








Zor Ölüm (1988) - Die Hard (1988)

5 filmden oluşan ve 1,5 milyar dolarlık (ve artan) hasılat getiren, aktör Bruce Willis’i film yıldızı yapan 5 filmlik bu aksiyon klasiğinde; New York City polis dedektifi John McClane, boşandığı eşi ile tekrar birleşebilmek için eski eşinin çalıştığı şirketin ofis partisine Los Angeles’a gelir. Bu sırada teröristler binayı ele geçirir, McClane hariç herkesi rehin alırlar. Filmin 43. dakikasında McClane çatıdaki klima santralini bulur ve kanalın içine atlar. Bilinmeyen bir nedenden dolayı yavaş dönen (yaklaşık 60 rpm) aksiyal bir fanın içinden atlamak zorundadır. Tüm “Zor Ölüm” filmlerinde olduğu gibi, havalandırma kanalı oldukça dayanıklıdır ve birkaç yüz pound’luk McClane’i kolaylıkla taşıyabilir. Havalandırma kanalında hiç hava akışı yoktur ki olsaydı saçlarını gerçekten dağıtırdı. Yedi dakika sonra cesur dedektif asansör şaftından aşağı düşerken, şaftı bilinmeyen bir sebeple havalandıran kanala tutunur.





Superman’in Maceraları, Sezon 3, Bölüm 7: “Olsen’in Milyonları” (1955)

Jimmy Olsen’a (Jack Larson) bir kadını kurtardığı için 1 milyon dolar ödül verilir. Jimmy ve Luise Lane (Noel Neill), Herbert’in liderliğindeki (Herbert Jimmy’nin uşak olarak tuttuğu bir sahtekardır) gangsterler tarafından mahzen gibi bir odaya kilitlenmişlerdir. Oda Superman tarafından görülmemeleri için kurşun ile kaplanmıştır. Jimmy ve Louise’in Oksijenleri tükenmektedir. Fakat, odada bir egzoz kanalı bulunmaktadır. Kanal, fanı olmamasına rağmen direkt olarak çatıya bağlanmaktadır. İşin güzeli, kanal yaylı bir manuel damper ile kontrol edilmektedir. Jimmy ve Louise’in tek şansı, Jimmy’nin parasını yakarak ortaya çıkan dumanı kullanarak mors alfabesi ile “SOS” göndermektir. Superman mors alfabeli yardım sinyalini görerek onları kurtarmaya gelir ve Jimmy tekrar beş parasız bir muhabir olarak kalır. HVAC yine günü kurtarmıştır.






The Poseidon Adventure (1972)

Fazlasıyla maço bir polis (Ernest Bornine) ve bir grup korkmuş yolcu ile alabora olmuş ve batmakta olan bir cruise gemisinde bulunan Frank Scott’ın (Gene Hackman) yapması gereken çok şey vardır. Sezgilerini ve 10 yaşındaki bilgiç bir çocuğu takip ederek, çaresiz grubu motor odasına açılan bir havalandırma şaftına yönlendirir. Gruptan: “Sıradaki ben olayım da, şu şişman içeride sıkıştığında onun arkasında kalmak istemiyorum” sözü duyulur. Neyse ki böyle bir endişe yersizdir çünkü çapı 10 ft olan havalandırma şaftının Queen Mary’nin bacasından daha büyük olduğu ve perçinli çelik levhadan yapıldığı ortaya çıkar. Her ne kadar batan gemi endişe yaratsa da, mülteciler havasız kalmamıştır.




Aliens (1986)

1979 yapımı bilim kurgu korku filmi “Alien”in devamı olan James Cameron’ın yönettiği filmde, Ellen Ripley (Sigourney Weaver) LV-426 gezegenine, gezegendeki taraçalı kolonisinin kayboluşunu araştırmak için bir bölük uzay piyadesi ile geri döner. Buldukları tek kişi Ripley’in kanatları altına aldığı genç bir kızdır. Yaratıklar saldırdığında, Ripley ile kız bir kanalın altına çökerler. Kanal çöp odası gibi bir yere açılmaktadır. Belli ki kanal havayı ya çöp odasından binaya ya da binadan çöp odasına taşımaktadır. Veya, belki de yaratıklar gezegende oldukça büyük bir kargaşaya yol açtığından binanın tümü çöplüktür. Filmin sonlarına doğru, herkes kanalın içindedir ve bir reaktörün patlamasına 16 dakika kalmıştır. Bu kanal sadece yarım düzine insanı taşımakla kalmaz, aynı zamanda neredeyse binlerce zırh delici mermiyi yaratıklara ateşleyen otomatik makinalı tüfekleri de taşır. Sahne, Ripley ve kızın kanalın sonundaki santrifüjlü fan ile yolculuk etmesi ile son bulur.




Ocean's Eleven (2001)

Her ne kadar bu muzip filmde kahkahalar hemen duyulmaya başlasa da, yüzyılın en büyük soygununun yapılıyor olması (üç Las Vegas kumarhanesini aynı anda soymak) bir şaka değil. Özellikle, kumarhanenin acımasız sahibi Terry Benedict (Andy Garcia) ezeli düşmanı, şartlı tahliye ile salınmış bir sahtekar ve sevgilisinin eski kocası Danny Ocean’ın (George Clooney) hata yapmasını beklerken. Havalandırma kanalında standart bir örümcek ağından daha fazla lazer demeti bulunmasına karşın; çalıntı bir “kıskaç cihazı” ile tüm kumarhanelerin elektiriği tam zamanında geçici olarak kesilir ve Ocean ve ortağı Linus Caldwell (Matt Damon) kasaya yakalanmadan ulaşırlar. Ne şanstır ki içinde bulundukları havalandırma kanalı yaklaşık 8 ft çapındadır. Kanalın tasarımı yaklaşık olarak dakikada 25.000 ft3’lük debiye göre yapılmış görünmektedir ki bu kasayı dünyadaki en iyi havalandırılmış kasa yapmaktadır.




Dr. No (1962)

Sean Connery’nin başrolü oynadığı bu ilk James Bond filminde, iz bırakan ajan Dr. Julius No’nun (Joseph Wiseman) gizli adasına çekici Honey Ryder (Ursula Andress tarafından en ufak bir utanç kırıntısı olmadan oynanmıştır) ile birlikte sızar. Bir iş makinası ve bir lav silahı olan şeytani doktorun ayrıca Bond’u bekleyen kurşun geçirmez bir hücresi vardır. Adanın içerisinde bir nükleer reaktör bulunmasına rağmen, Bond’un hücreden kaçmak için kullandığı havalandırma sadece ince bir ızgara ile korunmaktadır. Bir darbe ile elektrikli ızgara kıvılcımlar saçarak açılır ve 200 pound’luk ajan serbest kalıp koşarak uzaklaşır (şey, sürünerek). Birkaç yüz metre ötede kanal, Tehlikeli Atık Giysi odasına açılan bir tahliye borusuna dönüşür. Şeytani doktor bundan sonra çok yaşamaz ve gemiler dolusu dizel yakıtının sebep olduğu bir termonükleer patlamada ölür.




Star Wars Episode IV: A New Hope (1977)

Orjinal “Star Wars” da Ölüm Yıldızı göz ardı edilmeyecek kadar önemli ve çok kuvvetlidir. Tüm bir gezegeni ortadan kaldıracak bir ölüm ışını oluşturabilen uzay istasyonu hiçbir silah tarafından yok edilemez görünmektedir. Tek sıkıntısı olan termal egzoz kanalı dışında. Görünen o ki Ölüm Yıldızı’nın bile havalandırmaya ihtiyacı vardır. Egzoz kanalı super silahın içerisinde termo nükleer bir şeyden gelmektedir. Her ne kadar ne olduğunu bilmesek de egzoz işlemini yapmaktadır. Belki fazla nötronları, belki de başıboş Higgs Bozonlarını dışarı atmaktadır. Luke Skaywalker’ın (Mark Hamill) bir foton torpidosu ile kanala girmesi her şeyi kurtarmak için tek şanstır. Başarılı olabilecek mi? Eğer bu sorunun cevabını bilmiyorsanız, Xenon gezegeninde büyümüş olmalısınız.




Zor Ölüm 2 (1990) - Die Hard 2 (1990)

 “Die Hard”dan iki yıl sonra New York polis dedektifi John McClane (Bruce Wills) bir kez daha kendisini yanlış yerde (kötü adamlar için), doğru zamanda (bizim için) bulur. Bir grup paralı asker Washington Dulles Uluslararası Havalimanı’nın yönetimini ele geçirmiştir. Uçaklar (aralarında McClane’in karısını taşıyan bir uçak da bulunmaktadır) havaalanı üzerinde daireler çizdiğinden yakıtları tükenmeye başladığında McClane harekete geçer. McClane bir sahnede, bir motor odasına bağlanan 30 inç çapındaki yuvarlak bir kanalın içerisine atlar. Oysa kanal, her ne kadar bir koridoru havalandırmak için yeterli olmasa da, kötü adamların birkaç adım yakınına düşen McClane için yeterlidir. İlginçtir ki iki filmde de kanala giriş sahnesi filmin 43. dakikasına denk gelmektedir. Yine kanal McClane’in ağırlığını rahatlıkla taşıyabilmektedir. Tabi ki, koridora açılan ızgarada, görünüşe göre hiçbir vida kullanılmadığı için kolaylıkla yerinden çıkar. 




İhtiyarlara Yer Yok (2007) - No Country for Old Men (2007)

“En İyi Film” dalında akademi ödülü alan ve Joel ve Ethan Coen tarafından yönetilen bu filmde Llewelyn Moss (Josh Brolin) içerisinde 2 milyon dolar uyuşturucu parası bulunan bir çantaya rastlar. Çantayı alır ve ucuz bir otele yerleşir. Parayı 20 inç x 14 inç çapındaki bir havalandırma kanalının içerisine saklar. 2 ft2 kare kesit alanına sahip bu kanalın dakikada 1000 ft3’lük havayı beslemesi beklenmektedir ki bu odayı tam bir rüzgar tüneline çevirir. Şanslıyız ki filmde otelin bir krokisi bize gösterilir. Moss’un odası otelin tam ortasında bulunduğundan ve çanta ana kanala çıkan hattı tamamen kapattığından otelin yarısına havalandırma sağlanamamaktadır. Kimsenin bundan şikayet etmemesi gayet anlaşılır zira parayı geri alması için kiralanan psikopat katil Anton Chigurh (Javier Bardem) altıpatlar ile üç kişiyi öldürerek Moss’a pusu kurduğundan yetersiz havalandırma düşünecekleri en son derttir (Dikkat: Bu video aşırı derecede şiddet öğesi içerir).




Entrapment (1999)

Entrapment’ta Sean Connery sanat eseri hırsızı Robert MacDougal’ı (Mac), Catherine Zeta Jones ise sigorta müfettişi kimliğindeki bir hırsız olan Virginia Baker’ı (Gin) canlandırmaktadır. Engellerle dolu bir komplo içerisinde, Mac ve Gin büyük bir havalandırma şaftından paraşüt ile atlamaktadırlar. Şanslılar ki kanal içerisinde hava hareketi yoktur çünkü aksi taktirde paraşüt ile bu kanalın içerisine atlamak yanlış bir yaklaşım olurdu. Kanalın aksiyal fanı o kadar yavaş dönmektedir ki bu hızda havaya hareket vermesi imkansızdır. İkili güvenli bir şekilde yere iner ve soygunu gerçekleştirirler.















 

Etiketler